Engin Ardıç kaybetti çünkü...
Öylesine "barış, dostluk, hoşgörü, uzlaşı, empati" gerektiren bir dönemden geçiyoruz ki bunu anlamamak için......
Öylesine "barış, dostluk, hoşgörü, uzlaşı,
empati" gerektiren bir dönemden geçiyoruz ki bunu
anlamamak için "körcahil" olmak yetmiyor,
"kötü niyetli" olmak da gerekiyor ayrıca...
Sevsek de sevmesek de son günlerde Ertuğrul Özkök
taraflar arasında "barış, dostluk, uzlaşı, hoşgörü,
empati" tesisi için adeta bütün imkânlarını zorluyor.
Samimi ya da değil...
Biz "samimiyet barometresi" olmadığımıza göre
bütün çabalarının "samimi" olduğunu kabul etmek
durumuındayız.
Çünkü Özkök, taraflardan birinin geçmişini
savunurken değerinin geçmişini övmeyi de ihmal etmiyor.
Taraflardan birinin kahramanlarına yapılan saygısızlıkların
haksızlığını tarihi belgeleriyle ve olaylarla anlatmaya çalışırken
diğer tarafın tarihi değerlerine, kahramanlarına olağanüstü
saygı gösteriyor.
Taraflardan birinin günümüzdeki politikalarında "kötü
niyet" aranmaması gerektiğini anlatırken son derecede
ölçülü olurken taraflardan diğerinin bugünkü icraatlarının doğru
olanlarını yürekten savunuyor...
Buraya kadar olan kısım bitti...
Bundan sonraya bakalım şimdi de...
Engin Ardıç bugünkü SABAH'ta
başlığı altında yayımlanan makalesinde adını vermese de
Ertuğrul Özkök'ün üzerinden hem İsmet
İnönü'ye hem de meslektaşına ağır hakaretler ediyor...
Özkök'ün 01.02.2011 tarihli
HÜRRİYET'te başlığı altında yayımlanan makalesinde
İnönü'ye ilişkin yazdığı "hak teslim
edici" ve aynı zamanda "İnönü
karşıtlarına" da bir tür "barış eli
uzatıcı" makalesine fevkalâde kırıcı cümlelerle
saldırıyor...
Engin Ardıç'ın son günlerde
Atatürk ve İsmet İnönü'nün tarihi
kişiliklerine karşı takındığı "kırıcı, incitici"
ve hatta "itibarsızlaştırıcı" tavır, taraflar
arasındaki düşmanlıkları (hele Tunus ve Mısır'ın ayağa kalktığı,
içsavaş tehlikesinin yaşandığı bir dönemde ve tolumsal olayların
dalga gibi yayıldıkları düşünüldüğünde) körüklemekten başka hiçbir
işe yaramamaktadır...
Eleştirse bile "barış, dostluk, uzlaşı, hoşgörü,
empati" değerlerini ön plânda tutmasını beklediğimiz ama
bunun yerine sürekli "kin, nefret, öfke"
tohumları ektiğine tanık olduğumuz Engin Ardıç
kaybetti.