Engin Ardıç kaybetti çünkü...
Başında türbanı, üniversite kapısından döndürülen hanımefendi kardeşimiz ne kadar bizimse; Atatürkçü olduğunu haykıran
Garip ülke Türkiye'nin garip yazarları...
Meselâ bu ülkede, "Kürt'üm!" diye haykırır ve
bundan onur duyduğunuzu göğsünüzü gere gere
söyleyebilirsiniz...
"Lâz'ım" demek, ya da "Çerkezim
kardeşşş!" diye nara atmak; "Hepimiz
Ermeni'yiz" diyerek toprağı bol olsun
Hrant kardeşimizi sahiplenmek en doğal
hakkınızdır...
"Nurcuyum" demek büyük avantaj bile sağlar...
Ama...
İki şeyi söyleyemezsiniz.
1.) "Atatürk'çüyüm
2.) Türk'üm...
Birincisinde ne gericiliğiniz kalır, ne Faşistliğiniz, ne
statükoculuğunuz...
İkincisini söylediğinizde de sıfatınız hazıdır:
Kafatasçı...
Emre Aköz, Amasra'da tanıdığı ve
"Atatürkçü" olduğu kanısına vardığı bir kadını
sadece "Atatürkçü" zannetttiği için aşağılarken "yetmedi mi
her tarafı heykelleriyle doldurdunuz" demişti...
Engin Ardıç ise aynı vatandaşımızı
"Atatürk Rahibesi" olmakla tanımlıyor...
"Başında türbanı, üniversite kapısından döndürülen
hanımefendi kardeşimiz ne kadar bizimse; Atatürkçü olduğunu
haykıran hanımefendi kardeşimiz de o kadar bizimdir" diyor
ve kendilerine benzemeyen herkesi "ötekileştiren"
bu "Irkçı" zihniyeti kınadığımızı göstermek için
Engin Ardıç'ı "kaybeden" ilân ediyoruz...