Engin Ardıç doğru söylüyorsa vah ki vah vah!...

Engin Ardıç ne diyor: “Bazı köşe yazarları genel yayın yönetmenine karı buluyor”…

Ne kadar değerli olursanız olun…
Ya da yüksek değer biçerseniz biçin kendinize…
Hepsi boş…
Aynen İbni Sina’nın dediği gibi:
"Galiba yok bana dar gelmeyecek bir belde... Değerim çok, alacak müşteri bilmem nerede?"
Öyle büyük değerler var ki medya dünyamızda…
Ya kendilerini satamadıkları…
Ya özel hayatlara dalamadıkları için midir nedir; gündeme gelemiyorlar…
Belki de kimisi kıskanç bir yazı işleri ile çalışıyor; Bekir Coşkun’un dediği gibi, ancak spekülatif bir başlık koyabilmişse yazısına anons ediliyor birinci sayfadan…
Kimileri ise genel yayın yönetmeninden (bazen patrondan) torpilli giriyorlar baş sayfaya hemen her gün…
Thomas Friedman olsa kimisi…
Ne patronun gözünde var olabiliyor…
Ne genel yayın yönetmeni “cilâlayın şunu” diye talimat veriyor yazı işlerine…
Kimisi ise her gün küfür etse ve dişe dokunur tek söz etmese de köşesinde, “bokunda boncuk bulunmuş çocuk” gibi kuruluyor başköşeye…
Yok efendim…
Bunun ne edebi yetenek-yeteneksizlikle ilgisi var…
Ne şansla…
Ne şununla ne bununla…
Bu, sadece “ilişki kurma becerisi”nden kaynaklanıyor…
Bakar mısınız?..
Engin Ardıç ne diyor:
“Bazı köşe yazarları genel yayın yönetmenine karı buluyor”…
Ve bunu yazan Engin Ardıç için bizden başka kimsenim sesi yükselmiyor…
Ya, Engin Ardıç’ı meslektaşları okumuyor…
Ya okuyanlar ciddiye almıyor…
Ya da gerçekten adam “doğru” söylüyor…
Demek ki medyamız pezevenk köşe yazarı dolu…
Ve…
İbni Sina’nın dediği gibi "Galiba yok bana dar gelmeyecek bir belde... Değerim çok, alacak müşteri bilmem nerede?" diye soranlar sürünürken…
“Abi elimde iyi karı var” diyen, diyebilenler köşeyi dönüyor köşelerinde…
Ne dünya be…
Yıllar önceydi…
Dönemin çapkın başbakanına kadın bulmasıyla tanınan bir İstanbul entelektüeli(!)in kartında: “Seksüel prodüktör” yazıyordu…
Ve biliyor musunuz ki bu adam ilerleyen yıllarda çok ünlü ve soylu bir ailenin “evde kalmış” öğretim üyesi kızı ile evlendi…
Balayını bir deniz kenarında geçirdiler…
Orta yaşlı kız, kadınlığa adım attığı o günlerde her gün denize girdiği için rahmi mikrop kapmış, hastalanıp ölmüştü…
Ve…
Bütün mirası, seksüel prodüktör kartvizitine sahip entelektüel(!) pezevenge kalmıştı…
Demek istemem şu:
Devirler değişse de değişmeyen tek şey var:
Kadın ve parayı bulup bu konuda cömert olmak…
Başka her dalda yetenekli olmaktan daha çok gerekli bunlar…
Önemli olan, kadını değecek(!) adamlar için bulmak…
Parayı değecek (“değdirilecek” mi demeliydim yoksa) kadınlar için harcamak…
Yeter ki kartvizitte çok satan bir gazetenin adı yazsın…
Nasıl olsa sanal kartvizitin üzerinde, “İyi karılar bulur” yazdığı bilinir…
 
Adnan Berk Okan
Adnanberkokan@gmail.com