"En yalancı köşe yazarı" diyen Ahmet Kekeç ilk yazısındaki satırları paylaştı

Akşam yazarı Ahmet Kekeç, 'Yeni Yaşam' gazetesinde köşe yazarlığına başladığını söylediği Selahattin Demirtaş'ın ilk yazısından satırlar paylaştı ve iddialarının yalan olduğunu ifade etti.

Bağlama çaldı, resim yaptı, şiir yazdı... ve sonunda köşe yazarlığına başladı. Selahattin Demirtaş'ın köşe yazılarında Erdoğan ve Ak Parti konularını işlediğini söyleyen Ahmet Kekeç, "Kendi durumuna açıklık getireceğine (nihayetinde elinde 53 insanımızın kanı var), Erdoğan’la ilgili yalan hikâyeler uyduruyor. " dedi ve Demirtaş'ın  ilk yazısından bir bölüm paylaştı.

En yalancı köşe yazarı!

Şansını farklı alanlarda denedi. Bağlama çaldı, türkü söyledi, resim yaptı, şiir yazdı, öykücülüğe ve romancılığa sıvandı.

Olmadı.

Terör örgütü üyelerinin isimlerinden yola çıkarak yazdığı iki öykü kitabı (“Seher” ve “Devran”) 1 milyonun üzerinde sattı. Ama çok tiraj “çok başarı” demek değildi.

Şimdi istihbar ediyoruz ki, “Yeni Yaşam” gazetesinde köşe yazarlığına başlamış.

Hayırlı uğurlu olsun.

Dileriz bu kez makus talihini yener.

Peki, köşe yazılarında hangi konuları işliyor?

Hangileri olacak, Erdoğan ve AK Parti...

Kendi durumuna açıklık getireceğine (nihayetinde elinde 53 insanımızın kanı var), Erdoğan’la ilgili yalan hikâyeler uyduruyor.

İlk köşe yazısındaki şu satırları “yüksek takdirlerinize” sunuyorum: “Erdoğan dönülmez akşamın ufkunda artık. En büyük fırsat, 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe’de kendisine sunulmuş, ama o, ne yazık ki bu fırsatı elinin tersiyle itmişti. AKP iktidarı yanlış politikalarını değiştirmiyor ama bu hataların faturasını en ağır şekilde ödeyen halk AKP’yi iktidardan indirecek. Bunu ilk seçimde göreceğiz”

Selocan, tabii ki yalan söylüyor...

Dolmabahçe mutabakatı açıklandığında, kendisi Mersin’deydi, hemen bir açıklama yaptı ve “bu mutabakat Kürt sorununu çözmez” dedi.

Erdoğan, neredeyse iki ay sonra konuştu.

Erdoğan’dan önce Kandil’dekiler “sırayla” el aldılar ve masayı tekmelemeye başladılar.

Ne diyordu KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat Özgür Gündem’deki yazısında? “HDP’den bazı kişilerin AKP’nin oyununa gelerek silah bıraktırma adresi olarak Önder Apo’yu göstermeleri büyük bir yanlıştır. Bu, AKP’ye, ‘Önder Apo’ya baskı uygula’ demekle eşdeğer bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım ne niyetle yapılırsa yapılsın son derece apolitik, yanlış bir yaklaşımdır ve asla kabul edilemez.”

Peki, Dolmabahçe mutabakatının açıklandığı gün (yani 28 Şubat 2015 tarihinde) Kandil’den ANF’ye beyanat gönderen Mustafa Karasu ne diyordu? “PKK kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir.” (Aynı Mustafa Karasu ertesi gün, yani 1 Mart 2015 tarihinde KCK adına bir açıklama daha yapacak, bir gün önceki beyanatını detaylandıracaktır: “Hiç kimsenin PKK adına silah bırakmasından, PKK’nın kongre yapıp silah bırakma kararı alacağından söz etmesi mümkün değildir. Hiç kimsenin üzerinde böyle bir vazife yoktur!”)

Bunlar kesmediyse, bir örnek de KCK Eş başkanı Cemil Bayık’tan verelim (ki, bu açıklamayı Dolmabahçe mutabakatından hemen sonra yapmıştı): “PKK silah bırakacak açıklamaları seçim propagandasıdır. Silahların bırakılması, ancak Öcalan’ın bizzat katılacağı bir kongrede karara bağlanabilir. Yani PKK bu kararı Öcalan serbest kalmadan açıklamayacak. Bu adımlar atılmadan hareketimize, halka, Türkiye demokrasi güçlerine güven vermeden kongrenin toplanması, kongrenin onların belirttiği gibi kararlar alması düşünülemez.”

Demek ki neymiş?

Dolmabahçe ofisi yalancısı Selahattin Demirtaş’ın iddia ettiği gibi, barış masasını Erdoğan devirmemiş.

Masa Erdoğan’dan önce devrilmiş bile...

Erdoğan’ın “Dolmabahçe mutabakatını yanlış buluyorum” sözü sadece şu işlerine yaradı:

Çıkıp, büyük bir pişkinlikle, “Hay Allah... Biz de tam silah bırakma kongresini toplayacaktık...” dediler.

Utanmadan bunu söyleyebildiler!