En sert yanıt Nuray Mert'e!
Ertuğrul Özkök "Kürtler'e pozitif ayrımcılık" tartışmasına katılan yazarlara yanıt vermiş. Barlas ile Nuray Mert'e verdiği yanıtlar dikkat çekici.
GAZETECİLER.COM - İsmet
Berkan ile Ertuğrul Özkök arasında başlayan "Kürtler'e
pozitif ayrımcılık" tartışmasına medya camiasından
geniş katılım oldu.
Fatih Altaylı, Ertuğrul Özkök'ün tarafında yer aldı...
Nuray Mert, İsmet Berkan ile paralel gitti...
Mehmet Barlas, Ertuğrul Özkök'ü muhatap almadı...
KÖŞESİ YETMEMİŞ
Ertuğrul Özkök camiayı saran bu polemikle ilgili toptan yanıt vermiş...
İsmet Berkan'dan girmiş, Mehmet Barlas'tan çıkmış.
Dahası da varmış ama "köşe" sorunu yaşamış...
Yazının sonuna koyduğu notta "Bana ayrılan yeri fazlasıyla kullandığım için tartışmaya katılan öteki kişilerin görüşlerini aktaramıyorum" demiş...
MERT'E SERT, BARLAS'A BOZUK
Ertuğrul Özkök'ün verdiği yanıtlar içinde ikisi dikkat çekici... Biri "köşe verip baştacı" ettiği Nuray Mert, öteki de Sabah'ın başyazarı Mehmet Barlas'a yönelik...
Önce Nuray Mert'in pazar günü Milliyet'te yazdıklarından aktaralım, sonra da Ertuğrul Özkök'ün yanıtını:
NURAY MERT: "Bence 'Türk sorunu' kendiliğinden giderek kabarmıyor, kabartılıyor. Nitekim Özkök bu sorunu, Kürtlerin muhtemel taleplerinin veya birtakım önerilerinin önünü kesmek üzere gündeme getirmiş. Türk sorununu kabartmamak sorumluluğunun artık Kürtlerden çok, Kürt olmayanlara düştüğünü hatırlatmak istiyorum."
ERTUĞRUL ÖZKÖK: "BEN DE DİYORUM Kİ: Acaba ben bugüne kadar Kürtlerin hangi hak taleplerinin önünü kesmek için bir şey yazmışım? Yani, "Gerekirse ayrı da yaşanabilir" diyebilen, "Gerekirse Öcalan'la konuşun" diye ilk yazılardan birini yazan, "demokratik özerklik" kavramına karşı tek satır yazmayan ben mi?
Sevgili Nuray , "vergi vermek" gibi temel bir vatandaşlık kavramından söz ediyorum.
İKİ: Türkiye'de "eşitlik" esasına göre kurulmuş bir "birlikte yaşama" modeli anyorsak, Türklere niye maddi ve manevi daha fazla yük, daha fazla eziyet yükleyeceğiz? Dünyanın bu coğrafyasında Türkler de epey bedel ödedi, epey eziyet çekti.
ÜÇ: "Kürt sorunundan" söz etmek, niye bu sorunu "kabartmak" oluyor? Ülkenin her bir yanında her gün birtakım olaylar meydana geliyor ve MHP dahil, hepimiz bunlan mümkün olduğunca küçültmeye, abartmamaya çalışıyorsak, daha fazla ne ekstra sorumluluklar yüklenmemiz gerekiyor? Bir de başımızı kuma gömüp, bu sorunu teşhis dahi etmemeli miyiz? Sence doğru bir şey mi olur?
BARLAS'IN İNCE İMASI
Mehmet Barlas hatırlayacağınız gibi polemiğe Akşam gazetesinde bir röportajla dahil olmuştu. Ancak bu dahil oluş Özkök'ün beklediği gibi olmamıştı.
Şöyle demişti:
"Kürt sorununda görüş aradığım zaman Hasan Cemal'e ya da Ceniz Çandar'a başvururum. Bence o (Özkök) eski IMF Başkanı Straus-Kahn'm New York'taki ilişkilerini incelese daha doğru yapar."
Ertuğrul Özkök bu söze de yanıt verdi.
Köşesinden "BEN DE DİYORUM Kİ" deyip şunları yazdı:
"Haklı, Strauss-Kahn'ın ilişkilerini de incelemeye devam edeceğim. Çünkü, orada hukukun günümüzde geldiği yerin ne olduğunu gösteren ve hepimizce tartışılması gereken çok ciddi bir örnek olay var. Kürt meselesini sadece Hasan Cemal ve Cengiz Çandar okuyarak anlayabileceği ve çözebileceği kanaatindeyse, burası özgür bir ülke, herkes kendi referansını kendi tayin edebilir. Benim bu ülkedeki referanslanm, onunkinden çok daha yaygın ve toplumun tamamını kapsayan genişlikte.
Yazının
Fatih Altaylı, Ertuğrul Özkök'ün tarafında yer aldı...
Nuray Mert, İsmet Berkan ile paralel gitti...
Mehmet Barlas, Ertuğrul Özkök'ü muhatap almadı...
KÖŞESİ YETMEMİŞ
Ertuğrul Özkök camiayı saran bu polemikle ilgili toptan yanıt vermiş...
İsmet Berkan'dan girmiş, Mehmet Barlas'tan çıkmış.
Dahası da varmış ama "köşe" sorunu yaşamış...
Yazının sonuna koyduğu notta "Bana ayrılan yeri fazlasıyla kullandığım için tartışmaya katılan öteki kişilerin görüşlerini aktaramıyorum" demiş...
MERT'E SERT, BARLAS'A BOZUK
Ertuğrul Özkök'ün verdiği yanıtlar içinde ikisi dikkat çekici... Biri "köşe verip baştacı" ettiği Nuray Mert, öteki de Sabah'ın başyazarı Mehmet Barlas'a yönelik...
Önce Nuray Mert'in pazar günü Milliyet'te yazdıklarından aktaralım, sonra da Ertuğrul Özkök'ün yanıtını:
NURAY MERT: "Bence 'Türk sorunu' kendiliğinden giderek kabarmıyor, kabartılıyor. Nitekim Özkök bu sorunu, Kürtlerin muhtemel taleplerinin veya birtakım önerilerinin önünü kesmek üzere gündeme getirmiş. Türk sorununu kabartmamak sorumluluğunun artık Kürtlerden çok, Kürt olmayanlara düştüğünü hatırlatmak istiyorum."
ERTUĞRUL ÖZKÖK: "BEN DE DİYORUM Kİ: Acaba ben bugüne kadar Kürtlerin hangi hak taleplerinin önünü kesmek için bir şey yazmışım? Yani, "Gerekirse ayrı da yaşanabilir" diyebilen, "Gerekirse Öcalan'la konuşun" diye ilk yazılardan birini yazan, "demokratik özerklik" kavramına karşı tek satır yazmayan ben mi?
Sevgili Nuray , "vergi vermek" gibi temel bir vatandaşlık kavramından söz ediyorum.
İKİ: Türkiye'de "eşitlik" esasına göre kurulmuş bir "birlikte yaşama" modeli anyorsak, Türklere niye maddi ve manevi daha fazla yük, daha fazla eziyet yükleyeceğiz? Dünyanın bu coğrafyasında Türkler de epey bedel ödedi, epey eziyet çekti.
ÜÇ: "Kürt sorunundan" söz etmek, niye bu sorunu "kabartmak" oluyor? Ülkenin her bir yanında her gün birtakım olaylar meydana geliyor ve MHP dahil, hepimiz bunlan mümkün olduğunca küçültmeye, abartmamaya çalışıyorsak, daha fazla ne ekstra sorumluluklar yüklenmemiz gerekiyor? Bir de başımızı kuma gömüp, bu sorunu teşhis dahi etmemeli miyiz? Sence doğru bir şey mi olur?
BARLAS'IN İNCE İMASI
Mehmet Barlas hatırlayacağınız gibi polemiğe Akşam gazetesinde bir röportajla dahil olmuştu. Ancak bu dahil oluş Özkök'ün beklediği gibi olmamıştı.
Şöyle demişti:
"Kürt sorununda görüş aradığım zaman Hasan Cemal'e ya da Ceniz Çandar'a başvururum. Bence o (Özkök) eski IMF Başkanı Straus-Kahn'm New York'taki ilişkilerini incelese daha doğru yapar."
Ertuğrul Özkök bu söze de yanıt verdi.
Köşesinden "BEN DE DİYORUM Kİ" deyip şunları yazdı:
"Haklı, Strauss-Kahn'ın ilişkilerini de incelemeye devam edeceğim. Çünkü, orada hukukun günümüzde geldiği yerin ne olduğunu gösteren ve hepimizce tartışılması gereken çok ciddi bir örnek olay var. Kürt meselesini sadece Hasan Cemal ve Cengiz Çandar okuyarak anlayabileceği ve çözebileceği kanaatindeyse, burası özgür bir ülke, herkes kendi referansını kendi tayin edebilir. Benim bu ülkedeki referanslanm, onunkinden çok daha yaygın ve toplumun tamamını kapsayan genişlikte.
Yazının