En kıdemli yazar Akşam'a gelen hacizi yazdı
Gazete binasındaki odam, Akşam'ın bulunduğu kattadır. Dün; biraz geç geldim. Baktım ki bir yığın insan İstihbarat'ın bulunduğu salona dolmuş... Anladım ki yeni bir haciz ekibi... "
GAZETECİLER.COM - Çukurova Grubu'nun borçları nedeniyle TMSF'nin el koyup Ciner Grubuna sattığı Akşam'a önceki gün yine haciz geldi.
Haciz olayının ayrıntısını Akşam gazetesi ile aynı binada
bulunan Güneş gazetesi yazarı Rıza
Zelyut yazdı.
İşte Zelyurt'un hacizi duyurduğu "Gazetedeki
durumumuz" başlıklı o yazısı:
OKURLAR SORUYOR "HALİNİZ
NE OLACAK?"
"Okurlarım sorup duruyor: "Yine el değiştirdiniz, haliniz ne
olacak?"
Gazete binasındaki odam, Akşam'ın bulunduğu kattadır.
Dün; rahatsızlığım nedeniyle biraz geç geldim. Baktım ki bir yığın
insan İstihbarat'ın bulunduğu salona dolmuş... Anladım ki yeni bir
haciz ekibi...
Birkaç yıldır Akşam ve Güneş gazetelerindeki durum böyleydi. Ama
yeni yönetim, hacizcilere; "Yarın gelin, paranızı
alın!" demiş, onlar da gittiler...
İşte bunu bekliyorduk; çalışanlar olarak... Kapısından hacizcilerin girmediği, maaşların zamanında ödendiği bir medya...
GRUBUN EN KIDEMLİ YAZARI OLARAK ANLATAYIM
Peki Akşam ve Güneş gazeteleri bu duruma nasıl geldi? Bu grubun en kıdemli yazarı olarak kısaca onu anlatayım:
1994 yazında Mehmet Ali Ilıcık'tan bir davet aldım. Beni yeni çıkaracağı Akşam Gazetesi'nde yazar olarak istiyordu. Onu tanımıyordum ama Tercüman Gazetesi'nin sahibi babası rahmetli Kemal Ilıcak'ı basından iyi biliyordum. Ben solcu, onlar sağcı... Acaba nasıl olacaktı bu iş?
Gittim; baktım; neredeyse oğlum yaşında bir genç adam. Son derece terbiyeli, nazik... Ilıcak adına karşı kapıldığım önyargı nedeniyle o an biraz utandım.
Sonra bu genç adam Akşam'ı yayımladı; ben de orada yazdım. Gazetenin satışını tam bir milyona çıkardı.
1996'ya geldiğimizde Sabah Gazetesi'nin dağıtım şirketi; Akşam'ın kamyonlara yüklenen paketlerini sokağa attırdı.
Yeni bir gazeteye tahammülü yoktu dönemin iki medya
tekelinin... Bunda Akşam Gazetesi'nin 28 Şubat denilen
sürece karşı gözüken yayını da etkili oldu diyebiliriz. Ben, "Darbe
tehdidi ile demokrasi bir arada olmaz!" diye yazıyordum. İslamcı
diye karalanan şirketlere, örneğin Yimpaş'a arka çıkıyordum. Bu zor
günlerde o genç Ilıcak gazeteyi bakkal dükkanlarında satmak zorunda
kalmıştı. Ama girişkendi; yılmadı; Güneş Gazetesi'ni de
yayımlamaya başladı. Dayanacak gücü kalmayınca 1997'nin sonlarına
doğru gazeteleri ve Alem Dergisi'ni işadamı Mehmet Emin
Karamehmet'e sattı."
Rıza Zelyut'un köşe yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz.