En çok okunan köşe yazarı kim?..

Gazete köşe yazarlığında yükselmek, çok para kazanmak isteyenlere tavsiyem şu…

ADNAN BERK OKAN

Gazete okurları en çok hangi yazarı okur bilir misiniz?..

Söyleyeceğim ama önce bir kısa not…

Dikkatinizi çekmiştir?..

Gazete okurları en çok hangi yazarı “sever” diye değil, “okur” diye sordum…

Neden mi?..

Çünkü…

Gazete okurları (Genelde), yazarını sevmez…

Ya da…

Sadece “işine gelen şeyleri yazdığı” sürece “sever” gibi görünür…

Bir gün istemediği bir şey yazsın “sever göründüğü” yazar; o gün küfür kıyamet gırla gider sosyal medyada ya da yazarın mail kutusunda…

Peki neden?..


Çünkü…

Gazete okurları sadece “işine gelen” yazıları okur…

Çünkü gazete okurları, yazarın makalelerinde “durum tespiti” yaptığına inanmaz…

Yazdığı her şeyin kişisel “temennisi” olduğunu düşünür…

O nedenledir ki…


Size saygı duymak mı?..

“Yargı’ya saygı kalmadı” deniliyor…

Başkalarını bilmem…

Ama ben yargıya saygı duymaktan vazgeçmemek için kendimi zorluyorum…

Zira…

Yargı’daki “amigo” savcı ve yargıç sayısının “Hukukçu” olan savcı ve yargıçlardan çok daha az olduğu kanaatindeyim…

Evet…

’un örnek verdiği  Yargıtay eski başkanlarından Recai Seçkin gibi yargıç ve savcılar günümüzde ”yok” denilecek kadar az (Sevgili Taha Bey; rahmetli Seçkin 1960 değil, 1961’de Yargıtay Başkanı seçildi.)…

"Nasıl daha çok para kazanırız?.. Torunlarımıza kadar yetecek serveti elde edebilmek için başbakana mı? Yoksa cumhurbaşkanına mı? Ya da aynı anda ikisine birden mi yakın durmalıyız” diye düşünen savcı ve yargıçların sayısı ise küçümsenmeyecek kadar çok…

Ama olsun…

Kızacak, öfkelenecek, eleştireceksek o kirlileri eleştirelim; Yargı’nın bütününü değil…

“Gömlekler kirleniyor” diye “temiz gömlek” giymekten de mi vazgeçelim?..
 

“Falanca parti ve genel başkanı doğru işler yapıyor; seçimi de mutlaka kazanacaktır” diye yazan bir yazar; “seçimi kazanacaktır” dediği partinin taraftarlarınca “sevilir”(!) ve çok "okunur"...

Rakip partililerin okurları tarafından ise “yerden yere vurulur”

Aynı yazar…

Bir süre sonra tersini yazarsa…

Yani…

“Falanca parti ve genel başkanı yanlış işler yapıyor; seçimi de mutlaka kaybedecektir” diye yazdığında; “seçimi kaybedecektir” dediği siyasi partinin taraftarlarının attıkları tivit ve mesajlarda ne anası kalır, ne karısı, ne kızı ne de kız kardeşi…

Seçimi kaybedeceğini öngördüğü partinin muhalifleri ise bir süre önce ana-avrat dümdüz gittikleri yazarı alırlar, “başlarına taç” yaparlar…

 

Ve bir de…

Kahvede, lokantada, aile sohbetlerinde rakip partinin açıklarını en güzel bulup ortaya çıkaran ve anlatan yazarları çok okurlar…

Neden?..

O yazarlardan öğrendiklerini hiç gazete okumayanlara bir güzel kendi fikirleriymiş gibi “kakalarlar” da ondan…

Köşe yazarlarının pek çoğu, gittikleri kafede bir şeyler karalar ve kontrol bile etmeden editörlerine gönderirirler…

Neden?..

Eğlenmeye, gırgır yapmaya daha çok zaman kalsın diye…

Editörler cümle bozukluklarını, tashihtekiler de yanlış yazılmış veya kullanılmış kelimeleri düzeltirler nasıl olsa…

Bazı yazarlar ise “tarafsız” kalmakta direnen okurların içlerini serinletmek, nefes almalarını, “bugünler de geçer efendim” demelerini sağlamak için yazarlar makalelerini…

Kimileri ise kendi yerine rakip partililere veya yazarlara küfür ve hakaret ettikleri için tercih edilirler okurlar tarafından…

 

Hâsılı…

Gazete köşe yazarlığında yükselmek, çok para kazanmak isteyenlere tavsiyem şu…

Mutlaka “Taraftar” olun…

Dönemin başbakanı, günümüzün cumhurbaşkanı "Bitaraf olan bertaraf olur" diye boşuna söylemedi...

Yani...

Bu "İlle de bizden olun" demek değil...

"Taraflardan birine yamanın aksi halde yok olur gidersiniz" demek...

Onun içindir ki hangi taraftan olacağınız çok önemli değil…

Ama…

Yine de...

İktidardan yana olmak…

Cumhurbaşkanını, başbakanı, hükümeti övmek…

Muhalif siyasetçilerle muhalif yazarları aşağılayan, onlara ana-avrat dümdüz giden yazarları savunmak…

Onlara saygılar sunmak…

Günahlarının bile aslında ne büyük sevap olduğunu anlatmak çok revaçta…

Amman ha!..

Sakon ola bir Ali Bayramoğlu veya Hasan Bülent Kahraman olmaya kalkışmayın…

Üç – beş kişi ancak okur…

Siz diğerlerini örnek alın kendinize…

Yani…

İktidara yalakalık ve tetikçilik yapanları...

Demek istemem o ki:

İktidara tetikçilik yapmak, muhalefete tetikçilik yapmaktan elbette çok daha avantalı bir iş…


Bu arada…

Küfür ve hakaret etmekten çekinmeyin…

Siyasal iktidara muhalifet edenleri karalayabilmek için “Yalan haber” uydurun…

Meselâ…

En son ünlü yolsuzluk dosyası şüphelileri(!) için “takipsizlik” kararı veren Savcı’nın “Çok namuslu bir hukukçu… Verdiği kararın da zaten çok yasal, kanunlara ve evrensel hukuk kurallarına uygun” falan olduğunu yazıp söyleyin…

Böylece havuz medyasının hem gazetelerinden, hem de televizyon kanallarından birinde çok yüksek maaşlar ve program başı ücretlerle malı götürürsünüz…

Bu arada, köşenizde yayımlanan eski yazılarınızı birkaç kitapta toplamayı elbette ihmal etmeyin…

Kuşkunuz olmasın…

Hem kitabınızı basacak yayınevi bulmanız çok kolaydır…

Hem de iktidar medyası gazeteleri ve televizyonları yapacaktır reklâmınızı…

 

Unutmadan…

Muhalif olmakta da “Çok Para” var…

Meselâ…

Cumhurbaşkanı ve başbakana feleğini şaşırtın…

İktidar medyasının tetikçi yazarlarına dünyalarını karartın…

Hatta…

Tuvalette bile sizi düşünmelerine sebep olan şeyler yazıp söyleyin…

Ki…

Hiç olmazsa “ıkınma kolaylığı” verin insancıklara…

Zira…

Sadece “Tıkınmaları” yetmiyor…

Ikınmaları da şart, çıkarabilmek için…

“Ekonomi battı, batıyor” deyin…

“İktisatçı” olmanız şart değil…

Kim uzmanlık alanında yorum yapıyor ki?..

Yeter ki cumhurbaşkanını, başbakanı, hükümeti ve iktidar yalakası yazarları yerden yere vurun…

Küfredin…

Hakaretler yağdırın…

Göreceksiniz…

Sayıları az da olsa muhalif medyanın aradığı isim olacaksınız…

Bu arada…

Sizler de iktidar medyasının uyanık tetikçilerini taklit etmekten gocunmayın…

Yani…

Köşenizde yayımlanan makalelerinizi bir kitapta toplayın…

Ne isim mi vereceksiniz?..

Canım bulun bir isim gari…

“Yok, devenin nalı”, deyin meselâ…

Ne bileyim…

“Kuş, köpek, tilki ve horoz - 1”  deyin ya da ki…

Dizi film gibi arkasının geleceği anlaşılsın…

Nasıl olsa sizin o kitbınızı da yayımlayacak yayınevleri olacaktır…

Ve en güzeli ise…

Kitabınız “Çok Satanlar” rafına konulduğunda, muhalif gazete ve televizyonlar “adam/kadın ne yazmış efendim; mutlaka okuyun” dedikten sonra; gazetedeki patronun verdiğinden daha çoğunu bile kazanabilirsiniz…

Not: Bu yazı sadece kâğıt baskı gazetelerin yazarları ve okurlarını "analiz" etmek amacıyla yazılmıştır... 

adnanberkokan@gmil.com