Emre Uslu
Evet, isim vermiyor ama öyle bir adres tarifi yapıyor ki; günümüz iletişim teknolojisinde kim olduğunu bulmak....
"Gazetecilik bitti... Gazeteci Çürüdü"
diyorum bana kızıyorsunuz...
Hayır...
Elbette her gazete ve her gazeteci bitmedi...
Ama...
Ve eğer...
Bir sandık elmanın içindekilerin yarısından çoğu çürümüşse;
"sağlam" kalmış az sayıda elma için de (Ne yazık
ki) "Çürümüş bunlar" tespiti yapılmıyor mu?..
Peki ne yapacağız?..
Çürümemiş elmalar (Gazete ve gazeteciler) olarak çürük elmaları
teşhir etmekten vazgeçmeyeceğiz...
Sözü Avni Özgürel, Yavuz Oğhan
ve Emre Uslu'ya getireceğim...
İlk ikisi bir TV programı sunuyorlar...
Üçüncüsü konuk oluyor...
Ve başlıyorlar "Geyik Muhabbeti"ne...
Konuk olan Emre Uslu şunları söylüyor:
"Türkiye'de MİT'e
çalıştığı iddia edilen çok ünlü bir
yazar suikasttan hemen sonra Paris'e
gitti. Suikastın detaylarını örtmek
için kritik yazılar kaleme aldı.
İnsanlar google girip Paris'le ilgili kimin ne yazdığını
bilirler."
Evet, isim vermiyor ama öyle bir adres tarifi yapıyor ki;
günümüz iletişim teknolojisinde kim olduğunu bulmak en çok yarım
dakikanızı alır...
Peki...
İki meslektaşımız konukları Emre
Uslu'yu uyarıyorlar mı?..
Yani; "adını vermeseniz de bir meslektaşımızla ilgili elde
somut bir belge ve bilgi olmadığı halde suçlama yapmanızı doğru
bulmuyoruz. Az önceki iddianızı da yapmamış kabul ediyoruz. Lütfen
ciddi olalım, kimseyi belgesiz, bilgisiz suçlamayalım"
demiyorlar...
Aksine...
O anda gazetecilik ilke ve ahlâkına sığmayan dedikodudan memnunlar
bile...
Şimdi soruyorum.
Bu tür gazetecilik ahlâklı
mı?..
Ya da yarın bir gün herkes, herkes için elinde
belge, bilgi, kanıt olmadan aklına esen her türlü iftirayı atmaya
başlarsa ne yapacağız?..
Bu dedikodu gazeteciliğinin
sonu var mı?..
Hâsılı…
Adını vermese de bir
meslektaşı için çok ağır ve hatta hedef gösteren iftirasıyla
Emre Uslu kaybetti…