Emre Uslu Özkök ile arasındaki farkları yazdı

Mesela, Erdoğan'ın en zayıf ânında devlet istiyor diye "Muhtar bile olamaz" başlığı atıp güçlü ânında "usta diyorsa öyledir" yağcılığı yapmam.

GAZETECİLER.COM - "Medya dünyasında herkesin Özkök'e ilişkin söylenmiş iki çift lafı bulunurken ben Özkök'e ilişkin yazmak ve kendisiyle polemik yapmaktan özellikle kaçındım" diyen Taraf yazarı Emre Uslu gerekçesini "Özkök'ün manipülatif kafa yapısı ile uğraşmak istemedim" diye yazdı ama "Ancak bütün çabama rağmen Özkök'ten kaçamadım. Sonunda o manipülatif kafa beni de vurdu. Dün yazdığı yazısında beni konu etmiş. (...) O bölümü aynen aktarıyorum:" yazmayı da ihmal etmedi.

İşte Emre Uslu'nun Özkök'ten farklarını anlattığı yazısından uzun bir alıntı:

"Maalesef işin buraya gelmesinde hükümetin en beceriksiz bakanı Beşir Atalay'ın umut yaratıp, plansız ve programsız bir konuyu konuşup, adeta ateşi toplumun içine atıp geriye çekilmesinin rolü büyük."

Özkök aynı yazıda bir şikâyet dilekçesi yazmış; Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a hatırlatma yapıyor:

"Cumhurbaşkanı'nın ve Başbakan'ın en güvendiği bakanlardan biri olduğunu düşündüğüm Beşir Atalay için bu kadar ağır ifadelerin kullanılmasına şaşırdım doğrusu."

Oysa o yazımda Beşir Atalay ile ilgili bölüm sade bir paragraflık giriş bölümü. Sanki Atalay'ı hedefe koymak için yazmışım gibi anlatıyor Özkök o yazıyı. Sonra da Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a referans verip Atalay için ağır ifadeler kullanmama şaşırmış olduğunu belirtip buradan bir sonuç çıkarıyor: Poliste bir iç savaş yaşanıyor.

Manipülatif kafa dediğim kafa işe bu. Bu yazının neresini düzelteceksiniz. Öncelikle o yazıda bir tesbit yapıyorum. Açılım süreci başarısız oldu ve bu başarısızlığın sorumlusu da doğal olarak Beşir Atalay. Üstelik bunu ilk defa da yazmıyorum. Daha önce de yazdım. Daha da önemlisi bu başarısızlığı bizzat Beşir Atalay kendisi kabul ediyor. "Habur bir yol kazasıydı" diyen bizzat Atalay'ın kendisi. Benim yaptığım bu başarısızlığı son olaylar çerçevesinde anlatıp asıl sonuca gelmek. Asıl HEDEF Özkök'ün manipülatif kafasının anladığının aksine Atalay değil orada açıkça yazdığım gibi şu: Taraflardan Başbakan, veya liberal aydınların PKK ülke dışına çıksın çağırısı yapması. Bunu Öcalan'ın da yapabileceğini ama Öcalan'ının bu koşullar altında bunu yapmak istemeyeceğini yazıyorum açıkça.

Zaten Öcalan son yaptığı açıklamada, devlet ve Kandil'in kendisini "taşeron" olarak kullandığını iddia edip eline imkân verilirse PKK militanlarını ülke dışına çıkarabilecek çağırıyı yapabileceğini açıkladı. Buz gibi açık sonuç ortada dururken, Özkök'ün, bilmem hangi tilkilerin kuyruklarını birbirine bağlamak için yaptığı bu manipülatif kafaya itirazım var.

Buradan Atalay'a operasyon yaptığımı sadece Özkök düşünebilir, zira o hep böyle operasyonlar yaptı. Özkök'ün aksine ben bir operasyon gazetecisi değilim. Aksine, yapılan operasyonları deşifre ederek birilerinin operasyonunu bozarım.

Mesela ben, ülkücü Boğaçhan'ın çekmecesinden çıkan renk renk g-string külotları Frankfurt'ta MHP'nin başına geçirip MHP'siz bir hükümet kurmam köşemden. Ben bunu yazanı ve yazıldığı zamanı hatırlatıp o kasetlerde Boğaçhan'ın çekmecesinden mi çıktı diye soru sorarım.

Mesela, Erdoğan'ın en zayıf ânında devlet istiyor diye "Muhtar bile olamaz" başlığı atıp güçlü ânında "usta diyorsa öyledir" yağcılığı yapmam. Ben bir adam en güçlü zamanında bile, Cumhurbaşkanı da Başbakan da yanındayken bir konuda başarısızsa başarısızsın diye yazarım.

Mesela ben, kulağıma darbe yapılacak bunun için hazırlık yapılıyor bilgisi geldiği halde kulağımın üstüne yatıp bu hazırlıklar için hâkimler katledildiğinde "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" diye yazı döşenmem. O darbe oyununu bozmak için uğraşırım.

Mesela ben, Genelkurmay Başkanı LAW'a "boru", buz gibi belgeye "kâğıt parçası" derken güzelleme düzüp gerçekler ortaya çıkınca tıs geçmem. Ben vicdanıma sığmıyorsa söyleyenin Genelkurmay Başkanı olmasına bakmam "Genelkurmay doğru söylüyorsa ben de şimendiferim" yazarım.

Mesela ben, 27 Nisan muhtırasından sonra "durumdan vazife çıkarıyorum" başlığı atıp "Bu yazıyı yazan insan, '28 Şubat sürecinde açıkça taraf olan' bir gazetecidir" şeklinde efelenip "Demokrasi kaygısıyla, sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici bir girişim olacaktır. Çünkü o bildiride savunulan görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır" şeklinde cemsenin altına sığınmam.

Mesela ben, 27 Nisan'ın ertesinde Genelkurmay'a omuz verip "Genelkurmay'ın eleştirdiği Kur'an okuma yarışması düzenleyenlerin 28 Şubat'ta Kudüs gecesi düzenleyenlerle bağlantılı çıktı" manşeti atıp yüzde 47'yi görünce dosyaları kapıp soluğu Başbakan'ın kapısında almam.

Mesela, 411 el kaosa kalkmaz benim köşemde. Mesela Kürtçe şarkı söylediği için "Vay şerefsiz" başlığı da atılmaz. Aksine ben Ahmet Kaya Hürriyet'te infaz edilirken Terörle Mücadele Şubesi'nde Ahmet Kaya dinlerim. Bunu isterse Özkök'de öğrenebilir.

Bu uzun örnekleri ne kadar mükemmel olduğumu anlatmak için anlatmadım elbette. Ben de çok kusurlu bir insanım. Bu "mesela"lar sadece Özkök ile aramdaki farkların altını çizmek için yazıldı. Demem o ki, Sayın Özkök benim köşemden bir operasyon çıkmaz. O köşenin sizinkinden en temel farkı bu zaten. Operasyon yapanların oyunları bozulsun diye yazılıyor. Aramızdaki fark, siz köşenizden ve gazetenizden hep operasyon yapığınız için bu yazıları da öyle okudunuz. Oysa Taraf'ta "Taraf" yazarları da o operasyonları bozmak için çıktı, çıkıyor.