Emre Aköz nereye koşuyor?..

Halk hiçbir zaman muhalefetin eleştirilmesine gülmez. Sadece iktidara yönelik eleştirilere güler...

ADNAN BERK OKAN

Her zaman söylediğimi bir kez daha tekrar edeyim ki Emre Aköz fanatiklerinden gelecek (muhtemel) hakaret girişimlerinin önünü keseyim..

1.) Liberal düşüncenin erdemlilik olduğuna inanıyorum (Türkiye'nin ilk ve tek Liberal Demokrat Partisi'nin kurucu genel başkan yardımcısıyım).
2.) Laikliğin devlet yönetimiyle ilgili
olduğunu, bireyin yaşamını etkilememesi gerektiğini savunuyorum...
3.) Samimi bir dini inanca en az kendi siyasi görüşlerime duyduğum kadar saygı duyuyorum...
4.) Dini Cemaatlerin de diğer Sivil Toplum Kurumları gibi demokrasinin akciğerleri olduğu kanaatindeyim; bu nedenle bütün dini cemaatleri çok iyi anlıyorum ama hiçbirine "yakın" değilim.
5.) Dini cemaatlerin devleti yönetme arzularına ve çabalarına külliyen karşıyım... Asıl amaçları dinimizin temeli olan "temiz ahlâklılık" konusunda toplumun bütün katmanlarını eğitmek olmalı...
6.) Yargı ve son zamanlarda Kürtlerin sorunlarına milliyetçi yaklaşımı hariç Ak Parti iktidarının en samimi destekçilerinden biriyim...
7.) Hükümetin (ille de Ali Babacan'ın) ekonomideki başarılarını göz ardı etmenin büyük vicdansızlık olduğunu düşünüyorum...
8.) Yeri geldiğinde Başbakan'a ve hükümetine eleştiri yapmaktan, muhalefet etmekten de geri kalmıyorum...

                                               *

İlk 7 maddede Emre ile mutabık olduğumuzu sanıyorum...
Aramızdaki fark, mutabık olmadığımız en belirgin nokta ise 8. madde...
Yani Emre hükümetin her yaptığına alkış tutuyor, ben ise hükümetin birçok uygulamasını ve Başbakan'ın bazı tavırlarını antidemokratik ve baskıcı buluyorum...

                                               *

Ve şimdi de sözü Emre Aköz'ün bugünkü SABAH’ta başlığı altında yayımlanan makalesine getireceğim…

Emre o yazısında, TGC’nin Yılmaz Özdil’e verdiği “Yılın Köşe Yazarı” ödülünün yanlış olduğunu savunuyor…
Yılmaz Özdil’e “Militarist” yaftalaması yapıyor…
Büyük haksızlık...
Ve büyük hata...
Zira işte orada “Yılmaz Özdil’leşiyor"...
Çünkü Yılmaz da çoğu kere Emre ve arkadaşlarına “Yandaş” sıfatını yapıştırıyor…
Çünkü Yılmaz da kendisi gibi düşünmeyenlere karşı vicdansız...
Aman ha!..
"Vicdan" ile "Acıma duygusunu" sakın ola birbirine karıştırmayın...
Çünkü vicdan, acıma duygusu değildir...
Vicdanın hele "merhamet"le hiç ilgisi yoktur?..
Zira "vicdan, hak verme duygusudur"...

                                               *

Yiğidi öldürmeden hakkını vereyim o zaman:
Yılmaz Özdil "iyi yazar"
dır ve bu konuda çok geniş bir "mutabakat" vardır…
Çünkü...
Bütün dünya medyalarında kuraldır:
Halk hiçbir zaman muhalefetin eleştirilmesine gülmez. Sadece iktidara yönelik eleştirilere güler...

                                               *

Bugün Türkiye'de niçin "komedyen" yok?..
Veya hükümete destek veren gazetelerde niçin mizah anlayışı gelişmiş yazar yok?..
Mizah yapmak isteyenler iktidarı değil muhalefeti eleştiriyorlar da ondan yok...

                                               *

Medyada iktidarı eleştirirken “mizah” yapabilen sadece iki yazar var:
Yılmaz Özdil ve Bekir Coşkun…
Medyada iktidara destek verirken mizah yapmak isteyen dört yazar var:
Ahmet Turan Alkan, Ahmet Kekeç, Ahmet Tezcan, Salih Tuna (Buradan "Ahmetler iyi mizah yapar" diye bir kuram çıkar mı sizce?)...
Bence dördü de iyi mizahçı...
Ama...
Muhalefete muhalefet yaptıkları için yeteri kadar ön plâna çıkamıyorlar...
Çünkü halklara gazetecilik (ne yazık ki) "muhalefet etmek olarak" öğretilmiş...
Ama dediğim gibi sadece Türkiye'de değil, bütün demokrasilerde böyle...
Muhalefete muhalefet ederek güldüren sanatçılar sadece Komünist ve Faşist baskıcı rejimlerde var...

                                               *

Hâsılı; Yılmaz Özdil'e verilen ödül anasının ak sütü kadar helâldir...
Pardon!..
Zannetmeyin ki Yılmaz Özdil'in makalelerinin içeriğine katılıyorum...
Asla...
Hele hükümetin çağdaş laiklik anlayışına kafayı takmış olmasını sevmiyorum da...
Ekonomide "her yer karanlık" şarkısıyla Abdülhak Hamid'i hatırlatmasına gülüyorum...
Siyasi görüşlerine katılmadığım ama demokratikleşme çabalarına saygı duyduğum Ahmet Türk, Samsun'da saldırıya uğradığında Yılmaz'ın "yumrukçudan yana" olmasını eleştirmiş, "Kaybettin Yılmaz Özdil" demiştim...
Ama...
Adam yazıyor kardeşim...
Hem de "müthiş" yazıyor...
Kalemi iyi...
Hızlı düşünüyor...
Olaylar arasında ilişkilendirme yeteneği yüksek...
Yazmadan önce de belli ki sayfalarca "arşiv" karıştırıyor...
"Ter" döküyor, "emek" harcıyor...

                                               *

Hâsılı Emre...
Kıskanma Yılmaz'ı n'olur!..
(Birazcık da olsa) Muhalefet et senin de olur!..



Sırrı Süreyya Önder'i kıskanıyorum

Ey gazeteci milleti!..
Duyduk duymadık demeyin...
Ben Sırrı Süreyya Önder'i kıskanıyorum...
Bugün Radikal'de başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca bu kıskançlığım "zirve" yaptı...
Olmaz kardeşim..
Böyle de "güzel" yazılmaz ki...
Bunun adına bizim(!) Liberal Felsefede "Haksız Rekabet" derler...
Vermemişse Mabud, neylesin Mahmud?..
Ben de Engin Ardıç'ın kızlarımıza, kadınlarımıza bakışındaki edep fukaralığını eleştirdim ama Sırrı Süreyya gibi muhteşemini beceremedim...
Hele şu güzelliği aklıma getiremediğim için kendime kızdım:
"Merve Kavakçı’yı mastürbasyon nesnesi yapan...."
Mükemmel...
Harika...
Bir "eleştiri" ancak bu kadar "iyi" olabilir...
Tebrikler Sırrı Süreyya...
Kıskançlığımı ise lütfen klavyemle beynim arasındaki mesafenin uzaklığına ver...
Gözlerinden öperim...
Adnan

adnanberkokan@gmail.com