Emre Aköz kaybetti çünkü...

Robespierre döneminin, "bir suçluyu elden kaçırmaktansa bin masumun ölmesini tercih ederim" despotizmine.....

"Öldü kral; yaşasın yeni kral"...
Ne yazık ki ilk insan topluluklarından günümüze kadar geçerli olan "en insafsız kural" bu...
Emre Aköz, henüz savcılıkta ifadesi bile alınmamış Aziz Yıldırım için "Kovun gitsin" demeye getiriyor...
İyi ama hukukun en temel ilkesi olan, "bir masumu haksız yere tutuklamaktansa, bin suçlunun salıverilmesini tercih ederim" ilkesi ne olacak?..
"Bir şüpheli kesin hüküm giymediği sürece masumdur" ilkesini nereye gömeceğiz?..
Yoksa ünlü Jakoben hukukçu Robespierre döneminin, "bir suçluyu elden kaçırmaktansa bin masumun ölmesini tercih ederim" despotizmine mi döneceğiz?..
Mahkûm olmamış insanları sürekli görevden alarak, istifa etmelerini sağlayarak demokratik hukuk devleti mi oluruz?..
Yoksa "En büyük savcı bizim savcı" Devleti mi?..
Aziz Yıldırım'la giriştiği kişisel sürtüşmeyi istismar edip henüz "şüpheli" sıfatı bile almamış birisini "köşe yazısında mahkûm etmek"; "toplumla ailesinin gözünde küçük düşürmek" ayıp olsa gerektir...
Ve bunu pervasızca yapan Emre Aköz "kaybetmiştir..."

Not: Bu satırları yazan editör;
bir makalesi nedeniyle Aziz Yıldırım tarafından savcılığa şikâyet edilmiş, yargılanmış ve fakat beraat etmiştir.
Bu satırları yazan editör, bir makalesi nedeniyle Aziz Yıldırım tarafından açılmış bir tazminat davasında 100 bin TL. ödemesi talebiyle yargılanmış ancak davayı kazanmıştır.
Ama...
Onlar bizim kişisel sürtüşmelerimizdir ve bundan sonra da sürmemesi için bir neden yoktur.
Oysa Aziz Yıldırım'ın başına gelenler henüz "iddia" aşamasındadır.
Varsa eğer bir suçu, hüküm giyinceye kadar bizim gözümüzde "masum"dur...