Emre Aköz kaybetti çünkü...

Hem de henüz basılmamış bir kitapla ilgili "düşünün" önermesini "suç" kabul ediyor...

Taraftarlıkta o kadar ileri gidiyor ki Emre Aköz, siyasi ve toplumsal olaylara dört tarafı duvarla örülü, duvarlarından birinde tek gözün ancak oturabileceği kadar küçük bir deliği olan odadan bakıp da yazıyor makalelerini...
Bir siyasi tarafa "angaje" olmuş, "eklemlenmiş" taraftarlığın kör ettiği gözleriyle bakıp ahkâm kesiyor...
Okurunun kafasına balyozla iniyor: "İddialar doğru, inanacaksın"...
Kitap taslağının üzerine konulan "... şeklinde bir eklentiyi düşününüz..." önermesinin savcının şüphesini çektiğini belirtip bu şüphelenmeyi olağan karşılayabiliyor...
"Düşününüz"...
Yani bir yazarın, danıştığı bir başka yazar tarafından "düşünmeye" yönlendirilmesinde bile "suç" unsuru olduğuna inanıyor...
Hem de henüz basılmamış bir kitapla ilgili "düşünün" önermesini "suç" kabul ediyor...
Ve biz de kendisini "kaybeden" ilân ediyoruz...