Emniyet'in Reha Muhtar aşkı!

Başkası olsa bu kahramanlık öyküsünü anlatırken Evliya Çelebi’yi çatlatır mezarında ama Reha öyle sıradan ve olgun anlatıyor ki…

İnsanlar hırsızı fark ettiler mi yataklarına siner, gözlerini kapatır beklerler, işini yapsın da gitsin” diye...
Bebeklerin kapısına kadar kovalamıştım hırsızı...
Çok bir şey söylemedim, hiç de öyle ‘büyük cesaret pozlarında afra tafra yapmadım...’
Konuyu kesmeye gayret ettim...
Tek bir cümleyle:
‘Hayatımın tehlikeyle karşı karşıya olduğu olaylar listesinde, bu hırsız olayı maalesef ilk sıralarda yer almıyor sevgilim...

                                   ***

Yukarıdaki satırlar bir Mike Hammer romanından alıntı falan değil…
Reha Muhtar’ın “kahramanlık” öykülerinin kendi klavyesinden dökülen incileri…
Okuyana, “Hey babalar be!..” dedirten cinsinden!..

                                   ***

Nereden icap etmiş de yazıyor bunları?..
Evine hırsız girdiğini bilmiyor musunuz yoksa?..
Eve giren hırsız, Reha’dan korkup kaçınca “Yahu evden bir şey alamadım şu arabasını çalayım bari” demiş ve Reha’nın otomobilini çalmış…
“Ne var bunda?” diyeceksiniz, “her gün yüzlerce otomobil çalınıyor bu memlekette”…
Haklısınız ama o çalınan otomobillerin sahibiyle koskoca Reha Muhtar bir mi?..
Boru değil bu, Reha Muhtar!..

                                    ***

 Ve bir mütevazı, bir mütevazı…
Başkası olsa bu kahramanlık öyküsünü anlatırken Evliya Çelebi’yi çatlatır mezarında ama Reha öyle sıradan ve olgun anlatıyor ki…
Hatta şöyle diyor…
“Bir süre sonra meslektaşlarım gazeteciler evin önüne gelecek, ben birkaç kartla, üç beş kuruş parayı kaybetmeyi unutup, yeniden onlarca röportaj talebi, yüzlerce telefon, geçmiş olsun mesajı arasında sıkışıp kalacaktım...
Biliyordum ki polise haber verilmesiyle Rumeli Hisarı turizmi yeniden canlanacak, kim var kim yoksa etrafa üşüşecekti...”

                                    ***

 Breh breh breh!..
Sanırsınız sıradan bir köşe yazarı değil de Paris Hilton var karşımızda…
Yok yok!..
George Clooney var…
Ama beni düşündüren Reha’nın bu satırları değil…
Güldüm geçtim de zaten…
Ama acı bir gülüştü bu ve dudaklarımdan Yunus’un dizeleri dökülüyordu:

                                    ***

“Bir garip ölmüş diyeler,
üç gün sonra duyalar,
soğuk su ile yuğalar.”

                                    ***

Normal bir vatandaşın canını alsalar ortaya çıkamayan polis, bir gazeteci – televizyoncunun, hele biraz da “ünlü” olunca üstüne titriyor…
Böyle Devlet mi olur Allah aşkınıza?..

Yok efendim?..
Polise, görevini yaptığı için kızacak halim yok ama bu çifte standarda nasıl kızmam?
Nasıl kızmazsınız?..