Emin Çölaşan: Ben de korkuyorum çünkü...
Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, karşısına çıkarak "Sıra Sözcü'ye gelecek mi?" diye sorunlara bugün köşesinden cevap verdi.
Emin Çölaşan, sokakta insanların kendisini
durdurarak "Korkuyor musunuz?" sorusunu yönelttiğini ifade
etti.
Cumhuriyet gazetesinin bazı yazarlarının tutuklanmasının ardından
sıranın Sözcü'ye geleceği kaygısını taşıyan okurlarına bugünkü
yazısında "İtiraf edeyim…
Evet, korkuyorum.
Eğer Türkiye'de hak, hukuk, adalet gibi kavramlar yok
edilmemiş olsaydı elbette korkmazdım." dedi.
İŞTE EMİN ÇÖLAŞAN'IN O
YAZISI
Sevgili okuyucularım, sokaklarda ve her yerde karşımıza çıkan
insanlar oluyor. Şimdi bunları sadece kendi adıma
yazıyorum.
Hemen herkes aynı şeyleri soruyor. Soruların biri bile olumlu değil
ve genelde şöyle:
– Sıra SÖZCÜ'ye gelecek mi, bunlar gazetenizi kapatır veya
el koyar
mı?
– SÖZCÜ yazarlarını da içeri tıkarlar mı?
Bazı sorular daha da net!
– Korkuyor musunuz?
* * *
Türkiye'de değil yarın, iki saat sonra ne olacağı belli değil.
Kimse bir şey bilmiyor ama herkesin kafasında kuşkular var, soru
işaretleri var.
Bazıları da nasihat veriyor:
– Aman sağlam durun ne olur, sakın alttan almayın!
Hepsine şu veya bu biçimde yanıt veriyorum ama işin esasında şu
yatıyor:
Toplum tedirgin. Aslında herkes, bütün kesimler şu veya bu
nedenle
korkuyor.
Hiç kuşkum yok, yandaş medya dahil pek çok kesim de şimdilik
açıktan söylemese bile aynı şeyi düşünüyor:
– Hükümet şu baş belası SÖZCÜ'ye de el atsa, gazeteyi
kapatsa, ya da sustursa!
Zaten bu baskı ortamında muhalefet yapacak, gerçekleri
yazacak kaç gazete kaldı ki!..
* * *
Şimdi bir düşünün, Cumhuriyet Gazetesi'nin yazarları, yönetici ve
çizerleri tutuklanmış durumda. Bu arkadaşların terörle ve
darbeyle uzaktan yakından bağlantısı olduğunu hiç sanmıyorum…
Ama çok sayıda medya kuruluşu iktidarın bu girişimine alkış
tutuyor…
Ve kendi meslektaşları tutuklanırken mutluluk duyuyor.
* * *
SÖZCÜ Gazetesi olarak bugüne kadar herhangi bir yanlış yapmadık,
hataya düşmedik, inandığımız gerçekleri
yazmaktan çekinmedik.
Yine kendi adıma söylüyorum…
PKK ve Fetullah'la ilgili olarak bugüne kadar yüzlerce yazı
yazıp en ağır suçlamalarda bulunmuş bir
gazeteciyim.
PKK kesiminden çok sayıda tehditler aldım ve polis koruması altında
yaşamaktayım.
Fetullah derseniz, beni defalarca mahkemeye verdi. Hakkımda
tazminat davaları açtı, savcılıklara şikayet etti. Tazminat
davaları reddedildi, savcılık şikayetleri sonrasında açılan ceza
davalarının tümünden beraat ettim.
Yine de diyorum ki“Hukuksuzluğun kol gezdiği bir ülkede her an
her şey olabilir…”
Gözaltı, tutuklama, her şey.
* * *
Peki bu yazıları yazarken, gerçekleri açıklarken korkuyor
muyum?
İtiraf edeyim…
Evet, korkuyorum.
Eğer Türkiye'de hak, hukuk, adalet gibi kavramlar yok
edilmemiş olsaydı elbette korkmazdım.
Korku her canlının yaşadığı bir duygudur…
Hayvanlar da korkar,
insanlar da…
* * *
Peki bu durumda ne yapılmalı?
Bazı yazılarımı ender bile olsa kendim makaslıyorum. Bunun adına
otosansür deniliyor…
Yani kendi kendini sansür etmek…
Yazımı İstanbul'a, Yazıişlerine geçmeden önce bir kez daha okurken
bazen kendi kendime telkinde bulunmaya başlıyorum!
“Bu cümleyi çıkar, sonraki bölümde şu ifadeyi kullanma!”
Oysa onlarda suç falan yok.
Biz işte bu durumlara düşürüldük.
* * *
Özellikle 2015 yılından başlayarak hakkımda 30'dan fazla
Cumhurbaşkanına hakaret davası açılmıştı.
Deneyimli bir gazeteciyim. Türk Ceza Yasası'nda yer alan bu
maddenin nasıl hapis cezaları içerdiğini iyi bilirim.
Dolayısıyla cumhurbaşkanına hem de yazıyla hakaret edecek kadar saf
ve aptal değilim.
O yazıların hiçbirinde en ufak bir hakaret yoktu. Ancak her yazı
için defalarca adliyelere gidip ifade verdim…
Tümü beraat geldi. Başka türlüsü zaten olamazdı.
Sadece bir tek yazımdan yanılmıyorsam 11 ay 20 gün hapis aldım.
Yani bir olay düşünün ki, binlerce yazı yazmışsınız ama hakkınızda
açılmış bir tek ceza ve tazminat davası yok…
Sadece cumhurbaşkanına hakaretler var.
Bir gazetecinin böyle bir ortamda “Korkmuyorum” demesi,
karşısındakileri aldatmak olur.
* * *
Korkular sadece yazılarla da ilgili değil. Özel yaşamda da
korkuyorsunuz. Örneğin şimdi TOMA'larla falan polis ablukası
altına alınmış olan HDP genel merkezi bizim Ankara bürosuna çok
yakın. Yürüyerek beş dakikalık mesafede.
Gidip oradaki manzarayı gazeteci gözüyle görmek istiyorum ama
korkuyorum.
Orada birileri görür, çaktırmadan fotoğraf çeker ve ertesi
gün yandaş medyada fotoğraflı haberleriniz çıkar:
“SÖZCÜ yazarı Emin Çölaşan PKK'ya destek vermek
amacıyla HDP'nin önüne geldi!”
Bu yüz kızartıcı jurnalcilik döneminde her şey olabilir,
derdinizi kimseye anlatamazsınız.
Darbeci, terörist, hatta PKK'lı ve FETÖ'cü ilan edilmeniz işten
bile değildir!
O yüzden çok dikkatli olmak, her adımı düşünerek atmak ve
“Korkmak” zorundasınız!..
Eğer biz bile korkuyorsak ayıbı bize değil, bu baskı ve
sindirme
ortamını yaratanlara aittir.