Elif Şafak'ın reklâma ne kadar ihtiyacı var?..
"Ünlü Yazar" olabilmenin yolu, tam profesyonel bir yayınevi ile tanıtım ekibinin desteğini alabilmekten geçiyor...
ADNAN BERK
OKAN
Dünyada "Yazarlık"
sisteminin işleyiş biçimi yüreğimi yakıyor...
Yok yok…
“Ben de yazarım, on beş kitabım var ama kimse benden söz
etmiyor” diye ağlaşacak değilim…
Söz
konusu yapılacak, hatta "hakaret konusu
olacak" bir tek kitap yazmamışım ki kimsenin umurunda
değilim…
Ama…
Benim dışımda nice değer,
yazdıkları onlarca kitaba rağmen tek kelime ile adından söz
ettiremezken, kimileri ise gündemden
düşmüyor...
Ve nedense bu gündeme gelmeler de hep yeni kitapları
piyasaya çıktığında oluyor...
Sanki "sihirli" bir el medyanın çok
okunan kimi köşe yazarlarının ve eleştirmenlerinin klavyelerine
çöreklenip "gündemde tutulması gereken
yazar" hakkında çalakalem
bir şeyler yazmaya başlıyorlar...
Bunlar da kendi aralarında ikiye ayrılıyorlar...
Bir taraf, "gündemde tutulması gereken
yazar"ı savunur, kitabını göklere çıkarıp tanrı
katındaki raflara yerleştirirken, diğer taraf ise kitaptan daha
ziyade yazarı bir yerlerde delik bulup sokuyor -
çıkarıyor...
TV ekranları eşit oranda övülen ve dövülen yazarı konuk edip
dakikalarca reklâmını yapıyor...
Bu arada göz nuru alın teri döküp gerçek
okuyucuya ulaşabilmişse gerçekten beğenilen nice roman, kitap ise
kitapevlerine sadece birkaç adet gönderildiği ve gündemde de
olmadığı için unutulup gidiyor...
Gündemde kalmayı en iyi beceren yazarlarımızın
başında Elif Şafak geliyor...
Bunu eleştirmek için söylemeyecek kadar aklım başımda…
Şafak doğru olanı yapıyor…
Medya biraza abartıyorsa onun kusuru değil…
Neyse…
Son romanı daha piyasaya çıkmadan önce dünya çapında
profesyoneller tarafından hazırlanmış bir program
çerçevesinde tanıtılıyor, beyinlere kazınıyor ve sansasyon
yaratacak biçimde kitaplaştırılıyor...
Yani...
Günümüz ekonomik sisteminin bütün gerekleri yerine
getiriliyor...
Kalite değil tanınırlık, bilinirlik ön
plan çıkarılıyor…
Aslında bu anlayış gerçek okuyucu tarafından hoş karşılanmıyor…
Meselâ karım ve ben Şafak’ın reklâmı
olmasa da kitabını rafta görüp alanlardanız…
Ama bu kez nedense ikimizin de eli rafa gitmiyor…
Kendimizi “yönlendirilmiş”
hissediyoruz…
“Ne o!.. Yoksa siz hâlâ Elif Şafak’ın İskender’ini
almadınız mı?” diye azarlanıyormuşuz gibi
geliyor…
Diyelim ki ben meslektaşımı kıskandığım için öyle düşünüyorum…
Ya karım?..
Şimdiye kadar benden önce almalıydı…
Ama almıyor…
Gerekçesi de benim gerekçemle aynı…
“Yönlendirilmiş olmak”…
Bu arada tabii ki yayınevi bunu düşünmez…
Haklıdır da…
Onlar kitabın yazarı kim olursa olsun bir tek şeyi düşünürler:
Para kazanmayı…
Ve…
İskender harcanan parayı kat kat geri
almıştır sanırım...
Yani...
Günümüz dünyasında (belki çok eskiden de öyleydi ama iletişim
bugünkü kadar gelişmediği için farkına varmıyorduk)
"Ünlü Yazar" olabilmenin yolu, tam
profesyonel bir yayınevi ile tanıtım ekibinin desteğini
alabilmekten geçiyor...
Hem sövecek hem de övecek etkin yazar gurubunu kafaya almak da
şart!..
Benim de burada bir kez daha “Bu ikisi oldu mu
isterseniz telefon rehberi
yazın "en çok okunan
kitaplar" listelerinde ve raflarında
yeriniz hazırdır” dememi bekliyorsanız
demeyeceğim...
Söyleyeceğim sadece şu:
Bu kitap pazarlamacılığı sistemini en iyi
uygulayan ekiplerden biriyle çalışma becerisini göserdiği için dün
Elif Şafak alkışlandı ya...
adnanberkokan@gmail.com