Elif Çakır

Yoksa Zeliş kabaydı falan ama mükemmel sağlam bir karakteri temsil ediyordu…

Yani Elif (Çakır) ben sana başka ne desem bilmiyorum ki…

Her şeye rağmen benim için (Kadın olmandan dolayı) bir “Hanımefendi”sin…

Ama…

Haldun Taner’in (Keşanlı Ali Destanı) Zeliş’inden farkın yok be kızım…

Amman ha…

Yanlış anlama…

“Karakter” olarak değil…

“Tarz” olarak…

Yoksa Zeliş kabaydı falan ama mükemmel sağlam bir karakteri temsil ediyordu…

Kimseyi kimseye şikâyet etmiyordu…

Oysa sen öyle mi?..

Sen, senin gibi düşünmeyen herkese saldırıyorsun…

Bir zamanlar öve öve göklere çıkardığın Hizmet’le son yedi aydır kavgalısın ya…

Sildin ya bir zamanlar ellerini öpmeye doyamadığın Gülen’i…

Eh; o halde elbette vuracaksın…

Vuruyorsun da…

Yetmiyor…

Hızını alamıyor…

Bir meslektaşın vicdan dışı linçlere karşı korumaya kalksa Gülen’i ya da Hizmeti; o iyi niyetli meslektaşına yapmadığını bırakmıyorsun…

Bu defa da Yavuz Semerci’ye sardırıyorsun…

Pardon…

Aslında Yavuz Semerci’ye sardırıyorsun ama…

Yavuz’un, senin yazdıklarını ciddiye almayacağını ve kendisine zararda veremeyeceğini bildiğin için patronu üzerinden gidiyorsun…

Patronuna “gözdağı” veriyorsun yani…

“Senin adamın (Yavuz yani) seni içeri atacak olanları savunuyor… En iyisi mi kov şunu da hükümetin gözüne gir; aksi halde?... Hıııııııı!..” diyorsun…

Rezillik bu yahu…

Bir yandan Başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen yasal dinlemeleri köşelerinde yayımlayan meslektaşlarına “ahlâksız” diyeceksin; ki ben de o konuşmaların yayımlanmasına ve yayımlayanlara “gıcık” olanlardanım…

Diğer yanda ise bir milyar kere şüpheli ve büyük ihtimalle uyduruk bir diyalogdan yola çıkıp meslektaşını patronuna şikâyet edeceksin…

Dedim ya…

Ne diyeceğimi bilemiyorum…

Aslında bilmesine biliyorum ama…

Susma hakkımı kullanıp sadece “Muhbir Elif Çakır kaybetti…” diyorum…