Ekrem Dumanlı kazandı çünkü...
Dumanlı'nın adını vermeden "Bizim dostluğumuzun kıymeti, kaybedilince anlaşılır" mesajıyla uyardığı eski dostu için söylediklerinden çok
Aslına bakarsanız, belirli bir ideolojinin (genellikle Sol)
mesajlarını veren "sosyal içerikli sanat filmi"
sevenlerden değiliz...
Ama...
Yaşanmışlığın penceresinden bakıp, tecrübeler imbiğinden süzülerek doğruluğu ispat edilmiş hayatların dersini veren makaleleri seviyoruz.
Tıpkı, Ekrem Dumanlı'nın bugünkü ZAMAN'da "Kaybedince anlamak" başlığı altında yayımlanan makalesinde verilen "hayat dersi" gibi...
Gerçi kaybedilen dostluk olduğunda öncelikle dostluğun neden kaybedildiğini, arka plânını öğrenmek isteriz...
Çünkü...
"Dostluğu kaybeden" ya da "dostunu silen" haklı gerekçelere dayanıyorsa;
sebep maddi olmanın çok ötesinde duygusal bir gerekçe ise dostunu silene hak veriririz...
Ancak...
Dumanlı'nın adını vermeden "Bizim dostluğumuzun kıymeti, kaybedilince anlaşılır" mesajıyla uyardığı eski dostu için söylediklerinden çok adı geçen makalesinin şu bölümü ilgimizi çekti.
Dumanlıilgimizi çeken o bölümde şunları yazıyor:
Aslında hayatın kendisi, sahip olma ile kaybetme arasında çizilen bir çizgiden ibaret değil mi? Gençlik elden gitmeden o dopdolu günlerin değerini bilmek kolay olmuyor. Sağlığımızı kaybetmeden vücudumuzun muazzam bir sistem içinde saat gibi nasıl işlediğini fark edemiyoruz. Medyatik şöhretin göbeğinde her dem gündem olan kişiler, kalabalıklar arasında geçen her günün sonunda biraz daha yalnızlaştığını çoğu kez anlayamıyor. Hülasatü'l hülasa: Ölüm gelip kapımızı çalmadan hayatın her bir saniyesi itibarıyla ne kadar büyük bir emanet olduğunu anlayamıyoruz çoğu kez.
Evet efendim...
Bu cümleleriyle hayata ve dostluğa önem verme konusunda samimi olduğuna inandığmız Ekrem Dumanlı'nın kazandığına ve okurlarına da kazandırdığına inanıyoruz...
Ama...
Yaşanmışlığın penceresinden bakıp, tecrübeler imbiğinden süzülerek doğruluğu ispat edilmiş hayatların dersini veren makaleleri seviyoruz.
Tıpkı, Ekrem Dumanlı'nın bugünkü ZAMAN'da "Kaybedince anlamak" başlığı altında yayımlanan makalesinde verilen "hayat dersi" gibi...
Gerçi kaybedilen dostluk olduğunda öncelikle dostluğun neden kaybedildiğini, arka plânını öğrenmek isteriz...
Çünkü...
"Dostluğu kaybeden" ya da "dostunu silen" haklı gerekçelere dayanıyorsa;
sebep maddi olmanın çok ötesinde duygusal bir gerekçe ise dostunu silene hak veriririz...
Ancak...
Dumanlı'nın adını vermeden "Bizim dostluğumuzun kıymeti, kaybedilince anlaşılır" mesajıyla uyardığı eski dostu için söylediklerinden çok adı geçen makalesinin şu bölümü ilgimizi çekti.
Dumanlıilgimizi çeken o bölümde şunları yazıyor:
Aslında hayatın kendisi, sahip olma ile kaybetme arasında çizilen bir çizgiden ibaret değil mi? Gençlik elden gitmeden o dopdolu günlerin değerini bilmek kolay olmuyor. Sağlığımızı kaybetmeden vücudumuzun muazzam bir sistem içinde saat gibi nasıl işlediğini fark edemiyoruz. Medyatik şöhretin göbeğinde her dem gündem olan kişiler, kalabalıklar arasında geçen her günün sonunda biraz daha yalnızlaştığını çoğu kez anlayamıyor. Hülasatü'l hülasa: Ölüm gelip kapımızı çalmadan hayatın her bir saniyesi itibarıyla ne kadar büyük bir emanet olduğunu anlayamıyoruz çoğu kez.
Evet efendim...
Bu cümleleriyle hayata ve dostluğa önem verme konusunda samimi olduğuna inandığmız Ekrem Dumanlı'nın kazandığına ve okurlarına da kazandırdığına inanıyoruz...