E valahi bravo Nabi Avcı Beyefendi!..
Bir siyasi liderin en büyük meziyetinin "ne zaman susacağını ne zaman ve nasıl konuşacağını bilmek".......
Sayın Nabi Avcı;
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın İletişim Danışmanı
Ak Parti Eskişehir 1. Sıra Milletvekili
Adayı
Sizi önümüzdeki dönemde mecliste Ak Parti
Milletvekili olarak göreceğimiz kesin...
Belki de "Medyadan sorumlu başbakan
yardımcısı" olarak
atanacaksınız...
Sayın Avcı;
Nuriye Akman'a son 8 yılda
bir çok kusurlarınızın olduğunu
"itiraf"
etmişsiniz...
Verdiğiniz o gollük pasa destursuz gireceğim için özür
dilerim...
Efendim;
Bugüne kadar Başbakan Sayın Erdoğan'ın
kimi çıkışlarını (veya belki de sizin yazdığınız senaryoları
oynayışındaki yanlışları) "kusur" olarak
kabul etmek "biz masumuz" demek değil
mi?...
O nasıl bir kusur ki Sayın Avcı defalarca
tekrar etti...
O nasıl bir kusur ki sayın Avcı; başta
TSK olmak üzere Yargı, Medya,
TÜSİAD, işçi ve memur sendikaları ile
"kanlı - bıçaklı" olundu...
Birçok "Dost" ve
"Müttefik" ülke ile
"papaz" olundu...
Da...
Son günlerde gelişmiş demokrasilerin hedefi haline gelmiş
despot ülkelerle kanka olundu...
O nasıl bir kusur ki:
* Tanıyan herkesi kendine çekme yeteneğine
sahip,
* Yakın çevresinin halen
"Reis" diye hitap ettiği,
* Bizzat tanıyanların candan,
* Uzaktan izleyenlerin duygusal olarak hayran
kaldığı "Tayyip Bey" halkın neredeyse
yarısının "nefret" ettiği bir
"öfke kalıbı" haline getirildi?..
O nasıl bir kusur ki gün geldi borsaları uçurdu...
Gün geldi para piyasaları yere çakıldı...
Prof. Nabi Avcı,
Nuriye Akman'a bakın ne diyor “Hakikaten birçok şey önüyle arkasıyla daha iyi yönetilebilirdi. Konunun özü itibariyle haklı olmak ve haksız olmak meselesi var. Haklı olabilirsiniz ama bunu kamuoyu ile paylaşırken kullandığınız üslup, sizin haksız gibi görünmenize yol açabilir. En çok aksadığını zannettiğim yer burası olabilir. Başbakan’ın iletişiminden sorumlu kişiler olarak, özünde haklı olsak bile, bazı konuları üslup olarak yeterince iyi ifade edememiş olabiliriz. Oradaki sorumluluk bizimdir”... |
Değerli Hocam;
"Tartışmanın galibinin aslında mağlûp" olduğu
gerçeğini bilmemeniz mümkün mü?..
Bir siyasi
liderin en büyük meziyeti; "ne zaman susacağını ne
zaman ve nasıl konuşacağını bilmek" değil midir
Nabi Bey?..
Bir siyasi lider, konuştuğu zaman
kitlelerde ne gibi bir etki yaratacağını kesin bilmediği sözleri
söyler mi?..
Söylemeli mi?..
Tabii söylemez ve söylememeli...
Ama...
Danışmanlık hizmeti verdiğiniz Sayın Başbakan sizce
böyle mi yapıyor?..
Mutlaka biliyorsunuzdur...
Benim amacım sadece hatırlatmak...
Mevlâna, Mesnevi'nin 6. Cildinde yer alan
1240 ve 1241 nolu
beyitlerinde şöyle der:
"Yüce de olsa söylenecek söz; Dinleyenler için
anlaşılabilir olmasıdır mühim olan. Çünkü lâf, dinleyene göre
söylenirse mana kazanır. Terzi de kaftanı müşterinin boyuna göre
biçer".
Tabii ben de biraz sadeleştirerek aktarmaya çalıştım sayın
Hocam...
Biliyorsunuz...
Sokrat da buna benzer bir söz
söylemişti:
"Ne kadar bilirsen bil, bütün bildiklerin karşındakinin
anlayabileceği kadardır"...
İyi ama Hocam; Mevlâna'nın tavsiye ettiği
seviye sayın Başbakan'ın tarcih ettiği
seviye miydi sizce de?..
"Anlaşılabilir" olmak, bağırarak,
çağırarak konuşmak mıdır?..
Ya da halk ancak bağırış, çağırıştan, küfürleşme ve hakaretleşmeden
mi anlamaktadır?..
Eğer böyle biliyorsanız, 60 yıl önce halkı, "ağzı çorba
kokanlar" diye aşağılayan
CHP zihniyetinden ne farkınız
kalır?..
Nuriye
Akman, son
kararı her
zaman Başbakan’ın verdiğini
belirten Nabi
Avcı'ya yorumlu bir soru tevdi ediyor... Bakın nasıl: "Başbakan’a Molla Kasımlık yapıp yapamadığınızı merak ediyorum. Sayın Başbakanım bu yaptığınız yanlış diyebilecek düzeyde bir samimiyet ve ilişki biçiminiz var mıydı?” Avcı cevaba şöyle başlıyor: “Bu sorulara cevap vermem doğru olmaz. Kendinizi merkeze koyarak bir şeyler anlatmanız gerekir. Ben ona şöyle dedim, o da böyle dedi. Böyle şeyler konuşulamaz” Ve şu şekilde devam ediyor: “Tabii ki kendi doğrularınızı ve yanlış gördüklerinizi uygun bir üslupla söylemeniz için siz orada görevlisiniz. Başbakan da sizden bunu bekler. Her dediğini, her yaptığını onaylayan insandan yararlanamayacağını Başbakan bilir” |
Yine Mevlâna, Mesnevi 4. cilt 122.
sayfada şöyle demez mi?.
"Cevap vermemek te bir cevaptır aslında zira verilecek
en iyi cevap; susmaktır ahmağa"...
Sevgili Hocam;
"Kusurluyduk" diyeceğinize keşke
"Sayın Başbakan'a, bizden olanlara güler yüzlü
olmasını, sırtlarını sıvazlamasını, haklarını vermesini bizden
olmayanlara ise hadlerini bildirmesini biz tavsiye
ettik" deseydiniz...
Çok daha mukni olurdunuz...
Samimiyetinizden şüphe etmezdik...
Daha doğrusu ben şahsen etmezdim...
Ama...
Nuriye Akman'a söyledikleriniz beni
samimiyetiniz hakkında şüpheye düşürdü..
Çünkü Hocam;
Bendeniz bugüne kadar kendilerine destek verenlere
"bizim oğlan"; kendilerine hakaret edip
aşağılayanlara ise "ulaşılamaz, üstün
insan" muamalesi çeken çok
başbakan gördüm...
Sayın Erdoğan hiçbir zaman onlara benzemedi...
Çünkü onlar "sıfır" kişilikleriyle
tebarüz etmişlerdi...
Şu anda hepsi yok olup gittiler...
Demek istemem şu sayın Hocam:
Bir siyasi liderin yanındakileri sahiplenmesi; kendisini adam
yerine koymayanlara ise hadlerini bildirmesi bir
stratejidir...
Böyle bir strateji halk nazarında
"tasvip" bile görebilir...
Bence de doğrudur...
Ama burada da yine "üslûp" çok
önemlidir...
Sayın
Avcı; * Ciddi ve iletişim konusunda gerçekten usta, * Sakin, ağır başlı, nazik, terbiyeli; * Dost - düşman; muhalif - muvafık herkese "insan" muamelesi yapan, * Sizden daha özgürlükçü, * Sizden daha küreselci ama; * Dinle ve dindarla kavgası olmayan, * Fukarayı düşünen, * Emeklinin haline acıyan, * Gelir dağılımındaki adaletsizliği çözeceğine güvenilen, * İşsizliği en aza indireceğinin somut sinyallerini veren bir lider çıkarsa göreceksiniz ki kağıttan bir kule gibi çökeceksiniz... |
Değerli Hocam; Nuriye'ye
şunları söylüyorsunuz:
Performansı nasıl algıladığınıza bağlı. Mesela iyi bir
performanstan şunu anlıyorsak, herkes mutlu… Genel yayın
yönetmenleri, gazete sahipleri, televizyon sahipleri, siyasetçiler
mutlu. Herkes al gülüm, ver gülüm. Sen benim sırtımı sıvazla, ben
senin sırtını sıvazlayayım ilişkisini, eğer iyi bir performans
ilişkisinin göstergesi sayarsak, çok başarısız bir dönem geçirdik.
Hiç böyle olmadı. Kimse kimsenin sırtını sıvazlama ihtiyacını
duymadı. Al gülüm ver gülüm ilişkileri olmadı.
İşte burada geçen; "..... Kimse
kimsenin sırtını sıvazlama ihtiyacını duymadı. Al gülüm ver gülüm
ilişkileri olmadı" cümleleri beni incitti...
Çünkü kendimi "aptal" yerine konulmuş
hissettim...
Zekâmla alay edildiği kanatine kapıldım...
Zira...
Son sekiz yıl; "al gülüm ver gülüm" ile
geçti...
Sizin mahalledeki gazeteci yazarların sırtı
sıvazlandı...
Karşı mahalledekilerin ise kuyuları kazıldı...
Tekrar ediyor, "Yanlıştı"
demiyorum...
"Yanlış" olan;
"inkâr"dır...
Yanlış olan; Mehmet Metiner ve
Şamil Tayyar'ı hangi hasletleriyle
milletvekili yapmaya karar verdiğinize haklı gerekçe
bulamayacağınızdır...
Son sözüm sayın Hocam;
İyi bir siyasi lider "öfkesini kontrol
eden"dir...
Öfkesi tarafından kontrol edilen kişi, sıradan bir
siyasetçidir...
Bugüne kadar hep kazanmış olmanız "öfke"
stratejisinin değil, rakipsizliğinizin sonucudur...
Sevgi dolu saygılarımla
Adnan
adnanberkokangmail.com