Düşmez kalkmaz bir Allah be sevgili Fatih…

Nefret ettiğini bildiğim Uzan’lardan, borçlu oldukları iddia edilen rakamın en az üç misli tahsil edildi ama borçları halen duruyor…

ADNAN BERK OKAN

Sevgili kardeşim Fatih Altaylı;

Dünkü Gazete HT’de başlığı altında yayımlanan makaleni Doğan Gurubu’nda çalıştığın dönemde yazsaydın seni anlardım…

Çünkü…

Gurubun yayın politikası kendi patronlarından başka diğer bütün medya ve banka patronlarına “hırsız” demek; onları itibarsızlaştırarak ellerindeki gazeteleri, televizyonları ve bankaları ele geçirmek üzerine kuruluydu…

Oysa bugün artık o ekiple birlikte değilsin…

Lütfen seni suçladığımı sanma…

Bugünkü şartlarının o günden çok farklı olduğuna hatırlatmak istedim sadece…


Sevgili Fatih;

Özel banka patronlarının 30 milyar Dolar hortumladıklarını iddia ediyorsun yazında…

“Yalan” demeyeceğim ama “yanlış”

Çünkü el konulan 21 özel bankada “battığı iddia edilen” (evet aynen öyle “batan” değil “battığı iddia edilen”) para miktarı toplam 17 milyar Dolardır…

İstersen BDDK’ya da sorabilirsin; sana bankalara el konulduğu gün çıkarılan bilançoları göndersinler…

Ve sevgili kardeşim;

Bankalara el konulur konulmaz bütün hesaplar hemen “Dolara” çevrildi…

Yani 2001 büyük devalüasyonunda, daha önceden el konulan bankaların borçları erimediği gibi “TL bazında” ikiye katlandı…

Ve dünyanın en yüksek dolar faizi de yine o “sanal alacak”lara uygulandı biliyor musun?..

Şimdi de “battığı iddia edilen” 17 milyar Doların dağılımına geleyim…

 

6 Milyar Dolar Çukurova Gurubu (Yapı Kredi ve Pamukbank), 5.5 Milyar Doları Uzan Gurubu (İmar ve Adabank)…

Etti mi 11.5 milyar dolar…

Kalan 5.5 milyar dolar da 19 özel bankada “battığı iddia edilen” miktar…

Peki işin aslı ne?..

Onu da anlatayım:

 

İşin aslı şu ki;

Devletin (mevduat garantisi) cebinden “tek kuruş” çıkmadı…

“Sanal alacak” da patronlardan misliyle tahsil edildi…

Nasıl mı?..

Sevgili Fatih, el konulan bankaların patronları bankalarını bedava almamış, hem milyonlarca Dolar satın alma parası ve hem de ayrıca öz sermaye koymuşlardı…

Bu kadar da değil…

Karşılıklı olarak kullandıkları ve kullandırdıkları “Back to back” kredilerinde verilen teminatların hepsi nakde çevrildi…

Ki…

Zaten bankalara da “para batırdıkları için” değil, karşılıklı olarak birbirlerine kredi kullandırdıkları için; yani “usulsüzlük” yaptıkları için el konuldu…

Başka?..

Merkez Bankası’nda kuzu gibi yatan munzam karşılıkları olduğunu da unutma lütfen…

Başka?..

Her birinin kasasında yüz milyonlarca Dolar Devlet Tahvilleri vardı…

Devlet hepsine el koydu...

Yani devlet kendi borcuna el koymuş oldu ama bunu hiçbiriniz yazmadınız…

 

Yani sevgili Fatih;

(Nedense) Sen ve o dönemin merkez medya yazarları dahil hiç biriniz o banka patronlarının bankalardaki öz sermayelerini, munzam karşılıklarını ve kasalarındaki devlet tahvillerini paradan saymadı; Adamlar nasıl olsa düşmüşler, bir tekme de yattıkları yerde sen vursan ne olur ki?..

 

Değerli kardeşim;

Diyorsun ya “milyarlarla oynuyorlar”; ben o milyarlarla oynayanları (Karamehmet – Uzanlar hariç) görsem de şöyle zaten takma olan dişlerimden birkaçını kırsam…

Yahu adamlar öde öde bir türlü borçlarını bitiremiyorlar…

Biliyor musun?..

Halis Toprak’ın Libadiye’deki arsası Araplara 475 milyon Dolara satıldığı gün adamın tek lira borcu kalmadığı gibi daha önceki tahsilâtlarla birlikte alacağa geçti…

Ama buna rağmen ne yaptılar?..

Fabrikalarından birini (Adapazarı’nda) ziyarete gittiğinde baskın yapıp adamın altından arabasını bile aldılar da sarı renkli taksiyle döndü İstanbul’a…

O gün, TMSF’nin icra memurlarına nasıl da yalvardığını hatırlıyorum da adamcağıza halen acıyorum Fatih…

O yaşadığının nasıl bir acı olduğunu sen yaşamadığın için bilemezsin; öğrenme de…

Fatih be;

Düşmez kalkmaz bir Allah…

Hele bu ülkede Allah kimseyi devletin ve medya/banka/finans baronlarının eline düşürmesin…

 

Sevgili Fatih bir başka örnek daha vereyim:

Uzan’ların sadece TELSİM şirketi 5.5 milyar dolara satıldı…

Enerji şirketlerinin piyasa değeri (ki son on yıldır devletin o şirketlerden elde ettiği geliri saymıyorum çünkü saymaya kalkarsam adamlar milyarlarca dolar alacaklı bile çıkarlar) de 5 milyar doların çok üzerindeydi...

Çimento fabrikalarını, televizyon ve gazeteyi ise sayarsam yorulurum…

 

Yani sevgili Fatih;

Nefret ettiğini bildiğim Uzan’lardan, borçlu oldukları iddia edilen rakamın en az üç misli tahsil edildi ama borçları halen duruyor…

Neden?..

Vergi borcu çıkardılar bu defa da ondan…

Çukurova (Karamehmetler) Gurubu ise, Yapı Kredi gibi ülkenin en güçlü bankalarından birinin yanı sıra milyarlarca dolar da nakit ödediği halde halen borçlu görünüyor…

Bu ikisine (Uzan ve Karamehmet) çıkarılan “borç” (evet sevgili Fatih, “çıkarılan borç”) ana borcun % 66’sı…

 

Ya Dinç Bilgin’in başına gelen?..

Biliyorsun ama bir daha hatırlatayım:

Adamın medya gurupları 1.1 milyar dolara ve nakit satıldı…

Bilgin’in ana borcu sadece 550 milyon dolardı…

Yani ana borcunun iki misli para tahsil edildiği halde Bilgin halen borçlu…

Neden mi?..

Vergi borcu(!) yüzünden…

Yahu adam on sene tek lira gelir elde edememiş, donuna kadar el koymuşsunuz, yetmemiş; sekiz ay cezaevinde tutmuşsunuz; peki bu neyin vergisi?..

Amaç adil vergi tahsilâtı falan değil; zulüm Fatih zulüm…

 

Pekiiii…

21 özel bankada toplam “17 milyar Dolar sanal batık” olduğunu ve bu sanal alacağın misli ile tahsil edildiğini bir kenara yazayım ve şimdi asıl zurnanın “zırt” dediği yere geleyim…

 

Asıl soygun kamu bankalarına Fatih'çiğim...

2003
yılı sonunda Üç kamu bankasında batan, gerçekten batan, buhar olan, uçan, kaçan para ne kadardı biliyor musun?..

Biliyorsundur ama ben bir kez daha hatırlatayım:

Tam 25 milyar Dolar karşılığı Türk lirasıydı…

Evet sevgili kardeşim tam 25 Milyar Dolardı…

Ve…

Adına “Görev Zararı” diyorlardı…

Neyin görevi ise artık?..

 

Sevgili Fatih;

Misliyle tahsil edilen özel sektör banka borçlarını değil de gel işte bunu konuşalım…

Ama dikkat ettim, sen bile bu konuya hiç girmiyorsun…

Yok yok; kötü niyetli değilsin…

Asıl yürek yakan bu rakamlardan haberin olmadığı için söz etmiyorsun sanırım…

 

Evet sevgili Fatih;

Bir yanda 21 özel bankada “sanal” 17 milyar Dolar alacak ki % 66’sı sadece iki gurubun bankasından ve misliyle tahsil edildi…

Diğer yanda tamamı fakir fukaranın kursağından çalınmış tam 25 milyar dolar…

Kemiksiz ve tek kuruş tahsilât da yok…

Neden yok tahsilat?..

Çünkü…

25 milyar Doları aralarında paylaşanlar siyasetçiler/üst düzey bürokratları ve iktidar partisi yöneticileriyle gizli ortak olan işadamları da ondan…

Evet Fatih, tek kuruş bile tahsilât yapılmadı…

Çünkü…

Mecliste bütün partiler aynı anda parmak kaldırıp o paraları “Görev Zararı” olarak yazdılar…

Bakan olmadan önce sıradan yerli otomobillere binip aylık 700 dolar kirayı zor ödeyenler bugün milyonlarca dolar nakitleri ve malikâneleriyle “Lüküs Hayat” yaşıyorlar

O kadar ihtiraslılar ki; yeniden o bakanlık koltuklarına dönüp kaldıkları yerden çalmaya devam edebilmek için; demokrasiyi yıkmak, askeri idareyi başımıza belâ etmek amacıyla darbe hazırlıklarını finanse ediyorlar…

 

Pekiiii…

O bakanlardan, o günün banka yöneticilerinden ve fukara milletten çalınmış 25 Milyar Doları “kredi” adı altında yalayıp yutan partili işadamlarından neden hesap sorulmuyor?..

Yani Fatih!..

Haklısın ama yanlışsın…

Haklısın çünkü ortada batan bankalar ve milyarlarca dolar olduğu doğru…

Ama…

O batan paralar özel sektör bankalarında batmadı...

Zaten battığı iddia edilenler de misliyle tahsil edildi, birkaçı hariç bütün banka patronları cezaevlerinde süründürüldü…

Peki ya kamu bankalarını soyan siyasetçi, bürokrat ve sözde işadamlarına ne yapıldı?..

Söyleyeyim: Hiç…

Hiçbir şey yapılmadı Fatih…

Onlar hayatlarını yaşıyorlar şimdi…

Yedikleri/yedirdikleri de “görev zararı” olarak milletin sırtına yüklendi…

Sen işte bunun hesabını soracağına; süründürülen, iftiraya uğramış, ellerinden malı, mülkü, bankaları gazeteleri, televizyonları kanuni (!) zulümle alınmış mağdurlardan hesap soruyorsun…


Gel Fatih;
bana da yardımcı ol; asıl hırsızlardan hesap sorulması için gerçek hırsızlara karşı mücadele edelim…

Kıçlarından donu alınmış, aylarca cezaevlerinde süründürülmüş, geleceği parlakken bugün kıt kanaat geçinen ve buna rağmen devletine gücenmeden ayağa dikilmeye çalışan işadamlarımıza değil; 28 Şubatçıların kurup kurdurdukları hükümetleri döneminde veya onlardan önce 3 kamu bankasından, bu fukara milletin 25 milyar Dolarını çalanların yakasına yapışalım

Daha doğrusu biz değil de kanun, yargı yapışsın…

Çaldıkları o paraları sefahat içindeki yaşamlarında huzur içinde yiyemesinler…

Ve tabii bir de aylık birkaç bin lira “telif ücreti” alıyor görünen ama ayrıca ayda 20 – 25 ve hatta kimisi 35 – 40 milyar liraları “sarı zarf” içinde alan meslektaşlarımızı da deşifre edelim, yüreğin yetiyorsa…

Ne dersin?..

Var mısın?..

Sen varsan ben çoktan hazırım…

Gözlerinden öperim
Adnan ağabeyin…

adnanberkokan@gmail.com