Düşman görünen Dostlar!..

Bunların dışında bir de “Magazinciler” var… Bunlar ara sıra siyaset de yazıyorlar ama asıl görevleri: Barları dolaşmak… yeni vizyona giren filmleri izlemek…

ADNAN BERK OKAN

Avukatlar da bölündü…
Hâkimsavcılar da…
Doktorlar da bölündü…
Eczacılar da…
Mühendisler de bölündü…
Mimarlar da…
Kimileri Milliyetçi
Kimileri Kürtçü
Kimileri ulus devletten yana ve hatta devletleri için canını verebilecek kadar ulusalcı…
Kimileri ise küresel sermayenin adeta kulu kölesi…
Ancak…

                                   ***

Medyadaki bölünme farklı…
Medyada birbirlerinin hakkında “en ağır” hakaretleri yazanları sakın ola birbirlerine “düşman” sanmayın…
O düşmanlık sizlerin gözleri önünde cereyan ediyor sadece…
Perde arkasında bunlar birbirleriyle kanka
Kavga tamamen göstermelik…
Uyanıkların her biri farklı cephelerde yer alarak, o farklı cephelerin maddi kazanımlarından pay kapıyorlar...
Halk da bunların gerçekten samimi birer ideolog olduklarını zannederek, kitaplarını kapışıyor, makaleleri yayımlanmadığı gün gazeteyi okumak bile istemiyorlar…
Örnek vereyim:

                                   ***

Müzmin bir ulusalcı, programında veya katıldığı panelde söyledikleri ya da köşesinde yazdıkları dışında, bir küreselci ile can ciğer kuzu sarması gibidir…
Birlikte kadeh kaldırırlar, birbirlerine kırk yıllık dost gibi davranırlar…
Bu yazarlardan biri, kamuoyunun “düşman” zannettiği rakibi(!) ile Kuzey Irak yönetiminden ortak inşaat işi aldı…
Ortak dergi bile çıkardılar…
Ama ikisi de işin içinde fiilen görünmedikleri için kanıtlanamıyor…
Bunu kanıtlamaya kalkan yazarın ya makalesi yayımlanmaz…
Veya küçük internet sitelerinden birinde kaynar gider…

                                   ***

Bu ulusalcı(!) ve Kürtçü(!) yazarlar, geçinmenin - daha doğrusu parayı kapmanın- yolunu bu şekilde bulmuşlardır…
Birbirleriyle en çok kavga eden farklı görüşteki yazarlar, İstanbul’un en pahalı semtlerindeki bir nevi mini malikânelerde aynı bahçeyi paylaşırlar…

Tarafsız, gerçekten samimi ve her kim yaparsa yapsın yolsuzluklarla mücadele eden usta köşe yazarları ise ay sonunu zor getirirler…
Halk bunu bilmiyor…
Çünkü bunu yazacak cesarette köşe yazarı yok...
Yazmaya kalksa işinden olacağı ise bilinen bir şeydir…
Umur Talu bile Yılmaz Özdil’i adını vermeden tarif ederek eleştirdiğine göre…
Varın anlayın gerisini…

                                   ***

 Haliyle kalemi kuvvetli nice yazar, ya susuyor veya ıvır, zıvır, film, tiyatro, deniz kenarı, orman, nehir, göl yazarak evine ekmek parası götürüyor…
En dürüst yazarlar bile sıra kendi meslektaşları ile ilgili bir şeyler yazmaya gelince susuyorlar…
Çünkü aldıkları üç kuruş maaştan da olmak var…
Sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen radikal dinci, radikal milliyetçi ve küreselci köşe yazarlarını hiçbir genel yayın yönetmeni veya patron işten atmaya cesaret edemez…

                                   ***

 Bunların dışında bir de “Magazinciler” var…
Bunlar ara sıra siyaset de yazıyorlar ama asıl görevleri:
Barları dolaşmak…
yeni vizyona giren filmleri izlemek…
sosyete veya sanatçı geçinen orospuların, ibnelerin, puştların, lezbiyenlerin birbirlerine gösteriş yaptıkları mekânları gezerek, sıra dışı bu tiplerin tanıtımlarını yapmaktır…
İşi o kadar ileri götürenleri var ki, hangi mankenin sevişirken delirdiğini bile anlatıp, cüzdanı şişkin, orospu manken meraklısı sonradan görme zenginleri tahrik ediyor; yarattıkları milyonlarca dolarlık fuhuş pazarına hükmediyorlar...

                                    ***

 Magazincilerin diğer işlevleri de, kimi modaevlerinin, kafelerin, restoranların, otellerin gizli reklâmlarını yapıp, parayı kapmaktır...
Bu tipler ayrıca, tanıtımını yaptıkları yerli veya yabancı markalardan bedava giyiniyorlar, övdükleri pahalı otel ve restoranlarda bedava yiyip, içip yatıyorlar, bu arada toplumun ahlâkını dejenere etme işini de yükleniyorlar...
Köşelerinde kimin, kiminle yattığını anlatıyorlar…
Kimileri ise (kadın veya erkek) nasıl seviştiklerini, sevişirken partnerlerinin nasıl zevk aldığını aktarıyorlar…
Evliliğin ne berbat bir şey olduğunu, en güzelinin birlikte yaşamak olduğunu, böylece ne çocuk yapma, ne de sorumluluk alma derdinin olduğunu ballandıra ballandıra yazıyorlar…
Ama…
Bu dört grubun dışında kalıp, dört grup yazar ile de samimi mücadele eden köşe yazarları birkaç uyarıdan sonra kapıya konuluyorlar…

                                    ***

 Değerli dostlar!..
Bu ülkenin medyasını anlatmaya çalıştım…
Biliyorum ki çok az kişin umurunda olacak ama olsun…
Ben insanlığımı yapayım da…