Dünyada bir de bunlar oluyor sevgili Akdoğan...

Süleyman Demirel haricinde gelmiş geçmiş hiçbir başbakanın günlük gazete ve köşe yazarı okuduğunu zannetmiyorum...

Süleyman Demirel haricinde gelmiş geçmiş hiçbir başbakanın günlük gazete ve köşe yazarı okuduğunu zannetmiyorum...
Demirel sabahın erken saatlerinde kalkar; önem verdiği köşeleri okur ve notlar alırdı...
Aleyhinde yazılmış en ağır yazı, hatta hakaret için bile dava açmaz, patronajı arayıp veya aratıp da "rahatsızlığını" iletmezdi...
Yani;
bir dönem solcu ve İslamcı gençlerin dediği gibi "Mussulini"ye benzer hiçbir yanı yoktu...
Son on yıldır beğenilmeyen köşe yazarlarının patronaja da savcılıklara da şikâyet edildiği; kimilerinin kovdurulduğu ise sır değil...
Neyse...


30 akıllı adam!..


Aziz Nesin
merhum, “Türklerin % 60’ı aptaldır” demişti hatırlarsanız…
Bu, “Türklerin % 40’ı akıllıdır” demekti…
Bazı yazarlar Aziz Nesin’in Türk halkına hakaret etiği iddiasıyla ceza davası açılması için savcılığa şikâyette bulundular…
Savcı dava açtı ama mahkeme “bu sözlerde hakaret yok” dedi…
Yani;
O günlerde % 40’ı akıllı olan Türkiye’nin bugün “sadece 30 akıllı adama sahip olduğu” sonucuna varıldı…
Türklere asıl hakaret budur yahu!..
 

Bu bir durum tespiti ama asıl söylemek istediğim başka…
Dünyanın gelişmiş demokrasilerinde haber/analiz yapmak esaslı bir işlevdir ve o gelişmiş ülkeleri yöneten politikacılar bu haber/analizlerden "feyiz" alırlar...
Dünkü Bursa OLAY gazetesinde Genel Yayın Yönetmeni  Engin Özpınar'ın yazdığı haber/analizi, Başbakan Başdanışmanı sevgili Yalçın Akdoğan'ın mutlaka okumasını tavsiye ediyorum...
Özpınar haber/analizinde dünyanın en başarılı ve isabetli gelecek bilimcilerinden ve stratejistlerinden biri olan Amerikalı Zbigniew Brzezinski'nin, ABD-Çin işbirliğinde yarar olduğuna ilişkin stratejisinden söz ediyor.

Zbigniew Brzezinski, yetmişli yılların başında; Vietnam Savaşı'nın mutlaka bitirilmesi gerektiğini, gelecekte Çin'in en büyük ekonomik ve siyasi güçlerden biri olacağı için de mutlaka sıcak ilişki kurulmasını önermişti...

Nitekim dönemin Başkanı ve hatta Vietnam Savaşı'nın başlatılmasının en önemli tahrikçilerinden biri olan Richard Nixon bu tavsiyeye uymuş Komünist Çin'i ziyaret eden ilk başkan (hem de cumhuriyetçi) olmuştu...
Ve bilindiği gibi Vietnam Savaşı'nı bitiren başkan olarak da tarihe geçmişti...

Peki o günlerin sıkıntısı neydi?..
Vietnam savaşı sadece on binlerce Amerikan askerinin ölümüne; daha fazlasının ise kolu, bacağı, gözü eksik olarak cepheden dönmesine sebep olmakla kalmamış; 

Vazgeçtim!..

Başkanlık sistemi benim yıllar önce siyasete bulaşmama sebep olan rüyadır…
Sevgili Besim Tibuk önderliğinde LDP (Liberal Demokrat Parti)'yi o hevesle kurduk...

Ama Ak Parti’nin kafasından geçen başkanlık sistemi değildi bizim düşlediğimiz…
Biz, ABD sistemi başkanlık için can atıyor, iktidar olursak aynı sistemi kurmayı vaat ediyorduk…
Ak Partililerin ağzından ve destekçisi yazarlardan anladığım kadarıyla Erdoğan için demokrat bir başkan değil parlamentonun ve yargının çok üzerinde bir sultanlık düşünülüyor...
Ben “başkanlık” talebimden vazgeçtim; üçüncü kişilere duyurulur!..

 

Amerikan hazinesini perişan etmişti...
1945'de Bretton - Woods'da kabul edilen “rezerv para” olma özelliği bitmişti zira Amerika “altın karşılığı” basmak zorunda olduğu Dolarları "karşılıksız" basmaya başlamıştı...
Yani; 
elinde Dolar rezervi bulunan Avrupa veya diğer dünya ülkeleri onları verip Altın istediğinde Amerika yükümlülüklerini yerine getiremiyordu...
Ve bu durum Amerika'yı parası "rezerv" olan ülke konumunda olmakta zorluyordu...
Nixon, bütün dünyaya ilân etti ki "Amerikan Doları artık rezerv para değildir"...
Yani; “alın atınızı öperim tımarınızı…”
Yani; 
"bana, benim bastığım dolarları getirip de altın istemeyin veremem"...

Neyse, fazla uzatmayayım...
Bugün dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri Amerikan ekonomisi, diğeri Çin ekonomisi
Özpınar da işte buna dikkat çekiyor...
Brzezinski'nin “bu iki büyük ekonomik gücün işbirliği yapması durumunda ABD açısından istikrarsızlık kaynağı olan ülkelerin daha kolay yola sokulabileceğini, sorunların daha rahat çözümlenebilir ve dünyanın daha yaşanası bir gezegen haline gelebileceğini” düşündüğünü hatırlatıyor...


At arabası...

Kalıcı barış
sağlanabilecekse buna karşı çıkmak mümkün mü?..
Peki; demokratikleşme sağlanmadan kalıcı barış sağlanabilir mi?..
O da mümkün değil…
Yani; demokratik bir anayasa düzenlenmeden barış görüşmeleri yapmak arabayı atın önüne koşmaktır…
 

Ki; bendeniz de çok uzun zamandır bu konuda Brezsinski gibi düşünüyorum...
Ne var ki Pekin (şimdilik) Washington yerine Moskova’yı tercih etmiş olmalı ki; Obama İsrail'de, Ortadoğu'daki mevcut sınırları (belki de) yeniden çizmek amacıyla Müslümanların Müslümanları öldürmesi için plân yaparken, Çin'in yeni Cumhurbaşkanı Şi Cinping ilk yurt dışı gezisini Amerika’ya değil Rusya'ya yaptı...

Bundan sonrasını da ın makalesinden okumanızı tavsiye ederim...
Demek istediğim şu sevgili Akdoğan:
Kısa bir süre önce "Shanghay beşlisine bizi de alın" diye Putin'e ricada bulunduğunu açıklayan Başbakan bu gelişmeleri işlerinin yoğunluğu nedeniyle takip etmeyebilir ama siz başdanışman olarak bütün bunları patronunuza bildirmelisiniz...
Kim bilir?..
Belki de bildirdiniz...
Bendeniz, bilgilendirmemiş olma ihtimalini düşünerek Engin Özpınar'ın makalesini okumanızı öneriyorum...
Yani;
amacım sizi İsrail'in dilediği özrün sarhoşluğundan ayıltmak falan değil...
"Dünyada bir de bunlar oluyor" demek...


Orta Hakem ve  top toplayıcı...

Geçen gece Hidayet Şefkatli Tuksal ekranda:

“Demokratikleşme için neden her şey sadece Ak Parti’den isteniyor da MHP’den istenmiyor?” diye sordu…
İyi ama Hanımefendi; Ak Parti maçın hakemi, MHP top toplayıcı…
Daha adil bir yönetim göstermesini siz top toplayıcıdan mı istersiniz, hakemden mi?..