Dumanlı'dan Erdoğan'a ananas resti!
Ekrem Dumanlı yazısında iki önemli iddiaya yer verdi ve Erdoğan'a rest çekti.
Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı bu
haftaki yazısında hem Başbakan Erdoğan'a hem medyaya hem de
Diyanet'e çattı.
Yazısında cemaatin telefon
dinlemelerine takılan ananas sevkiyatının Erdoğan'ın diline
düşmesine kızan Dumanlı "Hodri meydan" dedi ve şifreyi açıklamasını
istedi. Erdoğan'a rest çekerek "Sen önce çelik kasaları açıkla"
dedi.
Dumanlı yazısında birbirinden çarpıcı
iddialara yer verdi. İddiasına göre yazarlara ait listeler
dolaşıyor ve bazı insanlara telefonla "Sizi de alacaklar" tehdidi
gidiyor.
Bir diğer iddiasına göre Erdoğan bir
röportajında "Paralel devletin yargılanacağını göreceksiniz" demiş
ancak o metin ricayla röportajdan kaldırılmış.
Dumanlı'nın hedefinde bir de Diyanet vardı. Diyaneti parti uzantısı
olmakla itham eden Dumanlı " Partiler gelir gider, Diyanet
gibi kurumlar herkesi (Aleviler dahil) kucaklayacak bir atmosfer
için çaba sarf etmeli" dedi.
HODRİ MEYDAN SEN ÖNCE ÇELİK KASALARA ANLAT
Kimin kime şantaj yaptığı ortada. Mahkemeye intikal etmiş delilleri
görmezden gelerek illegal yollardan elde edilmiş telekulak
üretimleri üzerinden meydanlarda konuşmak açık bir tehdit sayılmaz
mı? İnsanlar demez mi “İllegal dinlemeleri referans alarak
kamuoyunu bu kadar yönlendiriyorsanız yasal dinlemelerle oluşan
delilleri niçin yok sayıyorsunuz?” Neymiş? Telefonda
birisi ananas demiş. Ananas bir şifreymiş. Hodri meydan; ne
şifresiymiş çık ispat et. Sen önce bir evde 7 çelik kasa niçin
bulunur, hangi akla binaen bir ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar
çıkar vs; onları anlat...
HOCAEFENDİ İLE KONUŞMAK SUÇ
MU
SİZİ DE ALACAKLAR TELEFONU Dumanlı yazısında teleonlar açıldığını ve "Sizi de alacaklar" denilerek tehdit edildiğini savundu: Şantaj ve tehdit maalesef,
devlet zırhının içine tüneyerek yapılıyor. Goygoycular güç sarhoşu
olmuş, yaptıkları işe de gazetecilik diyor. Telefonlar açılıyor
insanlara “sizi de alacaklar” deniyor, listelerden bahsediliyor,
mesnetsiz ithamlarla korku devleti inşa edilmeye çalışılıyor. Allah
büyük. Bir gün sular durulur ve bir bardak suda fırtına koparan
ufuksuzlar tarih huzurunda hesap verir. O gün mahcup olmak
istemeyenler kendilerine fısıldanan cadı masalına değil,
vicdanların sesine kulak versinler. |
Dumanlı yazısında Gülen ile yapılan
ihale konuşmasını böyle savundu:
İnternet siteleri bazı konuşmaları yayınlıyor. Lüks villalar
yapma uğruna arazilerin imarı değiştiriliyor, hukuksuzluğa karşı
çıkan valiler sürgüne gönderiliyor. O vahim konuşmaların tek
satırını bu gazeteye girmiyoruz. Ama illegal yollardan temin
edilmiş ve nasıl elde edildiği ortaya çıktığında hesabı
verilemeyecek arşiv tapelerle kara propaganda yapılıyor. E adama
sormazlar mı “Hocaefendi ile konuşmak, onunla izlenim
paylaşmak, ona danışmak ne zamandan beri suç oldu?” Daha
ötesi: “Madem Hocaefendi ile konuşmak suç kabul ediliyor,
Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakanlar bu telefonlarla konuşmadı
mı?”
Daha bitmedi: Montajlama kayıtları elinde tutan kişiler, kurumlar,
bırakın telefonu, yüz yüze görüşme yapmadı mı? Telefonla konuşmak,
danışmak suç ise, yüz yüze görüşmek katmerli bir suç değil midir?
Telekulakçıların düştüğü bu hal onları hukuk karşısında baş sanık
yapmayacak mı?
KİM KİME ŞANTAJ
YAPIYOR
Dumanlı 28 Şubat dönemine benzeterek
listelerin yapıldığını iddia ederek şantajı asıl hükümetin
yaptığını söyledi:
Kimin kime şantaj yaptığını anlamak için medya dünyasına kulak
vermeniz yeterli. Goygoycular kapı kapı dolaşıyor, tutuklanacak
insanlardan bahsediyor. Bir liste yapıldığını, o listenin
Başbakan’a arz edildiğini anlatan nevzuhur yazar/çizer takımı, 28
Şubatçıların bile yeltenemediği andıçlarla sahada dolaşıyor.
Korkutma, sindirme, yıldırma faaliyetleri hiçbir dönemde bu kadar
yerlerde sürünmedi. Kimin şantaj ve tehdit yoluyla kamuoyu
oluşturduğunu bir gün ciltler dolusu kitaplar anlatacak. İşinden
atılan gazeteciler için kim kime emir verdi, hangi medya grupları,
hangi şaibeli işlemlerle ele geçirildi, hangi gazete ve
televizyonlara hükümet komiseri gibi kişiler atandı ve medya nasıl
kontrol altına alındı; bunlar asla unutulmayacak ve bir gün her şey
isim isim, saat saat nakledilecek.
28 ŞUBAT MECZUPLARI
DÜŞÜNMEMİŞTİ
Sadece medya mı? Daha birkaç gün önce bir açıklama yaptı diye
Başbakan, TÜSİAD’ı bizzat tehdit etti. “Hangi yüzle bizimle
işini görmeye geleceksin?” ne demek? “Böyle giderse yabancı sermaye
gelmez” uyarısında bulunduğu için “vatan
haini” gibi çok ağır bir suçlamayla bağırıp çağırmanın
manası nedir? Tehdit sadece TÜSİAD ile sınırlı değil ki! Aykırı bir
fikir söyleyen herkesin kapısına vergi memuru göndermek hangi
adalet sisteminin yaptırım gücüdür? İnsanları ve kanunları
zorlayarak bazı şirketleri batırma planı yapmayı 28 Şubat’ın
meczupları bile düşünmemişti!
HİZMET'İ BİTİRİRİZ SÖZÜ
YALANLANMADI
Mesela “Bir savcı üç polisle Hizmet’i terör örgütü ve çete kapsamına sokarız; bitiririz.” şeklinde ifade edilen bir cümle gazetelere yansıdı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı da 11 maddelik bildiride bu konuyu tekrar gündeme getirdi. Aylardır bu soruya sorumlu bir adam çıkıp da “Hayır; öyle bir şey söylenmedi.” diyemedi. Bugün sıkça söylenen bazı sözler o iddiayı ne kadar da teyit ediyor!..
'ALİM MÜSVEDDELERİ' NEFRET SÖYLEMİ
Başbakan Erdoğan ısrarla nefret söylemine devam ediyor. Başbakan
sıfatı taşıyan bir insan bu kadar hakaretamiz bir üslup kullanamaz.
Geçen hafta da ‘alim müsveddeleri’ gibi yakışıksız
lafları yuvarlayarak sarf etti. Kimi kastettiğini açıkça
söyleyemiyor ama yandaşlarının yaptığı gönderme, ilmi ile maruf
insanları işaret ettiğini gösteriyor. Çok ayıp, çok
yazık!
DİYANET PARTİ
UZANTISI
Dilim varmıyor aslında; ama uzun zamandır süregiden bir yanlışı
tarih huzurunda dile getirmeye de mecbur ve mükellefiz. Diyanet
İşleri Başkanlığı tarih boyunca birleştirici, bütünleştirici bir
fonksiyon için çırpınıyor kanaatine sebep olmuşken son dönemde
parti uzantısı gibi duruyor. İktidar sahiplerinin ayrıştırıcı,
fitne sokucu, ötekileştirici, şeytanlaştırıcı söylemi Diyanet
toplantılarına da sirayet etmeye başladı. Memleket ‘paralel devlet’
palavralarıyla ‘parti devleti’ olmaya doğru sürüklenirken bazı
kurumlar ve kişilerin iki adım ötede, sakin ve sağduyulu kalması
gerekiyor. Diyanet de öyle bir kurum. ‘Parti
Diyaneti’ olamayacağına göre nefret söylemi suçunun
yanında yer almamak gerekir. Partiler gelir gider, Diyanet gibi
kurumlar herkesi (Aleviler dahil) kucaklayacak bir atmosfer için
çaba sarf etmeli.
Ekrem Dumanlı yazıları