Duhul vaziyette söyleşi yapılır!...
Biz de “Helin Avşar – Rasim Ozan” söyleşisindeki arsızlıklara değil, o tür edepsizliklerin yol olacağına üzülmüştük aslında…
GAZETECİLER.COM
Eskiden anneler, çocuklar hastalandığında,
“hasta olduğuna değil, huyunun değişeceğine üzülüyorum"
derdi…
Biz de “Helin Avşar – Rasim Ozan”
söyleşisindeki arsızlıklara değil, o tür edepsizliklerin yol
olacağına üzülmüştük aslında…
Buyurun işte…
Başladı bile…
Çok yakında söyleşi yapanla, söyleşi yapılanı
“DUHUL" vaziyette görürseniz sakın şaşırmayın…
Hoooppp bayanlar/baylar!...
Nereye böyle?..
Helin Avşar'ın Rasim Ozan Kütahyalı ile
yaptığı röportajın ardından "öyle olmaz böyle olur" diyen bir
röportaj da Milliyet'te yayınlandı. Milliyet Cadde'de Aziz
Kedi'nin, Helin Avşar taktiğiyle Esra-Ceyda kardeşlerle röportaj
yapması kafalarda "eyvah! yeni bir akım mı geliyor?" sorusunun
oluşmasına neden oldu.
Aziz kedi röportajın girişinde Helin Avşar ve
Rasim Kütahyalı'ya gönderme yapmadan duramıyor. Röportajın başlığı
ise "Röportaj öyle değil böyle yapılır".
İŞTE HELİNVARİ RÖPORTAJDAN BAZI
KISIMLAR;
"Önce ben yapacaktım. İnanın bana! Helin
Avşar’ın Rasim Ozan Kütahyalı röportajını görünce beynimden
vurulmuşa döndüm! Nuray Mert tıraş makinesiyle kafamı üç numaraya
vururken kendisiyle söyleşecektim. Planım buydu. Ancak Helin Avşar
daha radikalini, daha marjinalini benden önce yaptı. Önce moralim
çok bozuldu. Çünkü gazetecilikte bir kural vardır: “Yapılmış işi
bir daha yapma!” AmA sonra neşem yerine geldi. Çünkü ben gazeteci
değilim ahahaha!"
[photos]
ESRA: Üslubunuz çok sert ve haşin değil
mi?
AZİZ: Yok, değil.
CEYDA: Bu giriş bana Emile Ajar’ın ‘Onca
Yoksulluk Varken’ kitabını anımsattı. Orada Momo diye bir çocuk
vardır hani...
AZİZ: Biliyorum.
CEYDA: Onun da hayatın ürettiği sorulara
karşı yanıtları hep bu denli yalın ve nettir.
Gülüşmeler.
AZİZ: Gülüşmeler dediniz?
CEYDA: Doğru. Çünkü gülüşmelerdir yaşamı
insan; insanı yaşamın ta kendisi kılan...
ESRA: Peki başka yerlerde haşin ve sert
olabilir misin? Sana siz yerine sen demeyi tercih ettim
izninle.
AZİZ: Rica ederim. Nasıl yerlerde
mesela?
ESRA: Kimi mahrem yerlerde?
AZİZ: (Gülüyor) Öyle yerlerde ‘haşin’i
sorgularım. Nedir haşin? Foucault’nun ‘iktidar’ı tanımlarken ortaya
koyduğu haşinlik mi? Yoksa Dvorak’ın ‘Yeni Dünya’sındaki
mi?
CEYDA: Senfoninin dördüncü muvmanından söz
ediyorsun.
AZİZ: Evet, evet. Oradaki
katarsis.
ESRA: İktidar ile bir sorunun mu
var?
AZİZ: Türk erkeklerinin yüzde ellisinin
iktidarla bir sorunu yok mu? (Gülüşmeler)
CEYDA: (Gülüşmeler)
ESRA: Ceyda, tamam, yeter
artık?
İSİMLER VE ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
ESRA: Peki, şu iki ismin sana ne ifade
ettiğini kısaca anlatır mısın?
AZİZ: Paralojiye düşmeyiz
inşallah.
CEYDA: (Gülüyor) Sanmam. İlk isim: Kıvanç
Tatlıtuğ
AZİZ: İnanılmayacak kadar bir
yakışıklılık abidesi kadar mükemmel. Ayrıca benden daha
ünlü!
CEYDA: İkinci isim. Ahmet
Hakan?
AZİZ: 60’ların caz müziği çok dandikti.
Türkiye’de ve dünyada. Bebop’la caz kurtuldu diyebilirim. Herkesin
Miles Davis’e borçlu olduğunu düşünüyorum.
ESRA: Ahmet Hakan’ı yanıtlamadın.
(Gülüşmeler)
AZİZ: Evet, gülüşmeler.
CEYDA: Çok teşekkür ederiz.