Doğan Satmış'dan Can Dündar ve MİT tırları bombası
TÜRKİYE’de ilkeli gazetecilik denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Doğan Satmış. Gazeteciler.com sitesine konuşan Doğan Satmış MİT tırları sürecinde Cumhuriyet Gazetesi'ndeydi. Satmış hiç bilinmeyenleri ilk tanık olarak anlattı.
Türkiye’de ilkeli gazetecilik denilince akla
gelen ilk isimlerden birisi Doğan Satmış. İnternethaber’in konuğu
olan Doğan Satmış, 36 yıldır gazetecilik yapıyor. Haldun Simavi'den
Ahmet Çalık'a kadar onlarca medya patronu ile çalıştı. Rahmi
Turan'la Sabah'ın kuruluşunda yazıişlerinde yıldızı parladı.
Hürriyet'te kariyer zirvesine çıkan Doğan Satmış, yakın arkadaşı
Fatih Altaylı ile birlikte HaberTürk'ün kuruluşunda önemli bir rol
üstlendi.
HaberTürk'ten sonra Sabah ve Cumhuriyet'e çalışan Doğan Satmış, 36
yıllık serüvenden sonra işsiz gazeteciler kervanına katıldı. Ancak
boş durmayı sevmeyen Satmış, şu günlerde Acun Ilıcalı'nın hayatını
yazdığı Survivor kitabı ile medya dünyasına bomba gibi düştü.
Metroda, vapurda hemen hemen herkesin elinde bu kitap var.
Son birkaç yıla damgasını vuran MİT Tırları haberi ile
tartışmaların odağında olan Cumhuriyet günlerini de kitaplaştıran
Doğan Satmış, henüz kitabını yayınlatacak bir yayınevi bulamadı.
Doğan Satmış ile İnternethaber Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Hadi Özışık görüştü.
Doğan Satmış, Acun Ilıcalı'nın hayatından, MİT Tırları haberi
ile Türkiye'nin en çok konuşulan Can Dündar'a, tutuklu
gazetecilerden medya patronlarına kadar birbirinden çarpıcı
açıklamalarda bulundu.
EROL SİMAVİ'NİN GÖNDERDİĞİ
ALTIN SÜRPRİZLİ SEPETLERİ
Hadi Özışık: Doğan Satmış meslek hayatındaki 36
yılda kaç patronla çalıştı?
Doğan Satmış: 36 yılda bir çok
patronla çalıştım hatta benim çalıştığım dönemlerde gazetenin
içindeyken çok satıldığı oldu ve patronlarımız değişti.
Günaydın’dayken gazete Asil Nadir'e satıldı. 1994’te Hürriyette
çalışırken Erol Simavi gazeteyi Aydın Doğan’a sattı.. Sabah’ta TMSF
döneminde çalışırken de gazeteyi Ahmet çalık satın aldı. Haldun
Simavi, Asil Nadir, Erol Simavi, Aydın Doğan, Turgay Ciner ve
Ahmet Çalık ile çalıştım.
Hadi Özışık: Size göre en iyi
patron hangisiydi?
Doğan Satmış: Bunların içinde
Erol Simavi farklıydı.. Erol Simavi şöyle yapardı, her yılbaşında
çalışanlarının evine sepet gönderirdi. Paradan da kaçınmazdı. Bazı
sepetlerin için altın gümüş koyduğunu biliyoruz. İnsanı yönlerini
değerlendirdiğimizde Erol Simavi’nin bende ayrı bir yeri vardı.
HABERTÜRK'TEN NEDEN AYRILDI,
PERDE ARKASINDA NE VAR?
Hadi Özışık: Türkiye’de bir
Cumhuriyet olayı yaşandı. Siz de Habertürk’ten sonra Cumhuriyet’e
geçtiniz. Öncesinde şunu soralım, HaberTürk’ten neden
ayrıldınız?
Doğan Satmış: Habertürk’te
çalışırken Cem Küçük’ün bir yazısı yayınlandı; “Habertürk’ü Fatih
Altaylı ve ekibi daha ne kadar yönetecek” diye. O yazının çıktığı
gün benim işime son verdiler, Fatih Altaylı’nın da yazılarını
durdurdular.
Hadi Özışık: Sizi Cem Küçük mü
yedi?
Doğan Satmış: Evet.
Hadi Özışık: Neden?
CEM KÜÇÜK'ÜN
YAZISI
Doğan Satmış: Bilmiyorum onu Cem
Küçük’e sormanız lazım. Benim Fatih Altaylı ile iyi ilişkilerim
nedeniyle gazeteyi hala bizim yönettiğimizi düşündüler. Fatih
Altaylı Genel yayın Yönetmenliği’nden alındıktan sonra ben 7 ay
daha göreve devam ettim. Ancak Cem Küçük’ün o yazısından sonra
görevime son verildi.
Hadi Özışık: Emin misiniz Cem
Küçük’ün etkisi olduğundan?
Doğan Satmış: : Tabi o yazının
yayınlandığı gün gazetede üç yazı vardı. Fatih Altaylı’nın yazıları
durduruldu benim de görevime son verildi.
ACUN ILICALI
KİTABI
Hadi Özışık: Kaç gün işsiz
kaldınız?
Doğan Satmış: Kasım ve Şubat
arası üç ay kadar..
Hadi Özışık: Son işsiz
kaldığınızda Acun Ilıcalı ile ilgili kitap yazdınız. Acun
Ilıcalı’nın hayatını yazmak nereden aklınıza geldi?
Doğan Satmış: Acun Ilıcalı, gazeteciliğe spor
muhabiri olarak ayda 200 milyon lira (Eski parayla 6 sıfır
atılmadan önce) alarak başladı.. Fakat sonra kişisel başarılarıyla
bu noktaya geldi. Televizyon kanalı sahibi olduğu gün bu kitabı
yazmaya karar verdim. Muhabirlikten başlayan bir gazetecinin
bir medya patronu olması başlı başına bir başarı öyküsüdür. O
yüzden hikayesini yazmak istedim. Acun Ilıcalı zaten çok göz önünde
yaşayan biri, her şeyi şeffaf. Acun Ilıcalı’nın hayatını araştırdım
ve onu tanıyan birkaç kişiyle de konuşarak bu kitabı
oluşturdum..
DOĞAN KİTAP'IN BASMADIĞI
'CUMHURİYET' KİTABI
Hadi Özışık
: Şimdiye kadar kaç kitap yayınladınız?
Doğan Satmış: Şu ana kadar 4 kitabım yayınlandı
iki de yayınlanmayan kitabım var, bekliyorum. Cumhuriyet’te
kaldığım dönemi de yazdım. Fakat yayın evi yayınlamayalım dedi.
Hadi Özışık: Hangi
yayınevi bu?
Doğan Satmış: Doğan Kitap..
Hadi Özışık: Yayınlamayalım demelerinin sebebi
nedir?
Doğan Satmış: Gazetecilikte benim birinci
prensibim evrensel gazetecilik yapmak olduğu için Cumhuriyet’i de
bu kıstaslar içine koydum. Bu kitabı da bu kıstaslarla yazdım orada
bulunduğum süreyi, yaptığımız yanlış varsa onu da yazdım, yapılan
yanlış varsa onu da yazdım. Yayınevi Türkiye’nin içinde bulunduğu
siyasi konjonktürü düşünerek bana öyle yanıt vermiş olabilir. Bu
durum hemen 15 Temmuz darbe girişinin hemen ardından olduğu
için.
CUMHURİYET ZİKZAKLAR
ÇİZİYOR
Hadi Özışık: Cumhuriyet’e
gelelim, tutuklu gazeteciler var. Şu anda ülkesini terk etmiş bir
Genel Yayın Yönetmeni var. Cumhuriyet’te de sizin de işinize son
verdiler. Cumhuriyet’te neler oluyor?
Doğan Satmış: Cumhuriyet 1920’lerde kurulan
yaklaşık 90 yıllık bir gazete, Atatürk zamanında kurulmuş,
Cumhuriyet’ten eski bir tarihi var. zaman zaman içinde yanlışlar
yapmış olsa da Cumhuriyet Türk basını içinde bir okul. Bugün
basında çalışanların bir çoğu oradan geçmiş. Zikzaklar çizdiğini de
kabul etmek lazım. 1940’lı yıllarda Hitler desteği çok gibi
yanlışlar da yapılmış. Bundan üç dört yıl önce Akın Atalay,
Cumhuriyet Vakfı’nın yapısını değiştiren bir takım girişimlerde
bulundu. 2013 yılındaki son vakıf seçimine dair en başta İnan
Kıraç’ın itirazı var. Kendisi vakıf üyesiydi ve oylar geçersiz
sayıldı. Bu seçimden sonra bu vakıfta bir takım tasfiyeler yaşandı.
Atatürkçü bilinen bir takım insanlar Alev Coşkun, Mustafa Balbay ve
İbrahim Yılmaz gibi isimler tasfiye edildi. Vakfı başka bir grup
ele geçirdi. Akın Atalay öncülüğünde bir ekip ele geçirdi.
Cumhuriyet’i vakfeden Nadi ailesi böyle bir oluşumu düşünmemiştir
diye tahmin ediyorum. Onlar çok ulvi amaçlarla vakfı
kurmuşlardı.
VAKFIN YÖNETİMİNE OTURUP
TASFİYEYE GİRİŞTİLER
Hadi Özışık: Cumhuriyet’in
çizgisi mi değişti?
Doğan Satmış: Cumhuriyet’in çizgisini bu dönemde
çok değiştirme girişimi oldu. Ama ben şöyle düşünüyorum Nadi Ailesi
ulvi amaçla Cumhuriyet Vakfı’nı Türkiye’ye hediye ettiler. Kendi
mallarını da bağışladılar ve bu gazete sonsuza kadar yaşasın
istediler. Şimdi ortada böyle bir ulvi amaç varken siz gelip vakfın
yönetimine oturup oradaki bazı insanları tasfiyeye kalkarsanız
siyasi görüşünüz önemli değil, herhangi bir ekibi tasfiye etmek
isterseniz sizin niyetiniz iyi değildir. Ulvi bir amaçla kurulmuş
vakfın içinde her görüşten insanın olması ve eğer bir değişim
gerekiyorsa o değişimin de kendi kuralları içinde samimi bir
şekilde yapılması gerekir. Bunun dışında yaptığınız her girişim ya
art niyetlidir ya kötü niyetlidir. Öyle anlaşıldığı için de mahkeme
o yönde bir karar verdi ve 2013 vakıf seçimlerini iptal etti. Şimdi
onun İstinafta onaylanması söz konusu. Ancak bu arada gazete
maalesef çok kan kaybetti. Hem güven kaybetti hem çalışanları içeri
girdi, tirajları düştü. Ama Cumhuriyet’in yaşaması ve kuruluş
amaçlarına geri dönmesi gerekmektedir.
AKIN ATALAY 15 TEMMUZ'DAN 1
HAFTA ÖNCE...
Hadi Özışık: Cumhuriyet’in
yayın politikasında da çok değişiklikler oldu. Atatürkçü bir gazete
Can Dündar ile FETÖ 'yü savunur noktaya geldi. Terör ve PKK
desteklendi.
Doğan Satmış: Gazetecilikte bir tarafsızlık ilkesi
var, eşit ve denge ve evrensel kıstasları bir tarafa bırakırsanız
yaptığınız her şey göze batar. Yorum başlık atmamanız
gerekir. Haberlerde yorum yapmamanız lazım Sadece belli bir tarafı
koruyor izlenimi vermemeniz lazım. Biz Cumhuriyet’in yazı işlerinde
olduğumuz dönemde bunları uygulamaya çalıştık.
Hadi Özışık: Zaten siz
bunun için gittiniz oraya değil mi?
Doğan Satmış: Tabi. Evrensel gazetecilik
kurallarını uygulamak için oraya gittim. Bunun dışında empoze
edilerek yayınlanmasını kabul edersen de olay farklı yerlere gider.
biz orada bunlara itiraz ettik. Zaten Akın Atalay 15 Temmuz
Darbe girişiminden bir hafta önce bizim ekibimizi tasfiye etti.
Çünkü bu ekibin kendi istediği şekilde yayın yapmayacağını
gördü.
CAN DÜNDAR'I HARCADILAR
MI?
Hadi Özışık: Ama Can Dündar
yaptı
Doğan Satmış: Tabi ki gazetelerde yayın yönetmeni
he zaman nihai kararı verecek kişidir. Can Dündar bunu yaptığı için
belki de onu getirdiler ama biz zaten tasfiye edilmiştik. Can
Dündar’ın tutuklu olduğu dönemde gazeteyi yardımcısı Tahir
Özyurtseven ile birlikte biz yapıyorduk. Bizim dönenimizde bu
ilkelerden hiç taviz vermedik.
CAN DÜNDAR HABERLERİ GAZETEYE
GİRMEDİ
Hadi Özışık: Çatışma oldu mu?
Bir örnek verebilir misiniz?
Doğan Satmış: Tabi çok çatışma yaşadık. çok can
alıcı bir örnek vereyim, Can Dündar’la ilgili haberlerin bile
gazeteye girmesini istemediler. Can Dündar tutukluyken onun serbest
kalması yönünde bir takım haberler yapıyorduk, onlara bile itiraz
ettiler. Şu andaki yönetimdeki bazı insanlar.
Hadi Özışık: Neden?
Doğan Satmış: Bilemiyorum. “Her gün bunu neden
haber yapıyorsunuz, neden sürekli haberlerini veriyorsunuz”
şeklinde söylemleri oldu.
Hadi Özışık: Can Dündar’ı
harcadılar mı?
Doğan Satmış: Can Dündar, kendi ekibi tasfiye
edilirken sessiz kaldı. Kendisinin Cumhuriyet’e götürdüğü ekip bile
tasfiye edilirken sessiz kalması normal bir davranış değil.
Hadi Özışık: Şöyle diyebilir
miyiz; Can Dündar, o dönemde çok konuşulmanın, çok tartışılmanın
çok gündemde olmanın sarhoşluğunu yaşadı. Beraber çalıştığı
arkadaşlarına arkasını döndü. Böyle bir şey mi yaşandı? Size göre
Can Dündar nerede yanlış yaptı?
Doğan Satmış: Can Dündar, gazetecilikte benim
gördüğüm sadece kendini ön plana çıkararak ekibini dışlayarak bir
şeyler yapmak istersen yanlış yaparsın. Öyle bir olay yaşadık biz.
Evet Can Dündar tutuklandı, tutuklanması yanlıştı diye ayağa
kalktık. sonuçta bir haber yapmıştı ve o haber için tutuklanmaması
gerektiğini düşünüyorduk. Fakat Can Dündar sonradan bunu farklı
yöne taşıdı ve gazetecilik dışına taşımaya kalktı. Birden aktivist
kimliğine aktivizme kayan tepkiler gösterdi.
CAN DÜNDAR GAZETECİLİĞİN
DIŞINA ÇIKTI
Hadi Özışık: Örneğin?
Doğan Satmış: Gazeteci haberiyle ya da yorumuyla
konuşur. Mesela bir örnek vermek gerekirse Cumhurbaşkanı MİT
Tırları haberinin ardından çıktı “Ben bunu vatana ihanet olarak
görüyorum ve o haberi yapanların yanına bırakmam” dedi. Böyle bir
şey olabilir, Cumhurbaşkanı bunu haber yapan gazeteciye tepki
gösterebilir. Örneklerini Amerika’da da görüyoruz Trump çıkıyor
“Bunlar haindir” diyerek gazetecileri hedef gösteriyor. Can
Dündar, aynı gün bu konuşmayı televizyonda izledikten sonra çıkıp
“Biz de seni öyle bırakmayız” diye tweet attı.
Bence bu gazeteciliğin dışına çıkmaktır. bir gazeteci çıkıp da bir
cumhurbaşkanına “Biz de seni öyle bırakmayız” diyemez. Bunu
Amerika’da da diyemez, Türkiye’de de diyemez. Derse gazeteciliğin
dışına çıkmış olur.
Hadi Özışık: Can Dündar
gazeteciliğin dışına çıkmış mıydı?
Doğan Satmış: Evet tabi yani o
tweetler gazetecilik değildi.
MİT TIRLARI HABERİNİN PERDE
ARKASI
Hadi
Özışık: Sizce MİT Tırları haberi
yayınlanmalı mıydı?
Doğan Satmış: Aslında Can Dündar bunu kitabında
anlattığı için ben de burada anlatabilirim. MİT Tırları haberi
Cumhuriyet’e geldikten sonra gazetenin içinde 8 kişilik bir ekip
toplantı yaptık. Bu yedi kişinin beşi yayın kurulu diğer üç kişi
ise gazetenin hukukçularıydı. O Toplantıda Can Dündar, ben, Tahir
Özyurtseven ve Murat Sabuncu ve Ayşe Başlangıç vardık. O haberin
bize gelmesinden 1.5 yıl önce Aydınlık’ta yayınlandığını
biliyorduk. Ancak Aydınlık’tan farklı ayrıntılar ve görüntüler bize
gelmişti. Toplantı sırasında gazetenin hukukçularından biri
“Bu haberi yayınlarsanız hakkınızda tutuklama kararı
çıkar” dedi. Net bir şekilde Can Dündar “ben bunu göze
alıyorum” dedi. Kendisine döndüm “Can sen bir haber
için tutuklanmayı mı göze alıyorsun” diye sordum. “Evet”
dedi. “Ben göze almam, hiç bir haber tutuklanmaya ya da
ölmeyi göze alacak kadar önemli değildir değmez” dedim.
Çünkü gazetecilik uğrunda ölünecek ya da tutuklanacak diye
düşünülecek bir olaydır diye bakarsan olay farklı bir noktaya
gider. Sonuçta gazetecilik para kazanılan bir iş, uğrunda
Afganistan’a gidip savaşılacak bir iş değildir.
Hadi Özışık: Sizi avukat
uyarıyor, diyor ki siz bu haberi yayınlarsanız hapse girersiniz.
Bunu şöyle yorumlarsak, “bunu yayınlarsanız vatan haini olursunuz
mu.” demek istiyor.
SEÇİMDEN BİR HAFTA ÖNCE BELLİ
AMAÇ İÇİN YOLLANMIŞ
Doğan Satmış: Avukat diyor ki bu yönde açılan bir
dava var, tutuklanan savcılar generaller var, bunun dengi bir suça
ortak olursunuz. Net tutuklanırsınız. Ben sonra tekrar Can Dündar’a
döndüm dedim ki, senin kelepçeli fotoğrafın Cumhuriyet
gazetesi için iyi olur. Ve o gün Can “ben bu haberi
yazacağım” dedi. Ancak biz o zaman bir şeyi fark
etmemiştik, çünkü seçime bir hafta vardı ve bu haberi
yayınlamamızın sakıncasını göremedik.
GÖRÜNTÜLERİ KİM
VERDİ?
Hadi Özışık: Yani o zaman bu
fotoğraflar ve görüntüler size belli bir amaç için gelmiş.
Doğan Satmış: Şimdi geriye dönüp
baktığımızda evet bu doğru, o haber bize seçimden bir hafta önce
farklı bir amaçla gönderilmiş.
Hadi Özışık: Kim gönderdi
bunu?
Doğan Satmış: Can Dündar bunu
kitabında açıkladı, solcu bir milletvekiliydi diye
Hadi Özışık: Enis Berberoğlu
muydu?
Doğan Satmış: Enis Berberoğlu
önce siyaseten ben bunun sorumluluğunu üstlenirim dedi. Ancak sonra
“hayır bunları ben vermedim” dedi.
Hadi Özışık: Can Dündar’la kimin
getirdiğini paylaşmadınız mı?
Doğan Satmış: CHP tarafından geldiğini
biliyoruz
Hadi Özışık: Tekrar sorayım bu
kişi Enis Berberoğlu olabilir mi?
Doğan Satmış: Net olarak bilmiyorum.
FETÖ'NÜN TEHDİTLERİNE ŞAHİT
OLDUM
Hadi Özışık: 15 Temmuz’dan sonra
baktığımızda fotoğraf netleşiyor. Siz fotoğrafı net gördünüz mü
darbe gecesi. Daha önceki o işin FETÖ’ye hizmet olduğunu düşündünüz
mü?
Doğan Satmış: Öyle bir net pozisyon ortaya çıktı
zaten biz de bunu biliyorduk, FETÖ’nün bir çok organize olduğunu
biliyorduk. Her yerde elleri kolları olduğunu her yerde güçlü
olduklarını biliyorduk. Gazetelerde çıkmış bir kelime için
İstanbul’da bazı polis müdürlerinin gazetecileri tehdit ettiğine
şahit oldum. HaberTürk’te in out diye bir köşe vardı. Orada çıkmış
bir kelime için İstanbul Emniyet Müdür yardımcısının telefon açıp
gazetenin patronlarını tehdit ettiğini biliyorum o kadar
güçlüydüler. Şimdi o o güçlere sahip insanların bir organizasyon
içinde MİT Tırlarını durdurup içindekileri fotoğraflayıp sonra da
yayınlanması için sağa sola gönderdiklerini biliyorduk. Hatta bu
MİT Tırları haberinin bizden önce Hürriyet’e götürüldüğü ve
Hürriyet’in bunu yayınlamadığı konuşuldu.
Hadi Özışık: Peki Can Dündar
gibi tecrübeli bir gazetecinin bunu fark etmemesi mümkün mü?
Doğan Satmış: Fark etmesi gerekiyordur ve bunun
altına imza atıyor. Kural şu seçimden önce iktidarı kötü gösterecek
bir haber mi size geldi. Siz o haberin altına “Seçimden önce bu
haberin bize gelmesi şu amaca yöneliktir, fakat biz bunu haber
değeri taşıdığı için yayınlıyoruz” demek gerekirdi. Gazetecilik
ilkesi seni kullanmak isteyen bir adamı afişe etmelisiniz.
Hadi Özışık: Can Dündar
kendisini kullandıklarını biliyor muydu? Ya da şöyle mi oldu “Senin
düşmanın benim düşmanımdır” gibi mi gördü.
Doğan Satmış: Yani tabi. Bir gazeteci buna
aktivist gözüyle bakmamalı. Can Dündar’ın bence o konuda bazı
yanlışları oldu.
Hadi Özışık: Şu anda bir çok
gazeteci içerde. Ahmet Şık, Murat Sabuncu, ama Can Dündar
Almanya’da sence bu doğru mu?
Doğan Satmış: Önce şunu söyleyeyim gazeteciler
haberden dolayı tutuklanması yanlış. Bütün tutuklu gazetecilerin
serbest kalması, tutuksuz yargılanması lazım. Can Dündar’ın bu
olayı haber alıp 15 Temmuz’dan önce yurt dışına çıkması bir şans
kendisi için. Ama keşke hiç bir gazetecinin tutuklanmaması her
şeyin açık yargılanması lazım.
Hadi Özışık: Ama bir çoğu
gazetecilik faaliyetinden değil vatan hainliği suçlamasıyla
tutuklu. Ben de gazetecilerin sadece gazetecilik faaliyetinden
dolayı tutuklanmasına karşıyım. Eminim siz de karşısınız... Fakat
bazılarının durumu farklı. Bir kişi gazetecilik dışı bir
faaliyetinden dolayı tutukluysa gazeteci olduğu tartışılır.
AHMET ALTAN ETRAFINDAKİLERİ
TANIYAMADI
Doğan
Satmış: Türkiye’de 170 gazeteci tutuklu,
bunlar eline silah aldı mı? Ahmet şık, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak
eline silah mı aldı? Almadı.. Eline silah almadığına göre sadece
yazılarından dolayı tutuklular.
Hadi Özışık: Nazlı Ilıcak da
mı?
Doğan Satmış: Evet o da öyle..
Bir gazeteci sadece yazdıklarından ya da konuştuklarından
tutuklanmamalı.
Hadi Özışık: Fakat Nazlı Ilıcak yazdıkları için
tutuklu değil, eylemleri var. Yine Ahmet Altan yaptıkları nedeniyle
tutuklu.
Doğan Satmış: Şöyle Bu
ülkede Cumhurbaşkanı başbakan eski cumhurbaşkanı kandırıldım
dedi mi dedi. Gazetecilerin de aldatıldım deme haklı. Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın kandırılmasıyla Nazlı Ilıcak’ın kandırılması arasında
bir fark yok.
AHMET ALTAN YAKINLARINA DEMİŞ
Kİ...
Hadi Özışık: Peki Ahmet Altan'ın Taraf
Gazetesi'ndeki yayınları için ne diyorsunuz?
Doğan Satmış: Ahmet Altan’ın
yakın bir arkadaşına anlattıklarını biliyorum. Ona sormuşlar
“Ya Ahmet etrafını bütün FETÖ’cüler sarmış, nasıl bunun
farkına varmayıp o yayınları yaptınız?”. Ahmet Altan diyor
ki “Ya ben de bakıyorum tesadüfen bile normal bir gazeteci
yanıma gelmez mi, hepsi onlardanmış” bu Ahmet Altan’ın
lafı aynen böyle demiş. Ahmet Altan Türkiye’de kitapları bilinen
yazıları bilinen, bir çok konuda risk almış yazar. 20 yıl önce
Milliyet’te Atakürt manşetini cesaretini gösteren adam adam. Bu
yüzden işinden kovulmuş.
Geliyorum aynı noktaya siyasetçiler biz kandırıldık diyorsa Ahmet
Altan’ın da bunu söylemeye hakkı var. Buna öyle bakmak gerek. Haa
Taraf gazetesinin cemaatçi olduğunun biz farkındaydık Türkiye’de
herkes biliyordu. O dönemde Taraf’ta “Gazetecilikten tutuklanmadı”
diyenler bugün içeride.
FETÖ CUMHURİYET'E PARASAL
DESTEK VERDİ Mİ?
Hadi Özışık: Taraf’ı
kuşatmışlardı diyoruz belki tam değil ama Cumhuriyet için de aynı
şeyi söyleyebilir miyiz?
Doğan Satmış: Hayır
Cumhuriyet’te aynı kadro devam ediyor. Orada durum farklı.
Cumhuriyet’e farklı girişimler destekler oldu.
Hadi Özışık: Parasal mı? Can
Dündar döneminde parasal destek oldu mu?
Doğan Satmış: Tabi onu biz bilemiyoruz. Ama belki
de o yüzden muhasebeci filan da tutuklu. Eğer öyle bir girişim
olduysa hiçbir şekilde kabul edilemez.
Hadi Özışık: Siz ve o dönemde
çalışan ekibin, bu iddiaları duymadınız mı o fotoğrafı görmediniz
mi?
Doğan Satmış: Biz zaten Cumhuriyet’in FETÖ organı
olmayı kabul edecek ekip değiliz. Öyle bir şey yok yani. Biz zaten
hepimiz FETÖ karşıtı insanlardık. Cemaatin Türkiye’yi nasıl ele
geçirmek istediğini bilen ve buna karşı yayınlar yapmış bir
ekiptik. Mesela benim üç yıl önce yayınlanan “Bir İşsizin Günlüğü”
kitabımda bir gün Fethullah Gülen ile konuşarak röportaj yaparsam
ilk sorumun “Siz gizli bir örgüt müsünüz” olacağını belirtmiştim.
Tabi ilk soru böyle olunca hiç cevap verilmedi ve o röportaj asla
gerçekleşmedi. Biz durumun farkındaydık.
SÖZCÜ FETÖCÜ
OLAMAZ
Hadi Özışık: Sözcü gazetesiyle
ilgili ne diyeceksiniz, patronu hakkında örgüt kurmak suçlamasıyla
iddianame hazırlandı.
Doğan Satmış: Tamam yargı işlemeli ama
muhabirlerinin tutuklu yargılanmasına karşıyım. Gazetecinin kaçacak
durumu da yok ayrıca. Sözcü olayına gelirsek bu iddialar Fehmi
Koru’nun iddiaları işte “Burak Akbay FETÖ’nün okullarında okumuş
filan” ama Burak Akbay’ın babası bu iddiaları kesinlikle yalanladı.
Sonuçta Burak Akbay’ın okuduğu okullar da belli iş hayatı da.
kendileri de FETÖ’ye karşı mücadele etmiş insanlarla dolu Sözcü.
Ama öyle bir noktaya geldik ki iktidarı eleştiren herkesi FETÖ’cü
yaftalamamak lazım. Böyle yaparsak tüm torbalar iç içe giriyor.