Dizilerin merceğinden Türkiye tarihi
Alican Sekmeç, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla hazırladığı ‘Türk Televizyon Dizileri: 1974-2011’ kitabında, memleketin dizi sandığını açıyor
Kitaptan çok, sanki karma bir sergi; memleket ahalisi olarak
anılarımızla birlikte iliştiğimiz. Sayfaları çevirirken, zamanın
dizilerinden fotoğraflara kişisel albümünüz ekleniyor sanki. Her
sahne peşinden anıları koşturuyor. Sene 1983. Dizi sahnesi: ‘Üç
İstanbul’. Ekranda Burçin Oraloğlu... Kendi sahnem: Erzurum DSİ
lojmanları, babam benim şu anki yaşımda, muhtemelen kış, çünkü okul
var ve dizinin sonunu zor getiriyorum, malum ‘yaş 10 ve yatak
vakti’. Sene 87. Dizi: ‘Yaprak Dökümü’. Kişisel sahne: Isparta.
Sene 93. Dizi: ‘Süper Baba’. Kişisel sahne: İstanbul. Ve anılar, ve
hikâyeler ve bir ömür, yıl yıl dizilerin çağırdığı...
Alican Sekmeç, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla
hazırladığı ‘Türk Televizyon Dizileri: 1974-2011’ kitabında,
memleketin dizi sandığını açmakla kalmıyor, ekran nöbetimizin
tarihsel ve kültürel resmini çekiyor. Neredeyse ömrümüzün her anına
eşlik eden sahneler, artistler ve hikâyeler nezdinde, sadece ekran
tarihimize değil kendi tarihimize de bakıyoruz. Ezcümle memleket
dizileri ‘çocukluk hastalığımıza’, ‘ergen kaçamağımıza’ ve
‘emeklililik günlerimize’ ışık tutuyor
Türkiye dizileri neden bu kadar seviyor?
Belki de geç kavuştuğu için... Malum, televizyon yayınları 1968’de
başladı. Yaygınlaşmaya başladığı dönemler sinemanın geriye düştüğü,
sevimsiz furyaların salonları işgal ettiği yıllar. İnsanlar
kendilerini evlere kapatıp, sinemanın büyülü dünyasında kurdukları
hayalleri, ev ortamlarında kuruyor. İlk diziler İsmail Cem’in
1974’te TRT Genel Müdürlüğü dönemine denk geliyor. Yeşilçam
yönetmenlerine yaptırılan kaliteli yapımlar: Halit Refiğ’ler, Lütfi
Ö. Akad’lar, Metin Erksan’lar, vs... ‘Aşk-ı Memnu’ o zamanların
yıldızlarından...
Hâlâ öyle.
Evet. Yönetmenler siyasi duruşlarına göre eserleri seçip çekiyor.
Misal Metin Erksan daha yenilikçi, değişik kamera açıları kullanan,
sinematografisi daha kuvvetli işlere imza atıyor. 550 günlük İsmail
Cem dönemi çok güzeldi. Cem, BBC’deki roman uyarlamalarından
etkilenip, Yeşilçam’ın ünlü yönetmenlerine yaptırmak istemişti.
Kendisi de İpek Film ailesinden, sektöre uzak değil. Lütfi Ö.
Akad’la Halit Refiğ’in uyarlamaları İsmail Cem dönemine denk
gelirken, maalesef Erksan’ınkiler 550 gün sonuna denk geldiğinden
sansüre uğradı.
Nasıl dizilerdi bunlar?
Türk edebiyatının sıradışı yazarlarının eserleri: ‘Hanende Melek’,
‘Geçmiş Zaman Elbiseleri’ gibi öyküler çekildi. Bugünkü dizi
anlayışımızla taban tabana zıt diziler bunlar. Öyle uzun soluklu,
90 dakikalık değiller. Belli bir zaman diliminde, eserin ruhuna
sadık kalarak çekilen diziler.
Uzun soluklu diziler ancak 86’dan sonra çekilmeye başlıyor.
Öncesinde hep iki, üç bölümlük diziler...
Çünkü TRT tek kurum ve oraya iş yapıyorsunuz. Bu dizileri yapanlar
da hep TRT çalışanı. Uzun soluklu diziler genelde dışarıya
yaptırılmış dizilerdir, misal 13 bölümlük ‘Üç İstanbul’. O da sonra
TRT’ye dahil oldu. Arkasından gelen Yücel Çakmaklı’nın ‘Küçük
Ağa’sı var. Sene 1982, Tarık Buğra’nın eseri. Sonra ‘Kartallar
Yüksek Uçar’. Bunlar bir geleneğin ilk temsilcileri.
1974-2011 arasındaki dizilere bakınca bir taraftan da
memleketin kültürel-siyasal iklimi çıkıyor gibi..
Kesinlikle. 70’lerin politik çalkantılı yıllarında, TRT ‘masal’
anlatıyor. Ortamla alakası olmayan köy dramaları, süne zararlıları,
imece hikâyeleri, balıkçı, süngerci dizileri yapıyor. İsmail Cem’li
‘ideal yıllar’dan ‘Yorgun Savaşçı’ya (1979) kadar, TRT temiz bir
uyutma hareketi sürdürmüştür. ‘Yorgun Savaşçı’, sekiz bölümlük
büyük bir prodüksiyon. Çekimleri 82’de bitiyor. Ama yayımlanmıyor,
asker tarafından yakılıyor. Sonra 1992’de HBB kanalı diziyi tekrar
çekeceğini duyurunca, bir anda TRT arşivinden ‘Yorgun Savaşçı’nın
kopyası çıkıveriyor ve HBB’yle aynı saatte yayımlıyor.
Pahalı işler de başlıyor.
TRT’nin en pahalı dizisi, o sıralar kanalın en önemli ismi Yücel
Çakmaklı’nın ‘Kuruluş’u. 86’da 1 milyon liraya mal olmuş ve
Çakmaklı’nın ismi gazetelere ‘TRT’yi iflas ettiren adam’ olarak
çıkmıştı. Tutmadı. Tabii tutmuş işler de var o dönem. Ziya Öztan’ın
yaptıkları mesela. ‘Yaprak Dökümü,’ ‘Ateşten Günler’, ‘Bugünün
Saraylısı’... Yine Çakmaklı’nın iki işi, 85-86’da yaptığı ‘Hacı
Arif Bey’, Yugoslav Televizyonu ile ortak çekilen ‘Aliş ile Zeynep’
var. Rahmetli Okan Uysaler’i de analım, ‘Geçmiş Bahar Mimozaları’
çok büyük eseriydi.
Peki neydi bu ‘tarihten ders çıkarma’ dönemi?
Bence yönetmenin tercihiydi. 80’li yıllarda, kanalın kendi
yetiştirdiği isim olan Ziya Öztan da sinemadan gelen Yücel Çakmaklı
da TRT’de söz sahibi insanlardı. Ziya Öztan’ın tarih dizilerinden
‘Cahide’yi de anmak lazım. O da büyük prodüksiyondu; Tepebaşı’nı
yeniden kurdular, Meşrutiyet Caddesi’ne tramvay yerleştirildi,
binaların levhaları söküldü.
Halkın tuttuğu konular neydi?
Halk ne olursa olsun tutmak zorundaydı. Başka şansları da yoktu.
Sinema bitmiş, tek kanala hapsolmuşlar. ‘Aşk-ı Memnu’ çok tuttu ve
defalarca gösterildi. O zamanın magazin dergilerine bakınca
görüyorum; 78’de gösterilmiş, 80’de gösterilmiş. Sonra tarih
dizileri tutmuş, 12 Eylül’ün ‘milliyetçi’ gazıyla, bu konuda çok
prodüksiyon yapılmış. Tutan ‘Osmanlı dönemi işleri’ de olmuş. Tarık
Buğra’nın neredeyse eserlerinin tamamı çekilmiştir... Orhan Kemal
uyarlamaları her zaman beğenilmiştir. Fakir edebiyatı, dram
tutar.
Ve özel kanallar perdelerini dizilerle açıyor.
90’larda özel kanalların çıkmasıyla yaşanan dizi patlamasının
gerisinde TRT’ye duyulan yoğun tepki ve nefret var. TRT’de var olan
her şeyi çekip alıyorlar; spikerlerini, yorumcularını,
formatlarını... TRT yılbaşında “Dansöz çıkarayım mı?” diye
tartışırken bunlar beş tane birden çıkarıyor. Yurtdışından yayın
yaptıkları için de çok özgürler. Turgut Özal’ın da süreçteki payını
unutmamak gerekir.
Eve kapanan izleyici, mahalle dizilerine de muhabbet
ediyor.
Kandemir Konduk, ‘Perihan Abla’dan sonra ‘Bizimkiler’ girdi
biliyorsun devreye, on küsur sene sürdü. Neden tutuyor? Çünkü konu
çok, dizi uzayabiliyor. ‘Süper Baba’, ‘Baba Evi’ bunlar da hep
tutmuştur. Düşünebiliyor musun, ‘Mahallenin Muhtarları’ 258 bölüm
ki bunlar var olan bant sayısı. Ben 350-400 bölüm olduğunu
düşünüyorum. Kanal 6’da başladı, Star’a gitti, yıllarca gezdi.
Bir de ‘Ferhunde Hanımlar’ var; 1100 küsur bölüm... ‘Bizim
Evin Halleri’ 1600 bölüm... Bu ne yahu?
Onlar günlük diziydi. Bir apartmandaki komşu ilişkilerini
anlatıyordu. Tamer Karadağlı, Melek Baykal, Güven Hokna falan hep
buradan çıkmadır, daha sonra İstanbul’a transfer oldular.
İlk dizimizi de analım: Kaynanalar.
O tamamen stüdyo yapımıdır. Maçka’daki eski İTÜ stüdyolarında
çekilmiştir. Çekimler 73 yazında başlamış, 74 Şubat’ında
yayımlanmaya başlamıştır. Sonra da Aziz Nesin’in ‘Yaşar ne Yaşar ne
Yaşamaz’ı var.
Bu kadar devletli bir kanal uzun yıllar dizilerde ‘polis’
temasını neden bu kadar az görmüş?
Aslında bir-iki tane var; ‘Kanun Kanundur’, ‘155 Polis İmdat.’
2000’ler sonrası dizi patlamasının nedeni ne?
90’ların gelişinden anlıyorsun. TRT’yi yok etme sürecine eşlik eden
her şeyin dizisini yapma dönemi. Dizi oyunculuğu neredeyse tamamen
şarkıcılara geçiyor; Muazzez Ersoy, Ebru Gündeş, Sibel Can,
Alişanlı ‘Aynalı Tahir’, Mahsun Kırmızıgüllü ‘Hemşerim, ‘Alem buysa
Kral Benim’... 90’lar televizyon yıldızlarını yaratamadı ama 80’ler
yarattı. Misal ‘Çalıkuşu’ ile Aydan Şener, Osman Seden’in
televizyona armağan ettiği bir yıldızdı ve hiç sinema filmi
yapmadı.
Ama 2000’ler yarattı.
Evet. Nurgül Yeşilçay, Ozan Güven, Mehmet Aslantuğ, Ege Aydan,
Kenan İmirzalioğlu. Sonra Osman Sınav gibi bir yönetmen yarattı.
Uğur Yücel dizi yıldızı oldu. Yaptıkları muhteşemdir,
‘Alacakaranlık’, ‘Hırsız Polis’. Birçok polisiyeyi etkilemiştir.
Türker Bey’in (İnanoğlu) çektiği ‘Arka Sokaklar’ o janra
ulaşabilmiş değildir hâlâ...
Son iki sezonun en çok konuşulan işlerinden biri de
‘Muhteşem Yüzyıl’…
Kendi janrında çok önemli. Bildiğimizi zannettiğimiz tarihi,
sarayın içinden anlatıyor. Yurtdışı satışları da büyük başarı,
Balkanlar’da bu kadar ilgi görmesi inanılmaz. Ama keşke Tudors
olmasaydı da ‘Muhteşem Yüzyıl’ın kendi yerli yapımımız olduğuna
ikna olsaydık.
Bir dizide kaç kişi çalışıyor?
Dizi çok mekânlı, birçok görsele girmesi gereken bir prodüksiyon.
Dolayısıyla çok insan çalışıyor. ‘İffet’i biliyorum; 104-105
kişiydi kadro.
Sosyal güvenceleri...
Parlak değil. Misal dizi üçüncü bölümünde bitiyor, kötü gitti diye.
Hepsi bir anda işsiz ... Yapımcı, “Çocuklar size yeni dizi
ayarlayacağım” da demez. Kendi ekonomisine bakar. Çalışanların
hakları konusunda yapılanlar çok yetersiz.
Unutamadığın dizi müziği var mı?
Esin Engin ‘Çalıkuşu’. Kemal Sahir Gürel ile Nail Yurtsever’in
‘Asi’ ve İskender Paydaş’ın ‘Lale Devri’ müzikleri. Telefonumun
müziği de o. İskender hayatında ilk defa bir aşk dizisine şarkısı
yaptı ve müzik patladı.
Hangi dizi bir fiyaskoydu sence?
TMC’nin büyük paralarla girdiği iki kadının şiddet gören hikâyesi
‘Tek Başına’, üçüncü bölümde kalktı. Yine Faruk Turgut’un ‘Zehirli
Sarmaşık’ı. ‘Derman Bey’ vardı, başrolde Kadir İnanır’ın oynadığı;
ilk defa bazukayla bir cipin havaya uçurulduğu büyük prodüksiyondu,
bir bölüm yayımlanabildi.
En iyi yönetmen?
‘Aşk-ı Memnu’ ile Halit Refiğ, ‘Üç İstanbul’ ile Feyzi Tuna ve
‘Çalıkuşu’ ile Osman Seden (TRT’nin dünyaya sattığı ilk dizidir).
Yakına gelirsek, ‘Çemberimde Gül Oya’ ile Çağan Irmak ve ‘Adını
Feriha Koydum’ ile Barış Yöş.
Unutulmaz oyunculuklar?
Çocukluğumun önemli oyuncusu ‘Kadın Ana’dan Beyhan Saran. Yine o
dönemden Rüştü Asyalı, Ünal Küpeli’nin ‘Alçaktan Uçan
Güvercin’indeki oyunu çok iyi olduğu için. Perran Kutman ve Şevket
Altuğ ikilisi favorilerimdendir. 90’lardan Hale Soygazi ‘Cahide’de
çok iyiydi. ‘Yol Palas Cinayeti’ ile Aydan Şener. Zuhal Olcay da
hep var olduğunu hissettiren bir oyuncuydu, o da çok iyiydi.
Peki erkekler?
Misal Cem Kurtoğlu. Kenan İmirzalıoğlu’yu da beğenirim ama tek
tipin adamı olması da rahatsız eder. Âşık olmasını bekleyemezsin,
kafasına kasket koysan düşer, ille silahı olacak... Kıvanç Tatlıtuğ
kendini aştı. 2000’li yıllar için erkek saymak da çok istemiyorum,
hep ‘best model’lerden fırlamış oyuncular.