Dizilerde kötü kadınlar kazanır!

'Dizilerde kadınlar arası hiyerarşi tıpkı sosyal piramit gibi. Zengin adamla evli kötü kadın en üstte, intihara meyilli yan-kötü kadın ortada ve ezilen iyi kadın en altta'

Bihter, eşi Adnan Bey'in yeğeniyle sevişirken; Fatmagül, tecavüze uğrarken televizyon' bir ışık kütlesine dönüşüyor. Işık endüstri aktörleri için para, seyirciler için zevkli körleşmedir. Reytingler yükselirken, duyarsızlaşma artar. Tuhaf olan, duyarsızlaşırken keyif almak. Adorno'nun uyku hali dediği şey bu olsa gerek...
 
Televizyonu aç, sevişme ya da tecavüz sahnesi bul, orada kal, orada kal, orada kal... üç saniye sonra o ışığı gör, hipnotize ol, uyu, her şeyi bilinçdışına depola.
 
Aşk-ı Memnu'da Bihter, servet dalına konan kuş gibi. Onun ormana ait olduğunu ve o 'jungle'ın içinde uçacağını biliyoruz. Tecavüze uğramayacağını ve aldatacağını da. Ama kadınlığı üzerinden kurduğu iktidarının altından kilimi çekmek de hiç zor değil. Bihter, çıt kırıldım, Bihter kadın. Fatmagül ise, suyun ve toprağın içinde. Sanki, doğa onu televizyona armağan etmiş. Aç aslan sürüsünün önünden ceylan gibi geçerken, hiçbir şeyin farkında değil. Kadının 'yenilen' bir şey olduğunun da...
 
Kadınlar arası hiyerarşi
 
Sistemin kuralları kadına, sırf kadın olduğu için, egemenlik hakkı tanımıyor. Egemen olan servet çoğunlukla eril bir şey. Örneğin, 'Aşk-ı Memnu'da Behlül'ün çok eşli, züppe üniversite öğrenciliği konusunda bir problem yaşanmıyor. Mal varlığı sebebiyle, Adnan Beyle akraba olmak isteyenlerin sayısı da çok.
 
Benzer şekilde, 'Fatmagül'ün Suçu Ne?'de Selim ve arkadaşlarının servet yoluyla istediklerini yapmaları mümkün. Peki, bu dizide babanın peşine takılan kötü yenge karakteri bize kimi hatırlatıyor? Tabi ki, Aşk-ı Memnu'daki kötü kadın Firdevs'i.
 
Firdevs, Bihter'i para kaynaklı iktidar sahibine iterken, Fatmagül'ün kötü yengesi onu yasaya, yani devletin yanına itiyor, itaate zorluyor. Dizilerde kadınlar arası hiyerarşi tıpkı sosyal piramit gibi. Zengin adamla evli kötü kadın en üstte, intihara meyilli yan-kötü kadın ortada ve ezilen iyi kadın en altta
 
Böylece, 'kötü' kadınlar sahibi olmadıkları güçle oynuyor. Hemcinsleri yoluyla, hem kuvvet kazanıyor, hem kötüleşiyorlar. Bu, kadınlar arası hiyerarşik bir durumun da göstergesi: asıl kötü kadın her zaman üstte (iktidarla ilişki kurma iddiası taşıyor), yan-kötü kadın ortada (tecavüze uğramıyor ama intihar etmek durumunda), iyi kadın altta (yenilen, ezilen, zor durumda). Gerçek bir sosyal piramit.
 
Yeşilçam alışkanlığı
 
Bihter intihara, tecavüze uğramış, Fatmagül de evlenmeye mahkum. "Ben evlenmem o alçakla." "Ama, lazım Fatmagül, lazım..." Burada saf ağabeyle, saf köylü kızının konuşması zayıflığın ve yenilginin bir manifestosu gibi. Ağabey, devletin sözcülüğünü yaparken, hem boyun eğiyor hem de kardeşine direktifte bulunuyor. Kız kardeş, 'Evlenmem' derken, hem emre karşı aynı tondan çıkıyor, hem de 'alçağı' hatırlayarak travmasının acısını haykırıyor. Peki sonuç, yasalara itaat etmekten başka bir şey mi?
'Aşk-ı Memnu'da Bihter, bütün çekiciliği ve cesaretiyle yarattığı imrenmeyle karışık kıskançlık seliyle, seyirciyi hıncıyla baş başa bıraktı. Onun hem nispeten güçlü olmasına, hem de o kadar güçlü olmamasına duyulan hınç, seyirciye tuhaf bir zevk verdi. 'Fatmagül'ün Suçu Ne?'de ise zevk, ilk bölümde Fatmagül'ün tecavüzünden alındı. Onu Bihter'in devamı olarak görmekten doğal bir şey yoktu; çünkü seyircinin içindeki ateş sönmemişti. Üstelik, 'Bihter' kendini yaz boyunca oynadığı reklamlarla da hatırlatmıştı. 'Fatmagül'ün Suçu Ne?'yi izlenir kılan ise karşıtlıklardan doğuyor. Zenginle yoksul ilişkisinin uyandırdığı merak, kötü kadınla saf ve iyi adam evliliğinin dengesi, köylü ve kentlilerin ayrışması ve yakınlaşması gibi zıtlıklar, diziyi seyirciye bağlıyor. Bu, bir alışkanlığın da getirişi olabilir: Yeşilçam alışkanlığı. Görüntü siyah-beyaz olmasa da, her şeyi siyah-beyaz görmekten gelen bir tanıdıklık. Kadını ceylan olarak, erkeği aslan olarak görmekten gelen bir yanılsama; yani, bir nevi hap etkisi.
 
Melida Tüzünoğlu/Radikal Hayat