Din ve Medya

Son günlerde bazı akademisyenlerimizin “Din” ile ilgili söylediklerini okuyunca aslında İslâmiyet’e sadece “Dindar” kisvesine bürünmüş

ADNAN BERK OKAN
Fransızların
dinlerine ne kadar bağlı olduklarını onlarla iç içe yaşayınca daha iyi anlıyorsunuz…

Almanların nasıl da samimi birer dindar olduklarını da keza yaşayarak öğreniyorsunuz…

Amerikan Temsilciler Meclisinde temsilcilerin, senatoda senatörlerin; mahkemelerde sanık ve tanıkların, inandıkları kutsal kitap üstüne yemin ettiklerini hepimiz biliyoruz…

Bizde ise “namussuzlukla” suçlanan veya “yüz kızartıcı suçtan” hakkında soruşturma yürütülen bir milletvekili ya da sanığa “namusun ve şerefin üzerine yemin et” denildiği malûmunuz…

İtalya’da Pazar ayinlerinin bazı televizyonlardan canlı yayınlandığını Pazar sabahı İtalya’da uyananlar bilirler…

İlle de komşu Yunanistan’da dinin ne kadar saygın bir kurum olduğunu, ülkeyi yönetenlerin dini kurumlara ve din adamlarına gösterdikleri ölçülü saygıdan anlayabilirsiniz…

Yunanistan’da Ateist bir yazar bile dini liderlerden birine, (bizim Diyanet İşleri Başkanı’na denildiği gibi) “deli” deme edepsizliğini göstermez…

Dünkü Komünist Macaristan’da Pazar sabahları kiliselerin nasıl dolup taştığını, keza aynı şeyin yine eski Komünist Bulgaristan’da da yaşandığını öğrenmek için bu ülkelerde birer Pazar geçirmeniz yeterlidir…

Hele Hıristiyan ve Musevi sporcuların sahaya çıkarken veya bir gol sonrasında nasıl da Allah’a şükrettiklerine tanık olursunuz…

Bizde bir taşra takımı futbolcularından birkaç tanesi maça çıkmadan önce dua ettiler diye o gençlerin oynadığı takım neredeyse küme düşürülecekti…

Ama…

Dinimizi “istismar” edenler yok mu?..

Çoookkk…

Sürüsüyle (“sürü” tanımı kasten kullanılmıştır)…

                                  ***

 Ama bu; dinlerin, peygamberlerin ve onlara gönderilen vahiylerin kutsiyetini ortadan kaldırmaz ki…

Din istismarcılarının yalanlarını ortaya vurmak için kurulduğuna inandığımız Diyanet İşleri Başkanlığı son yıllarda büyük bir atılım içinde…

Bilhassa, sahih olmayan Hadis’ler temizleniyor…

Kaldı ki sevgili peygamberimizin “benim söylediklerimi not etmeyin” diye buyurduğu “en sahih Hadis” olarak bilinirken…

Şimdi lütfen şu Hadis’e bakar mısınız?...

“Ümmetimden on kişi ile tartıldım, ağır geldim. Sonra yüz, sonra bin kişi ile tartıldım yine ağır geldim. O zaman muvazzaf iki melek geldi dedi ki: Bırak, eğer bütün ümmeti ile tartılsa yine ağır gelecek.” (Kadı Iyaz, 1/173)

Kibirli olmayı “günah” sayan bir dinin peygamberi, ümmetine böyle bir şey söyler mi?..

Söylemez elbette ama O’nu, hiç ihtiyacı olmadığı halde ümmetinin gözünde yüceltmeye çalışanlar böylesine, dinimizin temel kurallarına aykırı bir sözü bile ona mal edebiliyorlar…

                                  ***

 Son günlerde bazı akademisyenlerimizin “Din” ile ilgili söylediklerini okuyunca aslında İslâmiyet’e sadece “Dindar” kisvesine bürünmüş yobazların değil, “Bilim İnsanı” adı altında bazı ilmî mürtecilerin de zarar verdiklerini görüyorum…

Bu ne ihtiras?..

Bu ne gözü doymazlık?..

Bu ne aymazlık?..

Mevlâna, Mesnevi’nin 1. cildinin 2. sayfasında şöyle diyor:

“Denizi, bir testiye döksen ne alır?.. Bir günün kısmetini… Harislerin göz testisi dolmadı da sedef kanaatkâr olduğu için inci ile doldu”…

                                  ***

 Ne dolmaz göz testileri var kimilerinin böyle…

Kimisine dünyayı versen, evreni de isteyecek…

Kimine cennette gül bahçesi bağışlasa Yüce Rabbim, “bütün cennet benim olsun” diyecek…

                                  ***

 Ey milletleri Allah’la aldatanlar…

Ey Allah’ı milletle aldattıklarını sananlar!...

Rabbimizi yarattığı kullarla baş başa bırakın lütfen…

Girmeyin aralarına…

Bırakın günahlarıyla, sevaplarıyla dinlerini yaşasın inananlar…

Sadece Kuran olsun rehberleri…

Sokmayın araya başka kitapları, defterleri…