'Din eğitimi öldü!.. Yaşasın dil eğitimi!...'
Yaptı yine yapacağını Ahmet Hakan!.. "Ahmet Hakanlaştı" yani... Tam da eski mahallesinde bayram ilân edilmişken yaptı hem de yapacağını...
GAZETECİLER.COM –
Yaptı yine yapacağını Ahmet
Hakan!..
“Ahmet Hakanlaştı”
yani…
Tam da eski mahallesinde “bayram”
ilân edilmişken yaptı hem de yapacağını…
Tam da İHL’lerine, “üniversiteye
giriş özgürlüğü genişlemişken” yaptı hem de…
Bu günü heyecanla ve biraz da
“olmayacak” kuşkusu ve korkusu ile bekleyen insanların sevinçlerini
boğazlarına tıkayarak yaptı…
Hatırlayacaksınız…
Mehmet
Akif, Seyfi Baba
isimli muhteşem eserinde:
“O zaman koptu içimden şu tehassür
ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param
olsa idi! “ der…
Yahu Ahmet Hakan!...
Keşke sen de “hamiyetsiz” olarak
kalaydın da bu gün, bu makaleyi yazmayaydın…
Merak ettiğinizi biliyoruz sevgili
okur…
Bakın nasıl da güzel giriş yapmış
oysa…
İLKOKULDAN sonra İstanbul’un
Bayrampaşa semtindeki Yeşil Cami Kuran Kursu’na
yerleştirildim...
“Leyli” olarak...
Heves etmiştim: Kuran’ı
ezberleyecek, “hafız” olacaktım...
Etim kurs yöneticilerine, kemiğim
aileme aitti...
Sene 1976...
Anadolu’nun bezgin bir
kasabasından, İstanbul’un Bayrampaşa semtine
fırlatılmıştım.
Dikkat!
11 yaşındaki çocuk, tam bir yılı
aşkın süre kalmayı başardı o kursta...
“Pedagojik formasyon”dan çakmayan
hocaların elinde... Rahleler önünde... Ağır gurbet içinde... Bir
tane bile “Latin harfi” görmeden...
Sonra muhteşem bir
başarısızlık:
Dayanamama hali... Ve
firar...
Ver elini yeniden bezgin Anadolu
kasabası...
İşte o süreçte fark ediyor, o
derme – çatma imam hatip liselerinden başka “janjanlı düz liseler”
de olduğunu ve şöyle devam ediyor yazısı…
İşin tuhaf tarafı şuydu: Bu
kahrolası “düz lise”, sokaklara daha uyumluydu...
Bunu fark ettiğim anda fena
olmuştum... İçime bir ok saplanmıştı...
Ama bunu itiraf edecek mecalim
yoktu...
Çünkü “azınlık psikolojisi”
sarmıştı her yanımı...
Biz “Asım’ın nesli” olacak,
memleketi kurtaracak, “düz lise”ye fark atacak misyon sahibi
çocuklardık...
Coşku veriliyordu ve biz de
coşkuyu hemen kabul ediyorduk.
Ve sonra 28 Şubat gelip
çatıyor…
Ahmet Hakan’a göre, her şeyin başlayıp bittiği gibi, İmam hatip
Liselerinin de bitmesi gerektiği dönemin başlangıcı
yani…
8 yıllık kesintisiz eğitimle imam
hatiplerin orta kısımları kapatılıyor, “katsayı zulmü” ile
mezunlarının üniversitelere girişi imkânsız hale
getiriliyordu...
Bir direnişin tam ortasında
bulmuştum kendimi...
Pink Floyd şarkıları eşliğinde bir
direniş...
Ece Ayhan’ın “Velhasıl onlar vurdu
biz büyüdük kardeşim” dizesine sığınış...
İmam hatipleri
savunuyorduk...
Ama o zaman kimseye lafımızı
dinletemiyorduk.
Sonunda yasakçıların dediği
oldu...
İmam hatipler ezildi, yıkıldı,
terk edildi, boşaldı...
Camianın en azılı imam hatipçileri
bile, mecburen çekip aldılar çocuklarını bu
mekteplerden...
Kısacası:
Yenilmiştik...
Ve sevgili okur…
Değerli Ahmet Hakan kardeşimiz
işte o süreçte Taksim’deki 5 yıldızlı otelin altındaki cafe (kafe
mi yoksa?)’ye takılmaya başlıyor…
Siyasi İslam yerini, magazin
İslâm’ına terk ediyor yavaş yavaş…
Mehmet Akif Ersoy
şiirlerinin yerini Ece Ayhan şiirleri, türbanlı
kız arkadaşların yerini de hafif omuzdan açık elbiseli cıvıl cıvıl
genç kadınlar almaya başlıyor…
Sonunda Ahmet Hakan, İMH’lilere
“umut” veren adam olmaktan çıkıyor, onların “bayram ilân ettikleri
günü zehir eden adam” durumuna yükseliyor…