'DHKP-C'nin eylemi tüm solcular için bir fırsat'

Taraf'ın yeni Genel Yayın Yönetmeni DHKP-C'nin bombalı eyleminin tüm solcular için şiddeti sorgulama fırsatı olduğunu yazdı...

GAZETECİLER.COM -ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne düzenlenen saldırının arkasında DHKP-C olduğu ortaya çıktı. Taraf gazetesinin yeni genel yayın yönetmeni Oral Çalışlar 12 Eylül öncesinde kendisinin de taraflarından biri olduğu sol siyasetlerin şiddet ile ilişkisini analiz etti. 

Sol geleneğin silahlı eylem ve şiddet kültürüyle içselleştiğini anlatan Çalışlar, DHKP-C'nin bombalı eyleminin tüm solcular için şiddeti sorgulama fırsatı olduğunu yazdı...

İşte o yazıdan çarpıcı bir bölüm:

"Kendisini Marksist olarak tanımlayan örgüt, daha önce de Özdemir Sabancı’yı ve Sabancı Holding’in önde gelen isimlerini öldürdü; değişik intihar saldırılarını üstlendi. Bütün bu saldırıları gerçekten sol adına mı düzenlediler, bu da ayrı bir tartışma konusu...

Sol kültürün, Marksist literatürün içinde güçlü bir şiddet damarının olduğunu biliyoruz. “İhtilalcilik”, ya da “devrimcilik” diye tanımlanan anlayışın da özünde şiddet olduğunu düşünmek mümkün.

Şiddet, hiç şüphesiz solculara özgü bir yöntem değil. Yakın tarihimizde Türkiye, El-Kaide’nin insafsız şiddetine tanık olmuştu. Hizbullah’ın kendi üyelerini bile vahşice öldüren yöntemleri henüz hafızalardan silinmedi. Ülkücü şiddeti de biliyoruz.

İnsanlığın değişik ilerleme basamaklarında, ihtilallerde çok kan döküldüğü, şiddetin dozunun olağanüstü boyutlar kazandığı bir gerçek. Bu kitlesel ayaklanma dönemlerinde gelişen şiddet, “sol teori” tarafından, zaman içinde “kaçınılmaz bir gerçeklik” olarak içselleştirilmeye başlandı.

20. yüzyıl sosyalist devrimlerinin rolü

Bu düşüncelerin gelişmesinde, şüphesiz, 20. yüzyıl içindeki sosyalist devrimlerin de önemli bir etkisi oldu. Doğu Avrupa ülkelerindeki iktidar değişiklikleri daha çok Sovyet Kızılordusu’nun müdahalesiyle gerçekleşti. Çin devrimi uzun bir iç savaş döneminin ardından, Küba devrimi ise dağa çıkan bir grup gerillanın iktidarı ele geçirmesiyle başarıya ulaştı.

Bütün bunlarda, şiddet, değişen doz ve biçimlerde rol oynadı. Ancak bunların hiçbiri “bireysel şiddet” diye tanımladığımız, değişik ülkelerdeki terör eylemlerinin benzeri eylemlerle yürüyen süreçler değildi.

Bazı yaklaşımlara göre, şiddetin ve zorun bir mücadele biçimi olarak “normalleştirilmesi”, sonradan bu “sosyalist” iktidarların temel zaafı hâline gelmiştir. Şiddeti iktidara geldikten sonra muhaliflerine de uygulayan Stalin’de simgeleşen “devlet şiddeti”, sosyalist ülkelerin çöküşünün ana nedenlerinden birisi olarak kabul edilebilir.

Tabii solda bunları tartışmak, birçok teorik karşı argümanı da beraberinde getirir, getirebilir. Geçmişte bunları çok tartıştık...

Ancak son DHKP-C eylemi de gösteriyor ki, solun şiddetle ilişkisi tamamen akıl dışı bir noktaya sürüklenmiş bulunuyor. Bu eylemle ne elde edildi? Bir militanın ölümü, bir güvenlik görevlisinin yaşamını yitirmesi, bir gazeteci meslektaşımızın ağır yaralanması ve toplumda bu eyleme karşı oluşan öfke ve tepki dışında ne gibi bir “ürün” ortaya çıktı?

Şiddet yenik düşmüş olanlara özgü bir reflekstir

“Bir insanın kendi yaşamını ortaya koyarak, bir başkasının hayatına kıymasının, sivil bir bireyin hayatında kalıcı hasar bırakmasının solla nasıl bir ilişkisi olabilir” sorusunu daha kararlı bir şekilde sormalıyız. Siyaset tarihinde, şiddet ve yaratıcılığın ilişkili olduğunu en açıktan iddia eden kişinin Hitler olduğunu unutmayalım. Şiddet, dünyadaki farklı ve yeni düşüncelerin karşısında yenik düşmüş olanlara özgü bir reflekstir.

Haksızlıklara radikal tepkiler göstermek doğal bir haktır. Bu durum, masum insanları öldürmeyi, sivil bireyleri sakat bırakmayı hiçbir şekilde meşrulaştıramaz. Şiddet, adalet veya erdem maskesi taşısa da, özü değişmez.

Türkiye’nin çözüm ve dönüşüm açısından “değerli” günler yaşadığı bir dönemde, solculuk adına yapılan bu eylem, tüm solcular için “şiddet ve sol” ilişkisini sorgulamak bakımından bir fırsat olabilir.

Abdulkadir Selvi: İmamoğlu’nun diploması iptal edilir mi Hadi Özışk canlı yayında bombayı patlattı: İmamoğlu dosyası raftan hiç inmedi Ahmet Hakan: Erdoğan’ın hak ettiği bir övgü Ali Karahasanoğlu: Hastayım hakim bey, duruşmayı erteleyin CHP'de Özgür Özel'den üçlü görüşme çıkışı! Hadi Özışık'tan dikkat çeken açıklamalar Salih Tuna: Bu silaha yenildin mi kazanamazsın