Derya Sazak'tan Can Dündar göndermesi!
Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak bugün "Milliyet'ten" başlıklı köşede kaleme aldığı yazıda dikkat çekici mesajlar verdi.
GAZETECİLER.COM - Can Dündar’ın Milliyet patronajı tarafından zorunlu izne çıkartıldığı ve Nuray Mert taktiği ile gönderileceğini iddiası son günlerde medya kulislerinde en çok konuşulan konuların başında geliyor. Kulislerde Başbakan Başdanışmanı Ak Parti Milletvekili Yalçın Akdoğan'ın "Demirören’ler bizi arkadan mı vurmak istiyorlar? Derhal gerekeni yapmazlarsa onları da sileriz. Tek tek herkesi ne yaptığını biliyoruz. Can Dündar’dan başlayarak hepsi gidecek" dediğini iddiası deyim yerindeyse herkesin dilinde.
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak'ın Dündar'ın
kovulmaması için patrona rest çektiği, Can Dündar giderse ben de
istifa ederim dediği de konuşuluyor kulislerde.
Sazak geçtiğimiz haftayı değerlendirdiği bugünkü yazısında dikkat
çekici mesajlar verdi.
İşte Derya Sazak'ın bugünkü yazısının bir kısmı:
AÇIK REJİM, ÖZGÜR MEDYA
Bugün Mısır'da yaşananları dehşet ve acıyla izliyoruz.
Kapalı ve karanlık rejimler işte böyledir.
Aklı ve vicdanı olan herkes, 'cuma' protestolarında olacaklardan
kaygı duyuyordu.
Darbeciler, 'Adeviye Meydanı'na çıkmayın', çağrısı
yapıyorlardı.
Bunun anlamı, topluma korku salmak, 'olacaklardan biz
sorumlu değiliz' mesajı vermekti.
Nitekim 'korkulan oldu', miting dağılırken, kara
giysili polislerle birlikte paramiliter güçler de ateşe başladı.
Muhtemeldir, çatılardaki 'sniper'lar da
işbaşındaydı.
Biz bu filmi 1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'nda
görmüştük.
Havanın kararmaya başladığı ve artık mitingin dağılmaya başladığı
saatlerde kalabalığa açılan ateş sonucu 30'dan fazla insan hayatını
kaybetti. Yüzlerce kişi yaralandı.
Az daha Gezi'de de aynı şey yaşanabilirdi.
Polisin Taksim'i trafiğe açıp, Gezi Parkı'na girme hazırlığı
yaptığı gece, gaz fişekleri altında İçişleri Bakanı Muammer Güler'e
telefonda Harbiye ile Divan Oteli arasına sıkışan insanların
ezilebileceği, parktaki çadırların tutuşması halinde oradaki
gençlerin topluca ölebileceğinden söz ederken, '1 Mayıs
katliamı'nı örnek göstermiştim. Kitlesel eylemlere ne pahasına
olursa olsun, orayı dağıtma, zaptetme duygusuyla müdahale edilirse
kimsenin hesap etmediği bir kıyım atmosferine girmenin en fazla
birkaç dakika alabileceğini söylemiştim.
Madimak'ta ateşe verilen otelde 37 aydın katledilmedi mi?
Allahtan, o gece sağduyu hakim oldu.
Polis, Gezi'ye girmekten vazgeçti.
YAZAR VE MUHABİRLERİMİZLE
GEZİ'DEYDİK
CNN International'in Taksim'den 'canlı yayın'a geçtiği gece
Milliyet muhabirleri ve yazarlarıyla Gezi'deydik. Hem insani hem de
mesleki görevimizi tam olarak yaptığımızı Mısır'da olanlardan sonra
daha iyi anlıyoruz.
Ne yazık ki, Gezi'deki olayları bastırma adına sergilenen
orantısız güç de beş gencimizin hayatını aldı.
Türkiye'de siyasetin tüm tarafları, partilerden, sivil topluma,
gencinden yaşlısına 'demokrasi'nin değerini bilmeli.
Taksim'den, Tahrir'e, Adeviye'ye yaşananları tekrar tekrar
anlamalı, sorgulamalıyız.
Ne komplo, ne ordu?!
Tek yol demokrasi.
Açık rejim, şeffaf toplum.
Özgür medya!
GAZETECİLERİ İŞİNDEN ETMEYE
ÇALIŞIYORLAR
Türkiye'de son aylarda yine 'bulanık suda' avlanmak isteyenler,
'durumdan vazife çıkarmaya' çalışanlar var: Bunların bir
kısmı 'Eylül'de bir şeyler olacak' fısıltısını yayarken, bir kısmı
da medyayı susturmaya, gazetecileri işinden gücünden etmeye
çalışıyor.
'Eylül sendromu'nu peşinen reddediyoruz.
Milliyet olarak, gazeteciliğin daima sivil, demokrat, hak,
hukuk, adalet kavramlarına bağlı, özgürlükçü bir ortamda
yapılacağına inanıyoruz. Kürt sorununun da aynı anlayışla
çözüleceğine inancımız tamdır.
Türkiye, Suriye sınırındaki tuzaklardan kendisini koruyacak siyasi
birikime sahiptir.
İyi haftalar, saygılar.
Derya Sazak'ın bugünkü yazısının tamamını okuyabilirsiniz.