Derin savaşı Akif Beki mi kaybetti?

Bugüne kadar bu konuda hiç yazmayan Özkök bugün suskunluğunu bozdu. Ona göre Başbakan'ın çevresindeki savaşta Beki kaybeden oldu!

Hürriyet'in tepe ismi Ertuğrul Özkök bugün sütununu Nuriye Akman'ın Akif Beki ile yaptığı mülakata bırakıyor... Bazı soruların ve Beki'nin verdiği cevapların altını çiziyor...

Akif Beki'nin şifreli konuşma sanatının büyük ustalığı ile verdiği röportajdan Özkök'e göre sadece bir anlam çıkıyor "Başbakan ve çevresi" Bugüne kadar bu konuda hiç yazmayan Özkök, Başbakan'ın çevresindeki derin savaşı Akif Beki'nin kaybettiğini söylüyor...

(* * *)

Nuriye Akman: Ayrılmanızda Ömer Çelik faktörü var mıydı? Onu siz Başbakan'ın yanından uzaklaştırmışsınız. O da intikam almış, yumruklaşmışsınız.

Akif Beki: Ömer Çelik'le hiçbir zaman yumruklaşmadık. Aramızın uzun süre iyi olmadığı doğru. Fakat birbirimize kötü söz sarf etmedik. Bir zamanlar çok iyi arkadaştık. Sonra aramıza ihtilaflar girdi.

Nuriye Akman: Başbakan'ın diğer adamları arasında kıskandığınız oldu mu? Egemen Bağış'ı kıskandınız mı?

Akif Beki: Geçmişte ihtilafa düştüğümüz zamanlar oldu.

Nuriye Akman: Cüneyd Zapsu ile niye geçinemediniz?

Akif Beki: Görüş ayrılığı yaşadığımız belki çok olmuştur. Ama geçinemediğimiz doğru değil. (...) Tabii ki tartıştığımız zamanlar oldu. İki mesai arkadaşı arasında olmaz mı tartışma?

Nuriye Akman: Ahmet Davutoğlu ile neydi ihtilafınız?

Akif Beki: Yine aynı şekilde görüş ayrılığına düştüğümüz çok olmuştur. Ama sonuçta onun yaptığı iş belli, benim yaptığım iş belli. Kesişen yerlerde ihtilafımız olmuştur.

Başbakan'ın yakın çevresindeki 5 kişi arasındaki ilişkileri görüyor musunuz?

Sizce bu normal midir?

Mülakatın gelişmesine ve ondan yansıyan görüntüye bakarsanız, tam bir iktidar savaşı var.

Hayır, ben tam aksini söyleyeceğim.

İnsan, medya ve iktidar olan her yerde, ilişkiler böyledir.

Bu cümlenin altını iyi çizin, çünkü biraz sonra yine döneceğim.

Nuriye Akman'ın mülakatına bakarsanız, şu sonuca varabilirsiniz.

Yakın çevredeki bu derin savaşı Akif Beki kaybetti.

Hayır, hiç öyle bir şey olmadı. Bunun tanığı da benim.

* * *

Akif Beki'nin ayrılışı hakkında bugüne kadar bir şey yazmadım.

Ama burada çok az insanın bildiği bir durumu aktarayım.

Hürriyet'le Başbakan Erdoğan'ın en gergin günlerinde bile, ben ve Ankara Temsilcimiz Enis Berberoğlu, Akif Beki ile görüşmeye devam ederdik.

Bundan 8-9 ay kadar önce uzun bir öğle yemeği yedik.

O yemekte bana, artık ayrılmak ve tekrar gazeteciliğe dönmek istediğini söyledi.

Nitekim öyle yaptı.

Yani onun gazeteciliğe geçişi, bu "yakın çevre" fotoğrafından dışarı yansıyanlarla ilgili değildir.

Ben o çevreden Ömer Çelik'i de çok iyi tanırım.

Onunla da uzun yemeklerimiz, sohbetlerimiz vardır.

Bana göre, dünyada onu en iyi anlayacak insanlardan birinin Akif Beki olması gerekir.

Tabii bunun tersi de geçerli.

Ama bakın bütün bu benzerliklere rağmen, "yakın çevre" belli bir tansiyonu, görüş ayrılığını barındırıyor.

İşte bu noktada toplumsal bir gerçeğe geliyorum.

Aynı şey, bütün güçlü liderlikler çevresinde ve kurumlar içinde de yaşanır.

O yüzden liderlikleri ve kurumlarını "monoblok" yapılar olarak düşünmemek gerekir.

Böyle olunca da, en gergin ortamlarda bile, "karşı tarafta" sorunları çözecek, tansiyonu düşürecek ve işlerin kontrolden çıkmasını önleyecek geçerli bir veya birkaç "muhatap" bulunabilir.

O muhataplar, karşılık bir güven oluşturabilirlerse, bundan herkes yararlanır.

Bu durum kişiler için de geçerlidir, kurumlar için de geçerlidir.

Ülkeler için de.

Demirel'in o sözünü hiç unutmamak gerekir.

"Barış yapmayı bilmeyenler, savaş yapmamalıdır..."