Defne Joy Foster'ın annesine Anayasa Mahkemesi'nden kötü haber
Anayasa Mahkemesi, Kerem Altan'ın evinde ölü bulunan sunucu Defne Joy Foster'ın annesi Hatice Foster'ın yaptığı bireysel başvuruyu kabul edilemez buldu.
Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Kerem Altan'a ait
Caddebostan'daki evde 2 Şubat 2011'de Defne Joy Foster'ın hayatını
kaybetmesiyle ilgili Ahmet Altan'ın oğlu gazeteci Kerem Altan'ın
herhangi bir kusuru olmadığı gerekçesiyle "takipsizlik" kararı
vermişti.
Foster ailesinin itirazı, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesince de
reddedilince kanun yararına bozma yoluna başvurulmuş, dosyayı
inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesi, soruşturmada hukuka aykırı
olarak takipsizlik kararı verildiğine hükmetmişti.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, Kerem Altan hakkında delillerin
toplanması ve incelenmesine karar vererek, takipsizlik kararını
bozmuştu. Dairenin kararında, soruşturmanın eksik yapıldığı, ihmal
sonucu Foster'ın öldüğü belirtilmişti.
Yargıtayın bozma kararı sonrası dava açıldı
Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin
kararı doğrultusunda, Altan hakkında "yardım veya bildirim
yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi"
suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Tutuksuz yargılanan Kerem Altan, "yardım veya bildirim
yükümlülüğünün yerine getirilmemesi" suçundan 2 ay 15 gün hapis
cezasına çarptırıldı. Mahkeme, hükmün açıklanmasını geri
bıraktı.
Bu karara yapılan itirazın reddedilmesi üzerine Hatice Foster,
kızının şüpheli ölümü hakkında ceza soruşturmasının etkili
yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Kabul edilemez bulundu
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu kabul edilemez buldu.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, soruşturma makamlarının soruşturma
olayından haberdar olur olmaz resen harekete geçmesi, soruşturma
sürecinin kamu denetimine ve gerektiği ölçüde ölenin yakınlarına
açık olması ve soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi
konularında başvurucunun herhangi bir şikayetinin bulunmadığı
belirtildi.
Gerekçede, bu konularda Anayasa Mahkemesince resen tespit edilen
bir eksiklik de olmadığı vurgulandı.
Başvurucu tarafından sanığın evinde başka kişilere ait izler
bulunmasına rağmen soruşturmada bu kişilerin belirlenip ifadelerine
başvurulmadığının iddia edildiği anlatılan gerekçede, bu nedenle
soruşturmanın yetkili makamlarca ölüm olayını aydınlatabilecek ve
sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit
edilip edilmediği yönünden incelendiği bildirildi.
Somut olayda, 2 Şubat 2011'de cumhuriyet savcısı ve uzman
ekiplerince olay yerinin fotoğraflanıp kamera kaydına alındığı,
krokisinin çizildiği, ölüm nedeninin tespiti için ölü muayenesi ve
otopsi işlemlerinin yapıldığı, ihtisas kurulundan gerekli
raporların alındığı kaydedildi.
Soruşturma süreci
Gerekçede, ölümle ilgili olay yerinde bulunan olası delillerin
laboratuvarca incelendiği, olay hakkında bilgi sahibi olabilecek
kişilerin ifadelerine başvurulduğu, çevredeki kamera kayıtlarının
incelendiği, başvurucunun kızının ölü bulunduğu dairede yaşayan
kişinin telefon yoluyla kurduğu iletişimin tespit edildiği
anlatıldı.
Ölene erken müdahale edilmesi halinde hayatta kalıp kalmayacağı
hususunda ihtisas kurulu ile genel kuruldan rapor alındığını ve
soruşturmanın sonunda ceza mahkemesince sanığın yardım veya
bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunu işlediği
sonucuna varıldığı hatırlatılan gerekçede, mevcut durumda Anayasa
Mahkemesinin ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti ve varsa
ölümün sorumlularının belirlenmesi için gerekli adımların atıldığı
kanaatinde olduğu belirtildi.
Gerekçede, başvurucunun sanığa daha fazla ceza verilmesini talep
ettiği anımsatılarak, bu noktada Anayasa Mahkemesinin doğrudan
ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde
delillerin değerlendirilmesini yapması veya yürütülmesi gerekli
soruşturma işlemlerini belirlemesinin mümkün olmadığı
vurgulandı.
Anayasa Mahkemesinin görevi
Anayasa Mahkemesinin görevinin, bu makamların maddi olaylara
ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini
koymak olmadığı kaydedilen gerekçede, bu konuda asıl sorumlunun ilk
elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari merciler olduğu
bildirildi.
Başvurucunun iddialarına ilişkin kesin, ikna edici nitelikte bir
bulgu elde edilemediğine dikkati çekilen gerekçede, şunlar
kaydedildi:
"Başvurucunun kızının ölmeden önce yardıma muhtaç hale gelmesine
sanığın kasten sebebiyet verdiğine dair bir iddianın bulunmadığını
ve bu yönde herhangi bir delil veya emarenin de mevcut olmadığını
nazara alan Anayasa Mahkemesine göre yaşam hakkının etkili
soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması müessesinin uygulanmamasını zorunlu
kılmamaktadır. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir."