Darbe olsaydı Özkök ve Ahmet Hakan ne yazacaktı?
Taraf yazarı Yıldıray Oğur'dan çarpıcı bir 'flashback' ve ilginç bir kehanet. 27 Nisan'dan sonra darbe olsaydı kim ne yapacaktı?
27 Nisan muhtırasının yıldönümünde gazete köşelerinde sayısız 'flashback' göze çarpıyor. Ancak en eğlencelisi kuşkusuz Taraf yazarı Yıldıray Oğur'un yazısı oldu. Oğur, 27 Nisan muhtırasını bir darbe provası olarak tanımladıktan sonra ya darbe olsaydı sorusunun cevabını kurgulamış.
Darbe olsaydı, Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, Tufan Türenç neler yazacaktı? Hürriyet hangi manşeti atacaktı? Liberaller, solcular nasıl pozisyon alacaktı? İşte Yıldıray Oğur'un cevabı:
Son günlerde meydana gelen gelişmeler hakkında
27 Nisan 2007 gecesi 23.30’dan sonra Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Sahte siyasi pozisyonlarını eriten bir gece yarısı aydınlanması yaşadı Türkiye.
27 Nisan e-muhtırası, Türkiye’nin darbe tatbikatıydı.
27 Nisan gecesi Türkiye’deki saf demokratların gözünü açtı.
Artık biliyoruz ki o gece yarısı ve sonrasında yaşananlar muhtemel
bir darbe sonrasında da aynen yaşanacaktır.
27 Nisan muhtırasının bozuk Türkçesi bize göstermiştir ki yarın
darbe olsa darbenin bildirisi “İrticacı ve bölücüler oha falan
olmuş” diye başlayıp “Darbe yaptık dermişim” diye
bitecek.
Darbe olduğunu yine Metehan Demir’in tok sesinden
duyacağız.
NTV, Habertürk ekranlarına üstü üste sevinçli
CHP’liler, gururlu emekli askerler ve “asker ne yapsın, keşke
olmasaydı” kıvamındaki Tufan Türençler çıkarılacak.
CHP’li Mustafa Özyürek, Onur Öymen kanallara canlı bağlanıp “Bu
bir darbedir hükümet gereğini yapsın” diye darbenin arzuhalciliğini
yapacak.
Yarın bir darbe olursa yine milyonlarca kişi ertesi gün Çağlayan
Meydanı’na koşup bayraklarıyla kutlama yapacak. (Sakın o mitingde
darbeye de karşı çıkılmıştı yalanına bakmayın, bizzat şahidiyim)
Muhtemelen mitingde darbe bildirisi Şehrazat’ın Onur’una
okutulacak. Belki kürsüye çıkan bir kişi vaziyeti kurtarmak için
konuşmasının bir yerinde “keşke darbeye gerek kalmadan bu
çözülseydi” diyecek. Ama o da hiç alkışlanmayacak.
Hürriyet gazetesi birinci sayfasına yine bir Bülent Arınç
resmi basıp üstüne “Her şeyi bozan o” diye yazacak.
Bugün hâlâ utanmadan önüne gelene demokrasi dersi vermeye çalışan
Ertuğrul Özkök “Bu darbe, sadece demokrasimiz değil, aynı zamanda
iktidarımız, muhalefetimiz, hepimiz için büyük bir ayıptır. Ama
“vicdan” duygum beni insafa davet ediyor. Demokrasi kaygısıyla,
sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici
bir girişim olacaktır. Çünkü bu darbe bildirisinde savunulan
görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır”
diye yazacak.
Gazetenin liberallere çakma müfrezesinin iki numarasına yükselen
Ahmet Hakan “Sivil siyaset sorumlu davranmayacak, iktidarıyla
muhalefetiyle ülkeyi darboğaza sokacak, oluşan zemin üzerine
“muhtıra” gelecek... Ve bize de sadece ve sadece
“Muhtıraya karşıyız” demek mi düşecek?” diye
yazarak darbe olduğunda kendisine ne demek düşeceğini
unutacak.
Bugün darbe anayasası değişmesin diye daha taslak çıkmadan
kendilerini gazetelere televizyonlara atan aydınların 27 Nisan
bildirisine karşı ancak 15 gün tartışıp uzlaşarak
yayınlayabildikleri “kahrol muhtıra” bildirisi hatırlanıp, onlardan
hiçbir şey beklenmeyecek.
“Bu darbenin sola karşı yapılmadığına” kanaat getirince Türkiye solunun büyük bir kısmı hem darbeye hem de AKP’ye karşı çıktıklarını söyleyerek vaziyeti kurtarmaya çalışacak.
Yani ey demokrat aradan geçen üç yıl seni bekleyen muhtemel
felaketi unutturmasın. Şartlar ve vaziyet hâlâ aynıdır.
27 Nisan 2007 biz herkesin bir gün demokrat olabileceğine inanmış
saf demokratların aydınlama günüdür.
Yani “Son günlerde meydana gelen gelişmeler hakkında” düşünürken “Son günlerde meydana gelen gelişmeler hakkında” başlıklı üç yıl önceki muhtırayı unutma ve unutturma.
Bu arada bir Büyükanıt vardı ne oldu ona?
27 Nisan’ın e-çiçeği
Güvenilir bir kaynaktan duyduğuma göre 27 Nisan gecesi, geçenlerde “herkes horul horul uyurken biz bildiri yazıyorduk” diyen Cemil Çiçek aslında “biz de onlara internet sitemizden cevap verelim” gibi bir öneride bulunmuş. Ama kimseyi ikna edememiş. Erdoğan birkaç kurmayına bildiriyi yazma talimatını vermiş. Ceza olarak da bildiri Çiçek’e okutulmuş.