‘Danışman’ denilince sadece o geliyor akla...
Zapsu’nun danışmanlık döneminde Erdoğan’ın övülecek, alkışlanacak, “bravo!” denilecek o kadar çok başarısı var ki…
ADNAN BERK OKAN
Daha önce bu kadar tartışıldılar mı hatırlamıyorum...
Kimler mi?..
Başbakanlık danışmanları...
Sanki, Erdoğan’ın “son
dönem” danışmanları kadar tartışılanı hiç
olmadı...
Tabii, kişiler tartışılıyormuş gibi görünse
de aslında "kurum" tartışılıyor...
Sevgili Peygamberimizin danışma/istişare ile ilgili yaşadığı bir de olay vardır… Kısaca anlatayım: Bedir Savaşı’nda ashaptan Hubab isimli bir kişi, Müslümanların mevzilendiği yeri beğenmemişti. Rasûlallâh’a (s.a.v.) gelerek: “Ey Allah’ın elçisi, buraya Allah’ın emriyle mi indin yoksa bir savaş taktiğiyle mi?” diye sordu. “Savaş taktiğiyle” dedi Sevgili Efendimiz… Bunun üzerine Hubab fikrini söyledi: “Ey Allah’ın elçisi!.. Bedir köyünün en sonundaki kuyu etrafında mevzi alalım. Böylece putperestleri susuz bırakmış oluruz”. Peygamberimiz bu teklifi çok doğru bulup hemen talimatını verdi ve Hubab’ın önerdiği akla göre strateji geliştirildi. Sonuç bildiğiniz gibi zafer oldu… |
Sabah’ta; Mehmet Barlas – Hıncal Uluç başbakanlık danışmanlığı üzerine karşılıklı, birbirlerinin tezlerini mesh eden makaleler bile yazdılar…
Ertuğrul Özkök, Başbakan Erdoğan’a “bedava danışmanlık hizmeti” verdi bir yazısında…
Fatih Altaylı başbakanlıkta yüze
yakın danışman/müşavir kadrosu bulunduğuna çekti
dikkatlerimizi...
Ve...
Buna rağmen tartışmanın sadece tek bir danışmanın atanması
üzerinden yapılmasının doğru olmadığını savundu bir
makalesinde…
Fehmi Koru, danışmanların asıl görevlerinin kendisine danışan kişi uğruna ölmek değil; doğru bilgiler vermek olduğunu yazdı…
Bu arada danışmanlık isimli kurumun kimileri tarafından nasıl da yıpratıldığı, aşındırıldığı sanırım fark edilemedi…
Başbakan danışmanlarından birinin yetersizliği sebebiyle bütün bir “danışmanlık kurumu” alay konusu oldu…
Oysa danışmak, şura, meşveret insanlık tarihi kadar eski bir kurumdur…
Gerekliliktir…
Bilinmeyenlerin, bilenlerden öğrenilmesidir…
Allah güven duyanları sever
“Yapılacak işin için akıllı ve bilen birine danışırsan işinin yarısını çözmüş olursun” diyordu Dale Carnegie…
John Lubbock ise mealen; “bilen birine danıştığımda öyle şeyler öğreniyorum ki bunların hepsini öğrenmek için kitap okumaya kalksam ömrüm yetmez” demişti…
Bizim atalarımız da “bilmemek ayıp değil, öğrenmemek (sormamak) ayıptır” dememişler miydi?..
Kuran’da Al-i İmran Suresi 159. Ayet’te de şöyle buyrulur:
“... ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla istişare et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah’a güven; çünkü Allah güven duyanları sever.”
Danışmanlığı hak edenler…
Demek istemem o ki Başbakan danışmanlarından birini eleştirirken keşke daha dikkatli olunsa ve “danışmanlık” kurumu külliyen yıpratılmasaydı…
Neden böyle oldu tam olarak bilmiyorum ancak…
Duayen bir siyasetçinin dediği gibi:
“Türkiye’de Erdoğan’ın bir önceki dönem danışmanları dâhil hiçbir eski başbakan danışmanı şu son dönem başbakanlık danışmanları kadar yetersiz değildi”…
Söyledikleri (ya da "iddiası" mı demeliyim bilmiyorum)
üzerine yorum yapacak değilim...
Zira danışmanlar arasında siyasi ihtirasla yanıp kavrulanlar
olabileceği gibi, deneyim ve derin bilgi sahibi
olanların da mutlaka olduğu kanaatindeyim…
Ve Cüneyt Zapsu
Ve bir de emin olduğum bir şey var…
Şu son dönem danışmanlarından öncekiler ve başbakanlık yapmış diğer liderlerin danışmanları köşe yazarlarıyla ağız dalaşı yapmazlar, gereksiz ve hatta aşağılayıcı, hakaret içeren tartışmalara girmezlerdi…
Ve hele bugüne kadar gelmiş geçmiş başbakan danışmanları içinde “en başarılı, en etkili, en liberal, en küresel, en ünlü ve en efektif” biri vardı ki; (bence) son derecede samimi ve hatta gerekli bir teşbihi yüzünden ve tabii ki küçük insanların ihtiraslı baskıları sonucu Başbakan danışmanlığı görevinden uzaklaştırıldı…
Kim mi?..
Söyleyeyim: Cüneyt Zapsu…
Onun danışmanlık dönemini hatırlayın lütfen…
Zapsu’nun danışmanlık döneminde Erdoğan’ın övülecek, alkışlanacak, “bravo!”
Bazen danışan kişinin ihtirasları da danışılan kişinin değerinde aşınmalara sebep olabiliyor… Bu konuda somut bir örnek verebilirim çünkü olayın bizzat yaşayanlardan biriyim… Cem Uzan’ın, Başbakan Erdoğan’a hakaretler yağdırdığı ünlüBursa Mitingi öncesinde “sakin olun, öfkelenmeyin, devletin aldığı karar siyasi de olsa aynı zamanda ticari… Siz ailenizin şirketlerinden önce genel başkanı olduğunu genç Parti’den sorumlusunuz” dediğimde o günkü danışmanlarından Ersin Taranoğluve Adil Aşırım da bana destek verince Cem Uzan işaret parmağını“itham eder gibi” önce bana sonra da iki danışmana sallayıp; “seni de dinlemem, seni de dinlemem, seni de dinlemem” demişti… Sonucu biliyorsunuz… Hem ailesi bitti (bitirildi) hem Genç Parti... Uzan şimdi Paris’te “kanun kaçağı” bir iş adamı olarak sürdürüyor hayatını… Ben danışmanı değildim ama daha önce bir başbakanın danışmanlığını yaptığım için siyaset/devlet(siyasetçi ilişkilerini oldukça iyi biliyordum… Neyse; sadece örnek olsun diye hatırlattım… |
denilecek o kadar çok başarısı var ki…
İnkâr edenlerin aklından ve vicdanından şüphe ederim…
Zira o dönemi konuştuğumuzda muhalifleri arasında çok sayıda akil insan Erdoğan’ın başarılarını (halen) ve o başarıların gizli mimarlarından birinin Cüneyt Zapsu olduğunu kabul etmekten çekinmiyorlar…
Örnek mi?..
Türkiye’nin onun danışman olduğu dönemdeki küresel dış ilişkiler, ekonomi, demokrasi ve hukuk konularındaki saygınlığı ile bugünü kıyaslayın lütfen…
Bugüne bakar mısınız?..
Erdoğan'ın iktidar dönemindeki başarıalarının zirve yaptığı döneme bakarsanız Başbakan’ın en etkin ve küresel dünya ile en güçlü ilişkileri olan danışmanının Cüneyt Zapsu olduğunu göreceksiniz…
Başbakan’ı bütün dünya ekonomi aktörleri ve siyasetçileriyle (hem de henüz daha milletvekili bile değilken) “dost” yapan, Türkiye’nin küresel figüranlıktan küresel aktörlüğe terfi etmesinde en büyük katkıyı sağlayan mükemmel bir iletişimcidir Zapsu…
2002 seçimleri öncesinde yanında olmasaydı küresel aktörlerin hiçbiri, hiç kimse tarafından Erdoğan’ın değiştiğine, “Milli Görüş” gömleğini çıkardığına ikna edilemezdi…
IMF’e, Kemal Derviş’in ekonomi programının aynen sürdürüleceği konusunda Zapsu değil de bir başkası kefil olsa kabul görür müydü?..
1 Mart Tezkeresi kabul edilmeyince ABD ile kopan ilişkileri kim bağladı ki?..
Elbette Zapsu…
O ilişkiler yeniden tesis edilmeseydi dünya piyasalarından Türkiye piyasalarına öylesine güçlü para akışı olabilir miydi?..
Bir de bugüne bakar mısınız?..
Allah aşkınıza, elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin:
Bugünkü danışmanlardan hangisini Cüneyt Zapsu ile kıyaslayabilirsiniz?..
Ya da kıyaslayabilir misiniz?..
Yani demek istiyorum ki;
“Söyle bana danışmanını söyleyeyim sana ne olacağını”…
Ama…
Gelin gerçekçi olalım…
Başbakan değişmedi…
Aynı performansı, aynı kararlılığı, aynı cesareti ile yoluna devam ediyor…
Tek eksiği sezgi gücünün aşınması…
Bunda da, itiraz etmeyi bilmeyen, küresel değil yerel düşünen yeni danışman kadrosunun etkisi var…
Başbakan’ın bilhassa dış politika ve gezi protestocuları konularında hata yapmadığını kim söyleyebilir?..
Söylerse her şey ortada…
Olan bitenler iddia sahibini yalanlar yani…
En fenası; Türkiye ekonomisinin ve tabii ki haliyle dış politikasının böylesine büyüdüğü döneme imza atan bakanlar kurulu topyekûn gözden düşerken; bakan olduğu ilk günlerdeki vitrin süslemeleri dışında sürekli olarak başımızı belâya sokan Ahmet Davutoğlu halen fiili olarak hem Dışişleri Bakanı hem de başbakan başdanışmanı…
Bir 2008 öncesini düşünüyorum…
Bir de 2008 sonrasını…
Ve yüreğim yanıyor…
İlle de Cüneyt Zapsu’nun başbakan danışmanlığından uzaklaştırılmasında hani utanmasam birilerinin komplosunu bile arayacağım…
Yahu arkadaşlar!..
Televizyon ekranlarında konuk davet edip de sohbet edenler!..
İçinizde Zapsu’ya ulaşacak ve onu konuk edip “danışmanlık” kurumunun kutsallığını ve danışmanı olduğu süreçte Erdoğan’ı küresel aktörlüğe taşıyan yolları nasıl kat ettiğini anlattıracak biri yok mu?..
adnanberkokan@gmail.com