Daha dur hele Altemur ağabey dur hele!..
Hele; beyinleri bacaklarından ve midelerinden önce yaşlanmış nice yazıcının gazete köşelerini işgal ettikleri hatırlandığında...
ADNAN BERK OKAN
Yeni Çağ gazetesi yazarı,
Türk basınının duayenlerinden
Altemur
(Kılıç) Ağabey dünkü köşesinde
"Yorgun düştüm" diyerek
“bıraktığını” ilân etti.
Altemur Ağabeyle ömrümün tek bir gününde bile aynı şeyleri düşünmedim…
O sadece cumhuriyetçiydi...
Ben ise demokrasisi olmayan cumhuriyeti bir türlü
benimseyemedim…
O kökten milliyetçi idi;
ben “Milletçi” olmayı tercih ettim.
Öyle yazıları oldu ki köşelerinde;
neredeyse saçımı başımı yolacaktım zira öylesine kafatasçı
bir bakış açısıyla yapıyordu analizlerini…
Öylesine sinir bozucu konuşuyordu ki ekranlarda, genç ve fanatik milliyetçi / ırkçı Türk delikanlıları ellerine silah veya herhangi bir delici/kesici âlet alıp sokaklara fırlayacak ve kesmek için “Kürt” arayacaklar diye ödüm koptu…
Ama…
Bütün bunlar, Altemur Ağabeyin köşesini bırakıp gitmesine razı olacağım anlamına gelmez…
Hele; beyinleri bacaklarından ve midelerinden önce
yaşlanmış nice yazıcının gazete köşelerini işgal ettikleri
hatırlandığında...
Evet...
Onun gibi düşünmesem de samimi heyecanına her zaman hayran
oldum...
Evet...
Onun gibi düşünmesem de beyninin nüfus cüzdanında yazan
yaşından çok daha genç olduğuna inandım...
Ama...
Bugün imama kızıp abdest bozmasını kabul
edemiyorum...
Hem de;
“Atatürk Cumhuriyeti'nin en parlak, aydınlık yıllarını yaşadıktan sonra bu karanlık yılları yaşamak bana çok ağır geliyor!” deyişine hiç katılmadığım halde…
Hem de;
İçinde bulunduğumuz yılın ve gelecekte yaşayacağımız
yılların;
cumhuriyetimizin yokluk, yoksulluk, günlerinden; gençlerinin
neredeyse tamamını savaş meydanlarında şehit olarak bıraktığı
yıllardan çok daha parlak olduğuna / olacağına inandığım
halde...
Yani dostlar...
Daha ne diyeyim?..
Tük film repliği gibi ben ve Altemur Ağabey "ayrı
dünyaların insanlarıyız" ama ikimizin de ülküsü aynı:
Bu güzel ülkenin, bu asil milletin huzuru, refahı,
mutluluğu ve özgürlüğü...
İşte o aynı ülküdür ki ayrı düşünsek de onun yazmasını, bizden
farklı düşüncelerini büyük bir olgunlukla yaymasını arzulatıyor
beynime de yüreğime de…
Ba ba ba ba: Pili bitiyormuşmuş...
“Pilim bitiyor” ne demek Altemur
Ağabey!..
Aksine 89 yılda öyle bir dolmuş ki pilin bir 89 yıl daha iş görür…
Ama kalemle…
Silahla değil…
Yani;
merhum babana verdiğin sözü unutarak…
Yani;
ancak görev bittikten sonra kılıfına sokacağına söz verdiğin
silâhını hiç vakit geçirmeden kılıfına
sokarak…
Cumhuriyet’in yok olduğu falan yok Altemur ağabey…
Senin pencerenden öyle görünse de cumhuriyet yok olmadığı gibi çağdaşlaşıyor, demokratikleşiyor ve Batılılaşıyor…
Bundan mutlu olman gerekirken kahrolmayı sana yakıştıramıyorum…
Hiç korkma Altemur ağabey…
İstiklal Marşımız bile “korkma!” diye başlıyor ama sen korkuyorsun…
Yakışıyor mu sana?..
İnşallah yaşayacak ve bütün ileri demokrasilerde olduğu gibi bir seçim gecesi Erdoğan’ın da gittiğine tanık olacaksın…
O da o gece asla “gitmem”
demeyecek...
Halkına, kendisine yıllarca verdiği yetki için teşekkür
edip gidecektir hem de…
Namık Kemal’in söylediği "Vatan mahzun, ben mahzun" dizesi o gün elbette geçerliydi ama bugün öyle değil…
Bugün; “vatan mağrur, biz mağrur”uz…
Çünkü Atatürk ve silah arkadaşlarının (içlerinde merhum baban da vardı) emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti gerçek “Batılı” ("Batıcı" değil) bir ülke olarak Atatürk’ün hedef gösterdiği “Muasır medeniyetler” yolunda hızla ilerliyor…
Yani Altemur ağabey;
Ne şeriat devleti geliyor ne de ahlâk elden gidiyor…
Türkiye bütün enerjisiyle hızla yükseliyor…
Yani Altemur ağabey;
Gel vazgeçme yazmaktan…
Sana ve senin gibi değerlere (aynı şeyleri düşünüp hissetmesek de) çok ihtiyacımız var…