Dağda herkes evliya olur Fatih'çiğim!..

Bütün kutsal dinler insanların nefisleriyle mücadele yeteneklerini arttırmak için “oruç” geleneğini getirmişlerdir…

ADNAN BERK OKAN

 

Sevgili Fatih Altaylı da milyonlarca Fenerbahçe fanatiği ve “taraftar” futbol yazarı gibi Galatasaray – Trabzonspor arasında oynan maçta tribünlerde asılan ve üzerinde "2010-2011 Türkiye Ligi şampiyonu Trabzonspor hoş geldin"  yazan pankarta çok kızmış…

Öfkesini de köşesine taşımış…

Galatasaraylı kimi taraftarların yaptıkları bu son derecede sevimli, masum ve zeki şaka için  “Edepsizlik” demiş…

Ve bir Galatasaraylı olarak o şakadan utanmış…

Zaten yazısının başlığını da, Ben utanıyorum siz utanmıyor musunuz!”  diye atmış…


Olgun Fenerbahçeliler

Keramet nerede?..

Yaşanmışlığı var mıdır bilemem ama anlatılmasında keramet olduğundan hiç şüphem yok…
Efsane şöyledir: 
Pir Şücaeddin İlyas’ın halifesiŞeyh Zekeriyya’nın müridi, halk arasında “İğneci Baba” ismiyle bilinen İğnecizade Şeyh Safiyüddin Mahmud Halveti de gün gelir şeyh olur.
İğneci Baba’nın, çobanlık ile geçimini sağlayan ve aynen kendisi gibi “Evliya” olan bir de kardeşi vardır. Çoban olan kardeş bir gün ayakkabıcılık yapan ağabeyi İğneci Baba’yı ziyarete gelir.
Beraberinde de her zaman olduğu gibi koyunlarından sağdığı bir miktar süt vardır.
İşin ilgi çekici yanı, Çoban Evliya’nın sütü bir mendile koyması ve tek damlasını bile akıtmadan ağabeyine getirmesidir.

Çoban Evliya, ağabeyinin dükkânına girer velindeki süt dolu mendili duvarındaki bir çiviye asar. 
Bu sırada İğneci Baba dükkânında bir bayanın ayak ölçüsünü almaktadır. 
Çoban Evliya, bayanın topuklarını görünce, “ne kadar da güzel”,diye düşünür…
Ve aynı anda çiviye asılan mendilden süt damlamaya başlar.
İğneci Baba, kardeşinin niyetinin bozulduğunu anlar ama belli etmez.
Bayan ayak ölçüsünü verip dükkândan ayrılınca, İğneci Baba, kardeşi Çoban Evliya’ya,“Keramet dağ başında ermiş olmakta değil, keramet burada, çıkındaki sütü damlatmamakta”der.

Yahu Fatih neden utanıyorsun?..

Küfür mü var?..

Hakaret mi var?..

Seviyesiz bir aşağılama üslûbu mu kullanılmış?..

Yoooo…

Son derecede sevimli, bir o kadar da etkileyiciydi o pankart…

Olgun Fenerbahçelilerin kızmadıkları, sakin bir şekilde kabul ettikleri bir durum tespiti, bir içtenlikli tebrikti…

 

Şimdi…

3 Temmuz 2011 tarihini ve o tarihte başlayan tutuklamalardan sonra yapılan kovuşturmada yerel mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararlarını unutacak mıyız?..

2011 – 2012 sezonunda Avrupa devler ligine Fenerbahçe yerine Trabzonspor’un katıldığı gerçeğini zaman tüneli yaratıp girecek ve arşivlerden silecek miyiz?..

O lige Trabzonspor silâh zoruyla mı katıldı?..

Yoksa TFF mu gönderdi?..

Eğer bir futbol takımı, ülkelerinde şampiyon olan takımların katıldığı bir turnuvadan yasaklanıyor onun yerine, kendisinden sonra gelen takım gönderiliyorsa sence “şampiyon” kim?..  

Hem; o pankarttan utanması gerekenler utanmıyor, yüzleri bile kızarmıyor da sana ne olyor?..

 

Sevgili kardeşim;

Futbol bir eğlencelik spor değil mi?..

Birbirimizi şakalarımızla, takılmalarımızla kızdıramayacak, hatta bazen de kanı tepemize çıkartamayacaksak sadece izleyip geçecek miyiz yani?..

Rakibi kızdırmak yarışmanın her türünde vardır…

Binlerce yıldır yapılır yarışmalar…

Ve…

Karşılaşmalardan sonra yarışanlar birbirleriyle gül gibi ve hem de ne şakalar yaparak geçinir giderler…

Her şeyi ciddiye alırsak nerede kalır hoşgörü?..

Bütün kutsal dinler insanların nefisleriyle mücadele yeteneklerini arttırmak için “oruç” geleneğini getirmişlerdir…

Önüne en güzel yemekler gelmiş ve yeme imkânı varken yemeyen bir insanla, bulamadığı için yemeyen ve bulup yemek için her türlü yasa ve ahlâk dışı eylemi yapan insan bir mi?..


Ey güzel insanlar!..


Futbolu sevmek, futbolun gerçek taraftarı, seyircisi olmak, rakip takımın seyircilerini kendi stadına sokmamakla olmaz…
Futbolu sevmek, futbolun gerçek taraftarı, seyircisi olmak, rakip takımın seyircileriyle yan yana oturup maç izlemek; rakip gol attığında üzülmek ama sevinen yan koltuk komşuna tek kem söz etmemektir…
Yoksa; kendi stadına rakip takım seyircisini sokmadan centilmenliği yamyamlar da yapar…


Hem kızdırılıp ama hem de kızmayıp, gülümseyerek hoşgörülü olacağız Fatih’çiğim…

Aksi halde işte böyle düşeriz şiddet girdabının içine…

Eğlencelik bir spor yüzünden cinayetler işlenir, erişmek istediği şampiyonluk hedefine ulaşabilmek için her türlü yasa dışılık ve ahlâksızlık yapılır…

Eğer bir tolum şike yapanlardan değil de şike yapılmasını hicvedenlerin şakalarından utanıyorsa, o toplumda sadece futbol değil, bütün yarışmalar cinayetlere sebep olur…

 

Hoşgörü nedir Fatih?..

Farklı görüşlere inanmamak ama seslendirilmesine de kızmamak değil mi?..

Bu memleketin anayasal kurumlarının aldıkları kararı hatırlatmak neden edepsizlik olsun Fatih?..

Eğer gerçekten şiddet bitecekse; Galatasaraylıların astıkları pankarta gülüp geçerek, o tür esprilere öfkelenmemeyi öğrenerek bitecek…

Galatasaray şampiyon olmuş…

Hem en yakın rakibine 10 puan fark atmış…

Rakibi; son iki yılını elinden alınan şampiyonluk kupasını (haklı olarak) isteyerek geçirmiş…

Ve işte bu yasal gerçekçiliği hatırlatan bir pankart asan Galatasaraylılara “edepsiz” demek aslında pek de “edepli” olmasa gerek Fatih…


Başkanlar şakadan anladıkları gün... 

Trabzonspor’un başkanı bile o pankarta kızmışmış…

Sevgili Fatih;

O pankarta gülüp geçecek, hatta kendisi de karşı espri yapabilecek kulüp başkanlarımız olduğu gün 19 yaşında veya bilmem kaç dokuz yaşındaki delikanlılarımız ölmeyecek…

Çünkü o gün toplum olarak olgunlaşmış olacağız…

Bak Fatih;

 

Yandaki kutucukta anlattığım örnek öykü çok önemli…

Çünkü dağda evliya olmak kolay…

Önemli olan şehirde evliya olmak…

Halkımızın gerçekten muasır medeniyetler seviyesine çıkmasını istiyorsak ona önce her şeye kızmamayı, öfkelenmemeyi, birden parlamamayı, sakin olmayı, gülmeyi, gülümsemeyi öğreteceğiz…

İçinde küfür, hakaret, karalama aşağılama olmayan şakadan utanmayı değil…

Gözlerinden öperim…