Cüneyt Özdemir'in yanlışı nerede?..

Televizyon kanallarına, onların avukatlarını, onların meddahlarını çıkaran medyaya karşı tavrım vardır. Bundan sonra da olacaktır.

ADNAN BERK OKAN

Başbakan Erdoğan'ın medyanın bir bölümüne bakışında "sakatlık" olduğunu bilmeyenimiz yok...
İyi ama...
Medyanın o bir bölümünün Başbakan Erdoğan'a bakışı "sağlıklı" mı?..
Bu soruya "sağlıklı" diyenin aklından ve vicdanından şüphe ederim...
Bir başka soru:
"Başbakan Erdoğan'ın geçenlerde Cüneyt Özdemir'i işaret edip kovulmasını istemesi kabul edilebilir mi?"
Kabul eden "bîvicdan" olabilir belki ama "aklı başında" olanlar için kabulü mümkün olmayan bir "akıl tutulması, vicdan körlenmesi"...

Başbakan haksız mı?..

Peki...
Başbakan'ın terörle ilgili yaptığı açıklamaya karşı gelmek vicdanların mühürlenmesi değil mi?.. 
Başbakan'ın "terörle mücadele" kapsamında ele alınması gereken açıklamalarını "medyayla mücadele" diye tarif etmek hangi akla ve vicdana sığar?..
Başbakan'ın açıklamasından o bölümü bir kere daha ve kısaca hatırlayalım:

 “… televizyon kanallarına, onların avukatlarını, onların meddahlarını çıkaran medyaya karşı tavrım vardır. Bundan sonra da olacaktır.”

Cüneyt Özdemir bu açıklamadan "medyayla mücadele" anlamını çıkaracak en son gazeteci / yazar olmalıydı; bana göre...
Çünkü...
Benim tanıdığım, tanıyabildiğim Cüneyt Özdemir "iyi gazetecidir"...
Çok genç yaşta çok büyük gazetecilik başarıları elde etmiş, milyonlarca genç insanın hayal bile edemeyeceği mevkilere gelmiştir...
Ama...
İyi gazetecilik "vicdansız gazeteci" olmayı gerektirmez...
Vicdan ise her zaman söylediğim gibi merhamet ya da acıma duygusuyla ilgisi olmayan bir duygudur...
Vicdan "adalet duygusu"dur...
Vicdan düşmanına bile "hakkını teslim edebilme" yüceliğidir...


İyi gazeteci...

Cüneyt Başbakan
'a belli ki "kırgın"...
Haklıdır da...
Kim, elinden ekmeğinin alınması için kendisini patronuna şikâyet eden birisine (başbakan da olsa) kırılmaz?..
Hatta "öfke" duymaz?..
Ama iyi gazeteci aynı zamanda bir "yargıç" titizliğinde olmalı...
Yargıç, düşmanını ya da dostunu yargılarken nasıl öfkelerinden, sevgilerinden ve hatta aşklarından da arınmak zorundaysa; gazeteci de yorum yapar, bir olayla (olaylarla) ilgili "ahkâm" keserken her türlü duygusundan temizlenmelidir...
Erdoğan kadar Cüneyt de bilir ki terör onca insanı "reklâm olsun" diye öldürür...
Eğer aldığı canların haber olmasını sağlayamıyor,
yitip giden canların arkada kalanların yüreklerini dağladığını herkese duyuramıyorsa;
işlediği cinayetlerin hiç bir alamı kalmaz...
Başbakan işte bu haberlerin Türk kamuoyuna duyurulmasını istemiyor...


Cüneyt diyor ki;

"Şu anda hükümetin somut olarak atabildiği tek yeni adım, bu terör saldırılarının yayınını engellemek. Nitekim bunda son derece başarılı. Türkiye'yi kana bulayan bir terör eylemi dünya televizyonlarında canlı yayınlarda duyurulurken bizde sanki bir emir ile yayınlar doğa belgesellerine dönebiliyor. Gelsin balinaların seks hayatı!"


İnsaf Cüneyt insaf...


Hangi engelleme?..
Hangi balinalar?..
Hangi seks hayatları?..
Yoksa bizim evdeki TV alıcısı uzay yayınlarını mı alıyor sadece?.. 
Hâsılı,
Kamuoyu vicdanı (Cüneyt "kamuoyu" ile birlikte terör haberlerini izlerse ne demek istediğimi çok iyi anlar) terör haberlerine bakmak bile istemiyor...
Çünkü kamuoyu da biliyor ki TV haberleri veya gazete sayfaları terör örgütünün reklâmını yapıyor...
Sevgili Cüneyt;
Türkiye'de yeni oluşan havanın, "tüm bu olan biteni göstermeydim, görmeyelim ve yolumuza devam" olduğunu söylerken unuttuğun şu:
Hiç kimse aslına bakarsan gördüklerinden korkmuyor...
Kamuoyunu korkutan; reklâm amaçlı cinayet işleyen bir örgütün yapılan her haberden sonra daha çok  iştahlanması ve daha çok reklâmı olsun diye cinayet sayısını ve acımasızlığını arttırması...
Bilmem anlatabildim mi?.. 

adnanberkokan@gmail.com