Cüneyt Özdemir'den gazetesine öneri var
Cüneyt Özdemir, bugün köşesinde 'Kürtler ne istiyor?' yazı dizisinden sonra önerim var: 'Türkler ne istiyor?' yazı dizisinin tam zamanı" yazdı.
Özdemir, "Gazetemiz Radikal’in yeni yazı dizisinde Pınar Öğünç son derece önemli ve hayati bir iş yapıyor" diyerek başladığı yazısında o yazı dizisini ve önerisini şöyle anlattı:
İPUÇLARI VARDI AMA NET CEVABIMIZ YOKTU
"Bir süredir barış süreci kapalı kapılar ardında
yürürken ne olup bittiğini bir türlü ‘tam olarak’ öğrenemiyorduk.
Bir yanda BDP-İmralı –Kandil üçgenindeki mektup ve sınırlı sayıda
demeç trafiğinden ipuçları geliyordu ama "Kürtler ne istiyor"
sorusuna cevabımız net değildi. Yerel seçimler sonrasında
ilk olarak Gültan Kışanak’ın işaret fişeğini patlattığı, son İmralı
ziyaretinde Abdullah Öcalan’ın yanına silahların gölgesini koyarak
andığı ve nihayet dün Radikal’de yayımlanan Demir Çelik’in
röportajı ile açık açık tartışılmaya başlanan 'demokratik özerklik'
isteği önümüzdeki siyasi süreçte bolca karşımıza çıkacağa
benziyor.
Kimin ne dedeğini polemikler üzerinden değil de böylesine tane tane
net bir şekilde duymaya, bilgi sahibi olmaya sonra da fikir
üretmeye başlayabiliriz.
HASAN CEMAL'İN YAZILARI DA
ÖNEMLİ
Bu arada Hasan Cemal’in son günlerde sınırın öte
tarafından yazdığı Rojava günlüklerini de bu sürece paralel
okumakta fayda var. Zira sınırın bu tarafında
‘teorik’ olarak yeni yeni dile getirilen pek çok
konunun ‘pratikte’ biraz da zorunlu olarak sınırın ötesinde
uygulamaya geçtiğini görüyoruz.
Cizre’de belediyede tartışılan, Cizre kantonunda
yankılanıyor.
İTİRAF EDEYİM SEKTEYE
UĞRAYACAK DİYE KORKUYORUM
Demir Çelik’in röportajını okurken itiraf edeyim barış sürecinin
akıbetine dair beni bir korku sardı. Bugüne kadar koşulsuz olarak
desteklediğim ve adına Büyük Kürt Barışı dediğim bu sürecin Kürt
tarafı Demir Çelik’in anlattıklarını gerçekten hedefine koyduysa
çok yakın bir zaman içinde sekteye uğrayabilir. Zira Demir
Çelik’in alt alta sıraladığı ve olmazsa olmaz diye nitelediği pek
çok adım halihazırda AK Parti’nin Ankaralılaşmış ve daha fazlasını
isteyen politikaları ile taban tabana zıt gözüküyor.
Demir Çelik’in 'Demokratik Özerklik' hakkında
anlattıkları bizleri ademimerkeziyetçilikten ne kadar uzaklaşmaya
zorluyorsa, Ak Parti'nin son icraatları da o kadar merkeze hatta
tüm demokrasiyi tek adam olarak Erdoğan’a bağlayacak şekilde
merkezin de merkezine doğru kendisini yapılandırıyor.
TÜRKİYE BİR ÇELİŞKİLER
ÜLKESİ
Türkiye gerçekten bir çelişkiler ülkesi.
Bir yanda Erdoğan son yılların kangrene dönüşmüş Kürt
meselesini çözmek için adımlar atarken aynı Erdoğan şu andaki
sistemin demokrasi ayarlarının DNA’larını çökertebilecek bir tek
adamlığa oynayabiliyor.
Peki nasıl olacak bu iş? Bu iki uç nasıl anlaşacak? Böylesine büyük
çelişkilerden nasıl bir uzlaşma doğacak?
Bugüne kadar 'barış süreci'nin arkasında iki ismin kararlılığını
net olarak gördük. Abdullah Öcalan sürece inanmadıklarını her
fırsatta yenileyen dağ kadrolarına rağmen süreci kendi iradesi ile
sürüklüyor. Karşısında ise Başbakan Erdoğan sürece çomak sokmaya
yönelik her türlü bel altı vuruşa rağmen sürecin arkasında duruyor.
(Belaltı vuruş derken özellikle yerel seçim öncesinde
yolsuzluk kayıtlarının arasına sıkıştırılan Öcalan’ı
itibarsızlaştırmaya, barış sürecini bozmaya yönelik sızdırılan ses
kayıtlarını kastediyorum.)
ENDİŞELENİYORUM ÇÜNKÜ
MHP'NİN OY ORANI ARTIYOR
Süreç ile ilgili beni endişelendiren bir diğer konu da
önümüzdeki genel seçimler ve MHP’nin artan oy oranı.
Bugünden itibaren MHP’nin bu yeni tartışmaların üzerine abanacağını
söylemek sanırım hiç kimse için sürpriz olmayacaktır. En büyük
korkusu MHP’ye oy kaptırmak olan Ak Parti için hayli zor bir tercih
ile karşı karşıyayız.
Barış sürecinin geldiği bu yeni aşama sürecin geleceğini
değil Türkiye’nin yapısını da belirleyecek.
Abdullah Öcalan sürecin başında yola çakırken bu sürecin sadece
bölgeye değil tüm Türkiye’ye daha fazla demokrasi getireceğini
söylüyordu. Gelin görün ki o günlerden bu yana demokrasi köprümüzün
altından çok sular aktı. Ne yazık ki yeni düzenlemeler, çıkartılan
kanunlar, yasaklamalar Türkiye’yi daha demokratik değil tam tersi
otokrasinin eşiğine getirdi. Şimdi bir yanda tüm Türkiye’ye daha
fazla özgürlük isteyen bir söylem diğer yanda ise şu andaki
demokratik hakları bile daraltmaya yönelik adımlar atan bir iktidar
var.
BUGÜNE KADAR
AZIMSANMAYACAK BİR YOL KATEDİLDİ
Bugüne kadar, silahların susması, PKK’lıların çekilmesi,
KCK davalarında tahliyeler ve MİT kanunu ile sürecin yasal güvence
altına alınması ile hiç de azımsanmayacak bir yol kat
edildi.
Barış sürecinin devamı için şimdi iki farklı ucun bu yeni eşikte
yepyeni adımlar atması gerekiyor. Atarlar mı?
YouTube’un kapatıldığı, Anayasa Mahkemesi Başkanı ile hukuk
kavgasına tutuşulduğu, 1 Mayıs’ın yasaklandığı bir Türkiye var
karşımızda. Üstelik bu daha henüz cadı avının başlamadığı bir
Türkiye. Yakında o da başlayınca ortalık hepten toz duman olacak!
Barış kolay iş değil. Bunu biliyorduk. Bu yüzden her şeye
rağmen umudumuzu kaybetmememiz şart.
BENİM BİR ÖNERİM
OLACAK
"Kürtler ne istiyor" yazı dizisinden sonra benim bir de
önerim olacak. "Türkler ne istiyor" üzerine de bir yazı dizisinin
tam zamanı. Birbirimizin sesini net şekilde duymaya ihtiyacımız
var.