Cumhuriyet'te iç savaş erken mi başladı?
Biliyoruz ki Cumhuriyet'te savaşlar çabuk bitmez, muharebeler, çatışmalar sürer gider, sonra ani bir darbe ile taraflardan biri diğerlerini masa başında alt eder.
Gazetenin yıllardan beri sürekli bir görünen vitrini bir de
arka planında gazetede olan biteni yöneten bir kadrosu var. O
yönetici kadro eskiden İlhan Selçuk'ta
simgeleşiyordu, şimdi belli ki Hikmet Çetinkaya o
görevi üstlenmiş durumda.
Haberleri ile dikkat çeken, belki bir nefes olur, satışlar artar diye gazetenin başına getirilen iyi haberciler; Davul başkasının boynunda olsun ama tokmağı ben tutayım diyen zihniyet tarafından birer birer harcanırken, gazetenin satışının artması, haberciliğe ağırlık verilmesi de pek mümkün değil gibi.
Bakalım Can Dündar, Cumhuriyet gemisinin dümeninin kendi elinde olmadığını anlayınca ne yapacak? Utku Çakırözer gibi "ben başarısız olmadım ki istifa edeyim" diye tepki mi gösterecek; yoksa NTV ve Artı1 TV'de yaptığı gibi "tamam siz yapın gazeteyi" diyerek ekibini toplayıp gidecek sonra ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi Genel Yayın Yönetmeni koltuğunda oturmaya devam mı edecek?
Çok değil 17 Şubat günü yazmıştık bu köşede yukarıdaki satırları.
"Cumhuriyet Can Dündar'a emanet ama işi zor" diyerek...
Analiz yapmanın, yazı yazmanın kimilerine güzel gelebilecek yanı, "bakın ben demiştim" demek olabilir. Geleceği görme yetisine sahip olan fakat kimseyi söylediklerine inandıramayan Cassandra gibi olmak o yazıyı yazan için de üzüntüden başka bir şey değil aslında...
Can Dündar'ın Cumhuriyet'te işinin zor olacağını, çünkü Hikmet Çetinkaya gibi yıllardır gazetede söz sahibi olan bir ismi es geçmenin zorluğunun farkında olduğumuz için yazmıştık.
İlk darbe için çok beklemek gerekmedi. Yıllar öncesine, Milliyet gazetesindeki meşhur dayanan bir geçmişleri var Ahmet Altan ile Can Dündar'ın. Dayanışma örneği olarak Ahmet Altan gazeteden kovulunca Can Dündar da istifa etmişti...
O yüzden, Mehmet Baransu tutuklandığında tepkilerini yazmak için Can Dündar'ın başında olduğu Cumhuriyet'i seçmesi kadar normal bir şey olamazdı Ahmet Altan'ın.
Tabi, Taraf'ın Cumhuriyet'in başyazarı İlhan Selçuk'a ve gazetenin okur kitlesine yönelik tavırlarının hatırlanmaması da düşünülemezdi.
Öyle de oldu. Bugün Hikmet Çetinkaya "Efelenme Ahmet Altan" diye bir yazı kaleme aldı ve gazetenin birinci sayfasında Ahmet Altan'ın dün yazdıklarına Balyoz davası avukatlarından yanıt verildi.
Biliyoruz ki, medya da, hele hele Cumhuriyet'te savaşlar çabuk bitmez, muharebeler, çatışmalar sürer gider, sonra ani bir darbe ile taraflardan biri diğerlerini masa başında alt eder.
Bakalım, Cumhuriyet'teki Hikmet Çetinkaya-Can Dündar savaşı daha ne kadar sürecek.
Haberleri ile dikkat çeken, belki bir nefes olur, satışlar artar diye gazetenin başına getirilen iyi haberciler; Davul başkasının boynunda olsun ama tokmağı ben tutayım diyen zihniyet tarafından birer birer harcanırken, gazetenin satışının artması, haberciliğe ağırlık verilmesi de pek mümkün değil gibi.
Bakalım Can Dündar, Cumhuriyet gemisinin dümeninin kendi elinde olmadığını anlayınca ne yapacak? Utku Çakırözer gibi "ben başarısız olmadım ki istifa edeyim" diye tepki mi gösterecek; yoksa NTV ve Artı1 TV'de yaptığı gibi "tamam siz yapın gazeteyi" diyerek ekibini toplayıp gidecek sonra ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi Genel Yayın Yönetmeni koltuğunda oturmaya devam mı edecek?
Çok değil 17 Şubat günü yazmıştık bu köşede yukarıdaki satırları.
"Cumhuriyet Can Dündar'a emanet ama işi zor" diyerek...
Analiz yapmanın, yazı yazmanın kimilerine güzel gelebilecek yanı, "bakın ben demiştim" demek olabilir. Geleceği görme yetisine sahip olan fakat kimseyi söylediklerine inandıramayan Cassandra gibi olmak o yazıyı yazan için de üzüntüden başka bir şey değil aslında...
Can Dündar'ın Cumhuriyet'te işinin zor olacağını, çünkü Hikmet Çetinkaya gibi yıllardır gazetede söz sahibi olan bir ismi es geçmenin zorluğunun farkında olduğumuz için yazmıştık.
İlk darbe için çok beklemek gerekmedi. Yıllar öncesine, Milliyet gazetesindeki meşhur dayanan bir geçmişleri var Ahmet Altan ile Can Dündar'ın. Dayanışma örneği olarak Ahmet Altan gazeteden kovulunca Can Dündar da istifa etmişti...
O yüzden, Mehmet Baransu tutuklandığında tepkilerini yazmak için Can Dündar'ın başında olduğu Cumhuriyet'i seçmesi kadar normal bir şey olamazdı Ahmet Altan'ın.
Tabi, Taraf'ın Cumhuriyet'in başyazarı İlhan Selçuk'a ve gazetenin okur kitlesine yönelik tavırlarının hatırlanmaması da düşünülemezdi.
Öyle de oldu. Bugün Hikmet Çetinkaya "Efelenme Ahmet Altan" diye bir yazı kaleme aldı ve gazetenin birinci sayfasında Ahmet Altan'ın dün yazdıklarına Balyoz davası avukatlarından yanıt verildi.
Biliyoruz ki, medya da, hele hele Cumhuriyet'te savaşlar çabuk bitmez, muharebeler, çatışmalar sürer gider, sonra ani bir darbe ile taraflardan biri diğerlerini masa başında alt eder.
Bakalım, Cumhuriyet'teki Hikmet Çetinkaya-Can Dündar savaşı daha ne kadar sürecek.