Cumhuriyet okur temsilcisi yazdı: Embedded gazeteciliğin altın çağı
Yazısında, günümüzde embedded gazeteciliğin en çok siyaset-gazeteci ilişkisinde hayat bulduğunu ve Türkiye'de altın çağını yaşadığını belirten Öz, "O nedenle de gerçek muhabirlik, gerçek gazetecilik altın değerindedir" dedi.
Yazısında, günümüzde embedded gazeteciliğin en çok siyaset-gazeteci ilişkisinde hayat bulduğunu ve Türkiye'de altın çağını yaşadığını belirten Öz, "O nedenle de gerçek muhabirlik, gerçek gazetecilik altın değerindedir" dedi.
İşte, Güray Öz'ün o yazısı:
"Embedded gazetecilik körfez savaşı, daha sonra Irak'ın işgali yıllarında girdi medya literatürüne. Amerikan askeri birlikleriyle birlikte hareket eden, savaşı onların gözüyle gören, yazan, tıpkı bir asker gibi emirlere uyan, sözleşme imzalayan gazeteci için kullanılıyordu. Türkçe bir karşılık bulmak zor; "iliştirilmiş" diyebiliriz. Tanımı savaş gazeteciliği alanı ile sınırlamamak, geniş açıdan bakmak, kapsamını genişletmek siyaset-gazeteci ilişkisinden yola çıkmak belki daha doğru olacaktır.
Türkiye'de gazetecilerin iktidarlarla, siyasetçilerle ilişkisini en baştan sorgulamak gerekiyor aslında. Çoğu zaman bir kimlik olarak bile tanınmayan Sarı Basın Kartı'nı Başbakanlık'a bağlı Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü veriyor. Son değişikliklerle bu tümüyle genel müdürlüğün yetki alanına girdi. Pek bir işe yaramıyor; yalnızca henüz bu karta sahip olmayan gazetecilerin, ki bir dizi koşulu var bunun, devlet tarafından gazeteci sayılmamasının kanıtı oluyor.
İkincisi devlet memurlarını vize zorunluluğundan kurtaran "hizmet pasaportu" "kolaylığı"nın gazetecilere de sağlanmış olmasıdır. Bir dış ülkede gazeteci olduğunuzu söylediğinizde ve "hizmet pasaportu"nuzu uzattığınızda hafif bir gülümseme ile karşılaşmanız mümkün.
Bir de resmi toplantılara alınmanızı
sağlayan akreditasyon kurumu var. Resmi makamlar, gazeteci için
vazgeçilmez haber kaynağı olan yetkililer, akreditasyon kurumunu
embedded gazeteciliğin bir ön adımı olarak kullanmak istiyorlar.
Kimi zaman gazeteyi ya da gazeteciyi akredite etmeyerek, kimi zaman
da akredite gazetecilerle “iyi ilişkiler” kurmayı
deneyerek yapıyorlar bunu. Temel görevi soru sormak olan gazeteci
bir süre sonra soru soramayacağını öğreniyor; soruların
“yandaşlara” dağıtıldığını görüyor, sessiz kalmayı
tercih eder hale geliyor. Kazara sormayı başardığında ikinci
toplantıya alınıp alınmayacağını bilemiyor. Resmi kurumların,
bakanlıkların basın sözcüleri, danışmanları, müşavirleri ise bu
konuda neredeyse kral gibidirler. Örneğin resmi bir geziye
çağrılmışsanız; tek bir soru sormayı başaramadan, oradan oraya
sürüklenerek adeta konu mankenliği yaparak geziyi
tamamlayabilirsiniz.
Günümüzde embedded gazetecilik en
çok siyaset-gazeteci ilişkisinde hayat buluyor demiştik.
Doğu’da, Güneydoğu’da işler hepten farklıdır. Olağanüstü koşullar
yaşayan bölgede özgürce haber yapmak isteyenlere değil, embedded
gazetecilere rağbet büyüktür. Orada gazetecilik yapacaksanız,
gözaltına alınmayı, tutuklanmayı, ses alma cihazınızın ya da
fotoğraf makinenizin elinizden alınmasını doğal karşılamanız
gerekiyor. Ama daha rahat koşullarda “gazetecilik”
yapanlar da var kuşkusuz. Onlar İstanbul’dan, Ankara’dan yola
çıkıyor, miğfer takarak, tank içine girerek
“çekimlerini” yapıyor ve hemen İstanbul’a,
Ankara’ya, “ana üslerine” dönüyorlar. Oralarda
olup bitenlerle ilgili, ne olup bittiği ile ilgili nesnel bilgi
aktarmak gibi bir dertleri yoktur. Resmi makamların verdiği
bilgilerle yetiniyor, öteki kaynakların verdiği bilgileri merak
etmiyor, en önemlisi de kendi gözlemlerini yazmayı düşünmüyorlar.
Ama muhabirleri hemen embedded olarak adlandırmak doğru olmaz. Asıl
embedded muhabirlerin çalıştıkları gazete ve TV kanallarıdır. Kimi
zaman yandaşlıkta gazeteleriyle yarışan muhabirler de var
kuşkusuz.
En son örneklerinden birisi Alman ZDF kanalı yetkililerini
“yerin dibine batırmak”
“göreviyle” harekete geçen, sonra başka
özellikleri olduğu ortaya çıkan kişiydi. Bugünlerde yine görev
başında olmaları mümkündür. Ama bu türden olanlar embedded diye
anılmayı bile hak etmezler. Onun bile bir raconu
var!
Kısacası embedded gazetecilik Türkiye’de altın çağını
yaşıyor. O nedenle de gerçek muhabirlik, gerçek
gazetecilik altın değerindedir. Bu gelecekte gazetecilik tarihini
yazacak olanların da dikkatinden kaçmayacaktır.