Cumhuriyet mi daha biatçı Yeni Şafak mı?

Cumhuriyet gazetesinin Kılıçdaroğlu'nu tiye alıp Başbakan'la yapılan zirveyi topa tutan yayınları bize ne anlatmakta?

GAZETECİLER.COM
Dünün en ilginç manşetlerinden biri Cumhuriyet gazetesinden geldi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun (Kürt sorununa çözüm arayışları kapsamında) Başbakan Erdoğan'dan randevu istemesinden pek hazzetmediği anlaşılan Cumhuriyet ilk sayfadan sürece taş koymaya başladı bile.

Haberin her satırında Kılıçdaroğlu'nun gereksiz işler peşinde koştuğu ima edilirken "Kürt sorunu" demek yerine (yine Kılıçdaroğlu'nu tiye alacak şekilde) "en önemli sorun" deniliyor. Görüşmeye CHP içinden de itirazlar olduğunu spottan duyuran Cumhuriyet "Ziyaret nereden çıktı?" diyerek Kılıçdaroğlu'nu sorguluyor. CHP'nin son 10 yıldır en dikkat çeken, gündemi ciddi olarak sürükleyen en iddialı politik hamlesine Zaman ya da Yeni Şafak bile açıktan muhalefet yapamazken Cumhuriyet, gözünü karartıp "boş işler bunlar" demekte sakınca görmüyor. Kılıçdaroğlu'nun hamlesine açıktan çakıyor. "Sana mı kaldı Kürt sorunu" demeye getiriyor, üstelik bunu "Kürt sorunu" demeden yapmayı beceriyor.

Muhafazakar medya ve düşünce adamlarına dönük en yaygın eleştiri "biat kültürü" başlığı altında sıralanır. Son gelişmelerle nereden baksanız büyük ölçüde doğrulanan bu eleştiriler bir gerçeğe denk düşüyor. Tek bir örnekle anlatmak gerekirse... Başbakan Erdoğan, Kürt sorununda Oslo sürecindeki gibi diyalog ve barış yolunu tercih etse de muhafazakar aydından alkış alıyor, topyekün savaş kararı alıp binlerce insanın tutuklandığı bir süreci başlatıp Uludere'de gösterdiği milliyetçi çizgiye savrulduğunda da alkış topluyor. Oslo sürecini destekleyip barışçıl yönteme övgüler dizen onlarca yazar hiç sıkılmadan Uludere söylemine de sahip çıkabiliyor. "Başbakan yine çok doğru yapıyor" diyebiliyor. "Biat kültürü" eleştirileri fiilen bu fotoğrafı ifade ediyor.

Peki Cumhuriyet gazetesinin Kılıçdaroğlu'nu tiye alıp Başbakan'la yapılan zirveyi topa tutan yayınları bize ne anlatmakta? Bu manşete bakıp Cumhuriyet'in "biat" etmeyip kendi siyasi geleneğine kafa tutan bir aydın bağımsızlığına sahip olduğunu mu söyleyeceğiz? Başa dönersek Cumhuriyet neyin peşinde?

"Biat kültürü" her ne kadar muhafazakar düşünce alanı için dile getirilen bir eleştiri olsa da gerçek bu değil. Muhafazakar alanın kime biat ettiği gayet açık olduğu için göze batıyor belki. Ama geleneksel Cumhuriyet aydını da biat etmekte en az karşıtı kadar maharet sahibidir. Sadece sadakat gösterdiği odağın adresi ve niteliği farklı. Cumhuriyet'in kıblesi bu anlamda CHP dahil herhangi bir siyasi partiden daha derinlere uzanıyor, daha güçlü bir sadakati içeriyor. Kendini devletin çarpık kuruluş felsefesinin bekçisi olarak gören Cumhuriyet, aslında bütün varlığını "siyaset kurumu"nun karşısında konumlandırıyor. Kürt sorunu ya da dış politika gibi esaslı konularda politika yapmayı anlamsız ve tehlikeli buluyor. Kılıçdaroğlu ya da CHP bu felsefenin içinde olduğu sürece destekleniyor. Yani biat etmekten fazlasını misyon ediniyor, biatı dayatıyor. Muhafazakar alan Başbakan'ın peşinde sürüklenirken Cumhuriyet CHP'ye 1930'ları dayatıyor. "Sana mı kaldı Kürt sorunu" diyerek muhafazakar düşünceyi gölgede bırakan bir irtifa kazanıyor, açıktan biat çağrısı yapmış oluyor...