Cumhuriyet cemaat gazetesi mi oldu? HDP'yi mi CHP'yi mi kayırıyor?
Can Dündar, dün yaşadığı bir olaydan yola çıkarak gazetesinin tek şiarının gazetecilik olduğunu yazdı.
Cumhuriyet genel yayın yönetmeni Dündar, yazısında, CHP lideri Kılıçdaroğlu ile beraber yaptıkları kahvaltıda, bir parti görevlisinin gelip Kılıçdaroğlu'nun yakasına CHP rozeti taktığını anlattığı yazısında, "Gazeteci ise her türlü rozetten, mensubiyetten, aidiyetten, logodan, markadan bağımsızdır. Yakası boştur gazetecinin; rozetsizdir." dedi ve ekledi:
"Cumhuriyet de bu sorumluluğun gereği olarak, hiç kimse için haber gizlemediği gibi, kimsenin kuyusunu kazmak için de manşet atmıyor. Gerçek neyse, kamuoyunun neyi bilmesi gerekiyorsa onun peşine düşüyor; hiçbir partinin, cemaatin, şirketin yandaşı ya da karşıtı olmadan habercilik yapıyor."
İşte Can Dündar'ın yazısından dikkat çeken bölümler:
Dün sabah CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile kahvaltıya başlamadan önce bir görevli sofraya yaklaştı. Kemal Bey'in iznini alarak ceketinin yakasına bir CHP rozeti taktı.
O an, o rozetin, masanın karşısındaki biz gazetecilerle Genel Başkan arasına kocaman bir sınır taşı gibi yerleştiğini hissettim.
Çünkü rozet, takan için bir mensubiyet alameti, bir aidiyet nişanıdır. "Ben o rozetteki ambleme bağlıyım" mesajıdır.
Gazeteci ise her türlü rozetten, mensubiyetten, aidiyetten, logodan, markadan bağımsızdır.
Yakası boştur gazetecinin; rozetsizdir.
Onun yakasında, kamu adına kayıt yapan, hesap soran, sorgulayan, görünmez bir mikrofon vardır.
Gazetecinin işi, rozetine göre şunu ya da bunu kayırmak değil, her rozet sahibine eşit mesafede durmak, hepsine aynı vicdani sorumlulukla yaklaşmaktır.
CUMHURİYET'E NE OLDU?
Son dönemde Cumhuriyet'i, şu ya da bu partinin karşısında, o
veya öteki cemaatin yanında olmakla suçlayanlar var.
Bir röportaj yapıyorsunuz, konuştuğunuz kişi Cemaat'e yakınsa yafta
hazır:
"Cemaat, Cumhuriyet'i ele geçirdi."
HDP haberleri biraz öne mi çıktı; damga hazır:
"İyice Kürt gazetesi oldunuz."
Ertesi hafta HDP'lilerin pek de hoşuna gitmeyecek bir manşet mi
var; bu kez de "CHP'yi kolluyorsunuz" itirazı
hazır.
Akıllarına gelmeyen ihtimali ben söyleyeyim:
Cumhuriyet, sadece gazetecilik yapıyor. Rozetine,
partisine, kimliğine bakmaksızın, herkese mikrofon uzatıyor.
Önyargısız bir şekilde haberi kovalıyor.
ŞİARIMIZ: GAZETECİLİK
Gazeteci, halkın bilme hakkının bekçisidir.
Partisi de, örgütü de, cemaati de haberdir. Haberi alırken,
verirken "Kim ne der"i hesaplamaz; zaten o hesapla
gazetecilik yapılmaz.
Gazetecilik, kamu çıkarını önceleyen, toplumsal sorumluluk
gerektiren bir iştir.
Cumhuriyet de bu sorumluluğun gereği olarak, hiç kimse için haber
gizlemediği gibi, kimsenin kuyusunu kazmak için de manşet atmıyor.
Gerçek neyse, kamuoyunun neyi bilmesi gerekiyorsa onun peşine
düşüyor; hiçbir partinin, cemaatin, şirketin yandaşı ya da
karşıtı olmadan habercilik yapıyor.
AYNAYI TAŞLAMAK
Son dönem siyasal kutuplaşma öyle arttı ve maalesef bazı
meslektaşlarımız da bu kutuplaşmada öyle uçlara savruldu ki, en
temel mesleki gereklilikler, hassasiyetler gözetilmez oldu.
Kimi meslektaşlarımız iktidarın emrine, kimisi parti
kurullarına girdi. Ekranda muhatabıyla partili gibi tartışanları,
ekonomi programı yaparken şirket reklamında rol alanları görür
olduk.
Bu, sadece onların değil, topyekûn mesleğin inandırıcılığına darbe
vurdu.
Dikkat edilirse, son dönem Cumhuriyet'i eleştirenlerin çoğu bu
cenahtan:
Ya bir parti gazetesinde çalışıyorlar, ya maaşlarını iktidardan
alıyorlar veya parti çıkarı için kalem oynatıyorlar.
Türk basınının 1950'lerde gömdüğü bir hastalığı yeniden
tetikliyorlar. Bizi eleştirirken, aslında aynayı
taşlıyorlar.
ROZETLİ GAZETECİ OLUR MU?
Bir gazetecinin, köşe yazarının siyasi fikrinin olmaması
düşünülemez; hatta yoksa yadırganması gerekir.
Bunca yoksulluk ve yolsuzluk varken bir gazeteciden tarafsız
olmasını beklemek de zordur.
Ancak, yandaş olmamak, haberde objektif olmak, hakkaniyete
sadık kalmak, bu mesleğin olmazsa olmazıdır.
Bu çerçevede, bir markanın reklamına çıkanların, bir partide, bir
cemaatte, bir şirkette söz sahibi olanların gazeteci sayılıp
sayılmayacağı yeniden sorgulanmalıdır.
Biz, Cumhuriyet'in gazeteciliğinin arkasında niyet
arayanlara karşı gazeteciliğimizin arkasında duralım ve bu
gazeteyi emri altına almaya hiçbir partinin, şirketin, cemaatin
gücünün yetmeyeceğini bir kez daha hatırlatalım.