Çölaşan ve Özdil kime hizmet ediyorlar?
GazeteHT'de "AKP'nin en sevdiği iki yazar: Emin Çölaşan ve Yılmaz Özdil" başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca
ADNAN BERK
OKAN
Serdar Turgut'un dünkü (09.07.2012) GazeteHT'de başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca kendisiyle ne kadar da aynı düşündüğümü fark ettim.
Bundan önce ve hatta birkaç gün önce gazeteciler.com da Serdar'ın makalesi benzeri yazılarım yayımlandı...
Sadece Çölaşan ve Özdil için değil; karşı mahallesinde yer alıp Erdoğan'ı ve Gülen'i "ölçsüz savunanlar" için de Serdar'ınkine benzer eleştiriler getirdim...
Çünkü...
Deneyimlerim bana Turgut'un analizinin çok doğru olduğunu gösteriyor...
Ve düşünüyorum da...
Bugün Başbakan Erdoğan'a "danışmanlık" servisi verseydim;
hiç düşünmeden Çölaşan ve Özdil üzerine yoğunlaşır, Erdoğan ve Erdoğan'ın siyasi tabanı aleyhine yazı yazmaları için bu ikisini tahrik ederdim...
Yıllar önce bir siyasi parti liderini "koruyalım" derken aslında onu savunur duruma düşmüştük...
Ve haliyle düşüncelerimize, kalemlerimize "pusu" kurulduğunu anlayamamıştık...
Bir daha çünkü...
Ancak bir mağdur korunur; şüpheli veya suçlu ise savunulurdu...
Karşı taraf bizi "savunur" duruma düşürerek korduğumuz kadın genel başkanın "suçlu" olduğu imajını yaratmayı başarmıştı...
Oysa bizim amacımız halisti...
Bir başka siyasi partinin "erkek" genel başkanı koruduğumuz kadın genel başkan için;
"o kadını saçlarından çekip sürüklemek için dizlerinin üstüne çökmesini bekliyorum" şeklinde açıklamalar yapıyordu...
Bizler, yani "kadın" genel başkanı "korumak" isteyenler ise onu "savunma" pozisyonuna geçmek için karşı saldırıya başlıyor, o sözü eden erkek genel başkanı yazılarımız ve konuşmalarımızla paçavraya çevirdiğimizi sanıyorduk...
Sonraaaaa...
Bir de baktık ki saldırdığımız erkek genel başkanı değil, korumak istediğimiz ama aslında bir suçluymuşçasına savunmak zorunda kaldığımız genel başkanı yok etmişiz...
Tıpkı Serdar Turgut'un adı geçen makalesinde dikkat çektiği gibi Çölaşan ve Özdil de acımasız bir saldırıya geçerek aslında Erdoğan'ın değirmenine su taşıyorlar...
Serdar makalesinin bir yerinde şöyle diyor:
Toplumun bir kesiminde AKP'ye karşı bir tepki var. Bu tepki, iktidara alternatif çıkaracak kadar yaratıcı olabilse çok da güzel bir şey olabilirdi.
Ancak sadece o tepkiye kendilerini dayandırarak bu insanları yönlendiren bazı köşe yazarları var. Bunlar nedeniyle o tepki bir türlü içinde düşünce taşıyan bir olumlu alternatife dönüşemiyor.
O insanlar, o yazarlar gibi sadece iktidara bela okumakta veya işi alaya almakta kalıyorlar. İktidar ise bu tür tepkiden rahatsız bile olmuyor, belki bunu olumlu bir şey bile görüyor olabilir. Çünkü tepkilerin böyle zararsız şekilde ortaya çıkmasını, toplumun bir kesiminin gazını almak olarak bile görebilir.
Evet efendim;
Aynen böyle diyor Serdar Turgut...
Daha da ilginci;
Siyasi ve hatta sosyal düşünceleri Erdoğan gibi olmasa ve Ak Parti'ye oy vermeseler de Özdil ve Çölaşan'ın yazdıklarını okuyan yüz binlerce makul düşünceli yurttaş; Erdoğan'ın o hakaretleri hak etmediğine inanıp mağdur olduğuna karar veriyorlar...
Ve...
Daha önceki seçimlerde Başbakan'a ve Ak Parti'ye oy vermemiş olsalar da bu defa oylarını Erdoğan ve partisi lehinde kullanıyorlar...
Ak Parti'nin oyları artar mı?..
Dün gece Hükümete ve tabii ki Erdoğan'a muhalif iki gazeteci ve bir de aynen onlar gibi düşünen iki eniştemden biri bana ilk seçimlerde Erdoğan ve Ak Parti'nin kaybedeceklerini söylediklerinde onlara şöyle dedim:
"2007 seçimlerine gidilirken siyasi durum sizin için 2002 seçimleri öncesinden daha kötüydü ama Ak Parti oylarını neredeyse % 40 arttırmıştı... Keza 2001 seçimlerine gidilirken de ekonomik, siyasal ve sosyal hayatın 2007'den çok daha fena olduğunu söylüyordunuz ama buna rağmen Erdoğan Ak Parti'nin oylarını % 12 oranında arttırdı... Şimdi de ilk seçimlerde Ak Parti'nin biteceğini, durumun 2011'e göre berbat olduğunu söylüyorsunuz... Benim ise eğer yarın seçim olsa Ak Parti'nin oylarının 2011'e göre arttığını göreceğimizden kuşkum yok"...
Diğer ikisi sustu; eniştem ise "haklısın ağabey ama demek ki halk bazı şeyleri algılayamıyor" dedi...
Serdar'ın bugünkü yazısını daha yayımlanmadan okumuş gibi;
"Sözcü Gazetesi ve medyanın en etkin muhalif yazarı Yılmaz Özdil böylesine aşağılayıcı ve mesnetsiz; CHP'nin iktidar olduğunda neler yapabileceğini değil de sürekli hükümetin hata yaptığını anlatan makaleler yazdıkça; aklı başında makul insanlar Ak Parti'ye yönelmeye devam edecektir" dedim...
Hâsılı;
Serdar Turgut'un makalesinin tamamını okumanızı tavsiye ederim...
İlle de Çölaşan ve Özdil'in doğru yaptığını iddia edenler daha bir dikkatle okusunlar...
adnanberkokan@gmail.com
Serdar Turgut'un dünkü (09.07.2012) GazeteHT'de başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca kendisiyle ne kadar da aynı düşündüğümü fark ettim.
Bundan önce ve hatta birkaç gün önce gazeteciler.com da Serdar'ın makalesi benzeri yazılarım yayımlandı...
Sadece Çölaşan ve Özdil için değil; karşı mahallesinde yer alıp Erdoğan'ı ve Gülen'i "ölçsüz savunanlar" için de Serdar'ınkine benzer eleştiriler getirdim...
Çünkü...
Deneyimlerim bana Turgut'un analizinin çok doğru olduğunu gösteriyor...
Ve düşünüyorum da...
Bugün Başbakan Erdoğan'a "danışmanlık" servisi verseydim;
hiç düşünmeden Çölaşan ve Özdil üzerine yoğunlaşır, Erdoğan ve Erdoğan'ın siyasi tabanı aleyhine yazı yazmaları için bu ikisini tahrik ederdim...
Yıllar önce bir siyasi parti liderini "koruyalım" derken aslında onu savunur duruma düşmüştük...
Ve haliyle düşüncelerimize, kalemlerimize "pusu" kurulduğunu anlayamamıştık...
Cevap
veriyorum: İçinizden kimileri şu soruyu sorabilir: "Çölaşan ve Özdil; Erdoğan'a çakarak onun puanını arttırıyor da Erdoğan'ı körü körüne savunanlar ve aynı zamanda kılıçdaroğlu'na saldıranlar neden Erdoğan'ın oylarını aşındırıp, Kılıçdaroğlu'nun oylarını yükseltmiyorlar?".. Cevap veriyorum: Çünkü... Köşe yazarlıkları sadece "Erdoğan'a övgü", "Kılıçdaroğlu'na sövgü" üzerine bina edilmiş olanların okurları genellikle "yürekleri ve inançlarıyla" okuyup düşünenler... Ve... Yazdıkları gazetelerin tirajları da çok düşük... Çölaşan ve Özdil'i okuyanlar içinde ise akıllarıyla vicdanlarını ortak edenlerin sayısı çok yüksek... Yazdıkları gazeteler yüksek tirajlı... Ve... İnanca dayalı düşünce kolay yıkılamıyor... Ama... Akıl ve vicdan ortaklığında verilen kararlar yerlerini; daha akılcı bir başka karara kolayca bırakabiliyorlar.. Haliyle birinciler ("yandaşlar" diyelim mi?) Erdoğan'a zarar veremezken; diğerleri ise Erdoğan'a zarar vermek için çıktıkları yolda Başbakan'a hizmet ediyorlar... |
Bir daha çünkü...
Ancak bir mağdur korunur; şüpheli veya suçlu ise savunulurdu...
Karşı taraf bizi "savunur" duruma düşürerek korduğumuz kadın genel başkanın "suçlu" olduğu imajını yaratmayı başarmıştı...
Oysa bizim amacımız halisti...
Bir başka siyasi partinin "erkek" genel başkanı koruduğumuz kadın genel başkan için;
"o kadını saçlarından çekip sürüklemek için dizlerinin üstüne çökmesini bekliyorum" şeklinde açıklamalar yapıyordu...
Bizler, yani "kadın" genel başkanı "korumak" isteyenler ise onu "savunma" pozisyonuna geçmek için karşı saldırıya başlıyor, o sözü eden erkek genel başkanı yazılarımız ve konuşmalarımızla paçavraya çevirdiğimizi sanıyorduk...
Sonraaaaa...
Bir de baktık ki saldırdığımız erkek genel başkanı değil, korumak istediğimiz ama aslında bir suçluymuşçasına savunmak zorunda kaldığımız genel başkanı yok etmişiz...
Tıpkı Serdar Turgut'un adı geçen makalesinde dikkat çektiği gibi Çölaşan ve Özdil de acımasız bir saldırıya geçerek aslında Erdoğan'ın değirmenine su taşıyorlar...
Serdar makalesinin bir yerinde şöyle diyor:
Toplumun bir kesiminde AKP'ye karşı bir tepki var. Bu tepki, iktidara alternatif çıkaracak kadar yaratıcı olabilse çok da güzel bir şey olabilirdi.
Ancak sadece o tepkiye kendilerini dayandırarak bu insanları yönlendiren bazı köşe yazarları var. Bunlar nedeniyle o tepki bir türlü içinde düşünce taşıyan bir olumlu alternatife dönüşemiyor.
O insanlar, o yazarlar gibi sadece iktidara bela okumakta veya işi alaya almakta kalıyorlar. İktidar ise bu tür tepkiden rahatsız bile olmuyor, belki bunu olumlu bir şey bile görüyor olabilir. Çünkü tepkilerin böyle zararsız şekilde ortaya çıkmasını, toplumun bir kesiminin gazını almak olarak bile görebilir.
Evet efendim;
Aynen böyle diyor Serdar Turgut...
Daha da ilginci;
Siyasi ve hatta sosyal düşünceleri Erdoğan gibi olmasa ve Ak Parti'ye oy vermeseler de Özdil ve Çölaşan'ın yazdıklarını okuyan yüz binlerce makul düşünceli yurttaş; Erdoğan'ın o hakaretleri hak etmediğine inanıp mağdur olduğuna karar veriyorlar...
Ve...
Daha önceki seçimlerde Başbakan'a ve Ak Parti'ye oy vermemiş olsalar da bu defa oylarını Erdoğan ve partisi lehinde kullanıyorlar...
Ak Parti'nin oyları artar mı?..
Dün gece Hükümete ve tabii ki Erdoğan'a muhalif iki gazeteci ve bir de aynen onlar gibi düşünen iki eniştemden biri bana ilk seçimlerde Erdoğan ve Ak Parti'nin kaybedeceklerini söylediklerinde onlara şöyle dedim:
"2007 seçimlerine gidilirken siyasi durum sizin için 2002 seçimleri öncesinden daha kötüydü ama Ak Parti oylarını neredeyse % 40 arttırmıştı... Keza 2001 seçimlerine gidilirken de ekonomik, siyasal ve sosyal hayatın 2007'den çok daha fena olduğunu söylüyordunuz ama buna rağmen Erdoğan Ak Parti'nin oylarını % 12 oranında arttırdı... Şimdi de ilk seçimlerde Ak Parti'nin biteceğini, durumun 2011'e göre berbat olduğunu söylüyorsunuz... Benim ise eğer yarın seçim olsa Ak Parti'nin oylarının 2011'e göre arttığını göreceğimizden kuşkum yok"...
Diğer ikisi sustu; eniştem ise "haklısın ağabey ama demek ki halk bazı şeyleri algılayamıyor" dedi...
Serdar'ın bugünkü yazısını daha yayımlanmadan okumuş gibi;
"Sözcü Gazetesi ve medyanın en etkin muhalif yazarı Yılmaz Özdil böylesine aşağılayıcı ve mesnetsiz; CHP'nin iktidar olduğunda neler yapabileceğini değil de sürekli hükümetin hata yaptığını anlatan makaleler yazdıkça; aklı başında makul insanlar Ak Parti'ye yönelmeye devam edecektir" dedim...
Hâsılı;
Serdar Turgut'un makalesinin tamamını okumanızı tavsiye ederim...
İlle de Çölaşan ve Özdil'in doğru yaptığını iddia edenler daha bir dikkatle okusunlar...
adnanberkokan@gmail.com