Çiçeron Yılmaz Özdil...
Yılmaz, Zemzem Kuyusu’na işemekten korkmuyor… Hatta bunu kasten yapıp gündem almayı becerebiliyor…
ADNAN BERK OKAN
Yılmaz Özdil’i Çiçeron’a
(Amman ha “çaçaron” değil) benzetirim…
Ünlü Romalı senatör Marcus Tullius Çiçeron hem
etkili konuşuyordu hem de yazdıklarıyla muhaliflerini perişan
ediyordu…
Yılmaz Özdil çok kötü konuşuyor
ama kalemi (Klavyesi) süper…
Yazı stili müthiş etkiliyor okurları...
Hükümeti, Başbakan'ı ve ille de dindar
kitleleri yazdıklarıyla kahrediyor...
Zengin haber arşivi ile çok rahat demagoji
yapabiliyor…
Birbiriyle ilgisi olmayan olayları benzermiş gibi aktarıyor…
Hâsılı, Yılmaz da Çiçeron gibi
çok iyi bir demagog…
***
Çiçeron fakir bir aileden gelmiş ama senatoda
varlıklı asilleri temsil ediyordu…
Topraksız, fukara Romalı köylüleri aşağılıyor,
toprak reformunun “hırsızlık” olduğunu
savunuyordu…
Yılmaz Özdil orta halli bir ailenin çocuğu olmakla
birlikte “Türkiye’nin en varlıklı kesimi olan Beyaz
Türklerin” gazetesinde yazıyor…
Ve dar gelirli aileleri savunuyormuş gibi görünüyor…
Ama sadece öyle görünüyor…
Aslında onun tuttuğu fakirler ile karşı olduğu fakirler farklı…
***
Mesela, CHP’ye oy veren fukaraları çok seviyor
Yılmaz…
Ama Ak Parti’ye oy vermiş
garibanlara “Bidon Kafalılar” diyerek
Çiçeron’un yolundan gidiyor…
Az sonra okuyacağınız örnekten dolayı kendini
“Müslüman” zanneden bazı din cahillerinden tepki
göreceğimi bilerek ve "teşbihte hata olmaz"
atasözüne inanarak söylüyorum:
Yılmaz, Zemzem Kuyusu’na işemekten korkmuyor…
Hatta bunu kasten yapıp gündem almayı becerebiliyor…
***
Ahmet Türk’ün uğradığı saldırıya
“Destek” vermesi Zemzem
Kuyusu’na işemektir…
Büyük tepki alacağını, seveni sevmeyeni hemen tüm medyanın
kendisinden söz edeceğini biliyordu…
Ve öyle oldu…
Çünkü Yılmaz bir “Made in Uğur
Dündar”dır…
Üreticisinden çok “feyiz” almıştır…
***
29 Nisan 2008 tarihli (Hürriyet’te) makalesinde
1 Mayıs ve sendikaları (işçileri de) anlatırken
şöyle diyebiliyordu:
“Nedir Taksim?
İşsiz selinin volta attığı yer.
Ben iddia ediyorum...
Vali bey, ‘Taksim'e çıkan sendikacıları döveriz’ diyeceğine,
‘Bunları atıp, sizi işe alacağız’ dese, polise gerek kalmaz,
işsizler girişir işçilere!”
***
Yani…
Sosyal Demokrat bilinen birinin söylemeye cesaret edemeyeceği
sözlerdi bunlar ve “doğru” söylüyordu…
Ama onun amacı “doğru” söylemek değildi…
O, demagoji yapmak,
Zemzem Kuyusu’na işeyerek
"farklı" olmak istiyordu sadece…
***
4 Aralık 2007’de
ise hedefinde köşe gazeteciler ve köşe yazarları vardı…
Ve şöyle diyordu:
“Daha önce
çalıştığım ‘çok önemli’ bir gazetede, iki yazar vardı. İkisi de
ödüllü, ikisi de ağır abi, ikisi de cemiyet üyesi... Ama,
yazılarını kendileri değil, başkaları yazıyordu!
Bir gün ‘meslek ahlakı’ üzerine kavga ettiler aralarında... Biri
dedi ki, ‘Yazılarını kendin bile yazmıyorsun, ne konuşuyorsun?’
Öbürü cevap verdi: ‘Ben hiç olmazsa, yazılarımı kimin yazdığını
biliyorum, sen onu da bilmiyorsun!! “
***
Peki bu yazdıklarına tepki geldi mi?..
Hayır…
Çünkü çalıştığı hiçbir gazetede o tür bir tartışma olmamıştı…
Zaten anlattığı da bir fıkraydı aslında…
Anacı ise birilerini tuzağına düşürmekti başaramadı…
Kimse üstüne alınacak havaya girmedi...
Bu son kez başardı ama…
Etkin bir gazetenin köşe yazarı olarak kitlelerin birbirlerine
düşecekleri onun umurunda bile değil...
O gündem almak istiyordu aldı...
Bir kez daha işedi Zemzem Kuyusu'na...
Eh; arkasında Erturğul ve Uğur
ağabeylerinin sağlam desteği de var…
Devam Yılmaz!..
En büyük sensin başka büyük yok!..