Çevik Bir'in 'bunu atın' dediği gazeteci
Taha Akyol, 28 Şubat sürecinde Aydın Doğan'ın önüne konan listedeki gazetecileri açıkladı.
Cihan Haber Dergisi'nden Baran Taş'a konuşan Taha Akyol, çok
konuşulacak bir liste olayını açıkladı...
Taha Akyol'un iddiasına göre Çevik Bir, Aydın Doğan'ın önüne bir
liste koydu... Olay 28 Şubat sürecinde geçiyor.
"Benim bu süreçteki direnişim Aydın Bey'in bana verdiği destek
sayesinde
AYDIN DOĞAN İLE TAHA AKYOL'UN İLGİNÇ TANIŞMALARI |
Aydın Doğan'la 12 Eylül yargılamaları sırasında tanışır Taha Akyol. Kendisi tahliye olurken bazı MHP'lilerle birlikte Namık Kemal Zeybek cezaevinde kalmıştı. Aydın Doğan, içerde kalan bacanağı Kemal Zeybek'e iyi bir avukat arıyordu. O da Doğan'a Taha Akyol'la görüşmesini tavsiye etmesi üzerine Doğan da Taha Akyol'u arayarak görüşmek istediğini belirtir. İkili Ankara'da Milliyet gazetesinde bir araya gelerek Kemal Zeybek'in tahliyesini uzun uzun konuşur. İşte Doğan ile Akyol'un ilk tanışması böyle başlar. |
olmuştur." diyen Taha Akyol, askerlerin uyguladıkları baskılara
Doğan'ın direndiğini ifade ediyor. Dönemin Genelkurmay 2.
Başkanı Çevik Bir, Aydın Doğan'ı Genelkurmay'a çağırarak önüne bir
liste koyar. Bu listenin başında da Taha Akyol vardır.
Çevik Bir, "İrticayı
destekliyor. Derhal bunu atacaksınız." der Doğan'a.
"Anti militarist yazılar yazıyor, Umur Talu'yu
atacaksın. Anti militarist yazılar yazıyor Yalçın
Doğan'ı atacaksın." yazılı bir listedir bu.
Aydın Doğan ise bu durum karşısında taviz vermez: "Yapmam.
Ben yukarıdan emir alarak yazar atan, gazeteci atan patron
olamam." der. Akyol bunları anlattıktan sonra, "Aydın
Doğan'ın bu tavrı benim neden Doğan Grubu'na sadakat duyduğuma bir
örnektir." diyor.
ÇEVİK BİR İLE YAPTIĞI
TARTIŞMA
Yazarları attıramayacağını anlayan Çevik Bir, bu kez Aydın Doğan'a,
"Sen bir yemek düzenle, bütün yazarlarını çağır.
Türkiye'nin nasıl bir irtica tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu
anlatır ve onları ikna eder, fikirlerini değiştiririm."
şeklinde konuşur.
Bunun üzerine bir toplantı düzenlenir. Taha Akyol, Türk basın
tarihine geçecek o gün hakkında şunları kaydediyor: "Bir öğle
yemeği vakti Çevik Bir geldi. Gazetenin yazarlarından ben,
Zülfü Livaneli, Hasan Pulur, Sami Kohen'in de aralarında
bulunduğu bütün yazarlar vardı. Çevik Bir başladı anlatmaya,
'İrtica yayılıyor, Atatürk Cumhuriyeti elden gidiyor' falan. Ben
itiraz ettim. Çevik Bir'e, 'Bu söylediklerinizin hepsi tartışmaya
açık konular. Bu söylediklerinizin hepsi psikolojik
harekât. Bunlar yanlış. Özellikle türbanı bir irtica bayrağı olarak
görmek yanlış. Türban bir modernleşme simgesidir. İrtica simgesi
değildir.' dedim.
Böyle söyleyince çok sinirlendi. Ben de sertleşmeye başladım;
aramızda tartışma yaşandı. Ben bu sırada Aydın Doğan'a baktım, ne
yapacak diye. Hiçbir şey söylemedi. Tartışma daha da büyüdü. Ben
ona, 'Atatürk 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' dedi mi? dedi. O
zaman bu söylediklerinizi bilim adamlarının bir eleştirisinden
geçirin. Doğru olduğu nereden belli? Türkiye'de sosyologlar var.
Yurtdışında sosyologlar var. Bu konuda araştırma yapın.' dedim.
Elizabeth Özdalga'nın, Nilüfer Göle'nin, Nur Vergin'in adını
verdim. 'Bunları çağırın, 'Türban olayı nedir, Türkiye'de irtica
var mıdır? Yoksa sizin irtica zannettikleriniz şehirleşmeyle
ilgili, modernleşmeyle ilgili midir?' diye sorun. Bunları
sosyologlara danışın. Biz Ege'deki askeri strateji konusunda size
danışıyoruz. Siz neden sosyologlara danışmıyorsunuz?' dedim.
Daha da sinirlendi. Çevik Bir asabi bir şekilde bana,
'Bizim sosyologlara ihtiyacımız yok. Biz askeriz. komutandan
talimatı alır, gereğini icra eder, tekmil veririz. Sosyologlarla,
şunlarla bunlarla konuşarak kafamızı karıştırmayız'
anlamında sözler sarf etti.
Ben Çevik Bir'e bir soru sordum. Dedim ki, 'Siz buraya üniformayla
geldiniz. Biz kapıya 'Askeri üniformayla girilmez' diye
yazı assaydık, kendinizi hakarete uğramış hissetmez
miydiniz?' Bir, 'Böyle şey olur mu? Bu şerefli bir
üniformadır.' dedi. Ben de bunun üzerine, "Kızlarınki de
öyle. Başörtü de kızların onurlarıyla ilgili. Kızları gözyaşları
içinde okul kapısından geri çeviriyorsunuz.' dedim.
Aramızda çok sert tartışma yaşandı. Anlattığım bu olayın tanığı
Milliyet gazetesinin yazarlarıdır. Bu toplantının sosyologlarla
ilgili kısmı sadece Mehmet Barlas tarafından yazıldı. Diğer
kısımlarını ilk defa size anlatıyorum."