Cengiz Çandar'dan çok kişisel bir 'Hoşgeldin'

Bir gün önce, “Bir veda yazısı” yayımlanmış Cengiz Çandar'ın bir sonraki yazısının bir “Hoşgeldin” yazısı olması, lâf olsun kabilinden değil. Kendince önemli bir sebebi var...

Radikal, “son Radikal”, dün kendisine yakışan, Türkiye’de pek örneği kalmamaya başlamış olan gazeteci zekâsını yansıtan olağanüstü çarpıcı bir başlıkla çıkmıştı: “Bize ayrılan kağıdın sonuna geldik”!

Ben de o “kağıdın içinde bana ayrılmış olan son köşe yazısı”nı, “Bir Veda Yazısı” başlığı altında yazdım.

Böyle başlıyor Cengiz Çandar bugünkü köşe yazısına. Radikal'in arşivlik son sayısında olmak için yazı günü olmamasına rağmen yazan Çandar'ın bir gün sonra yazdığı yazının bir başlığının "Hoşgeldin" olmasının ise çok kişisel sebebi var. Çandar bundan böyle yazacağı dijital Radikal'e değil ailesine yeni katılan bir isme "hoşgeldin" diyor aslında.

İşte o yazıdan çarpıcı bir bölüm:

BÖYLE YAPSAM ÇOK SIRADAN OLURDU

"Oslo’da hava bir türlü kararmıyor. Gece, bir türlü olmuyor. Gece yarısı şöyle bir kararır gibi oldu; çok geçmeden aydınlandı. O “son yazı”yı önceki gün sabaha karşı Oslo’dan yazdım. Yazının sonunu “Radikal’e devam edecek okurlar ile yarından itibaren elektronik ortamda görüşmek üzere” diye noktalayarak…


Bu bakımdan, bu yazıya “Yeni Radikal’e Hoşgeldin”, “Elektronik Ortamın Radikal’i Hoşgeldin” diye başlamak, pek sıradan olurdu. Bir tür işin kolayına kaçmak gibi…

Yine de yazıyorum. Çünkü, bunu yazmama elverecek bir gelişme oldu hayatımda.

Torunum oldu!

Bu durumda ben de “dede” olmuş oldum. İlk kez.

Çoktandır heyecanla beklediğimiz, ama ne zaman geleceğini tam da bilemediğimiz Elâ Tara dün sabah bu dünyaya ayak bastı.

Bu duyguyu ilk kez tatmış olanlar, halden anlarlar.

Öyle bir duygu ki, bir anda, siz de onunla birlikte “dünyanın yenilendiği”ni, “yeni bir dünya”ya ayak bastığınızı hissediyorsunuz.

Yılın en aydınlık en uzun gününe ve daha önemlisi yeni bir hayata, yeni bir dünyaya, sabahın erken saatinde onunla girdik.

Berlin doğumlu bir torun. “Soğuk Savaş”ı sona erdiren, yeni bir dünyanın başlangıcına işaret eden Berlin’de doğdu. Türkiyelilerin, Türkiye dışında en kalabalık oldukları şehirde.

Bu dünyaya ayak basmak için son hamleyi yaptığını önceki gece Oslo’dan İstanbul’a ayak basar basmak öğrenmiştim. Çantayı açamadan; sabahın ilk uçağıyla Berlin’e gitmek üzere, yılın en uzun gününün ilk ışıklarında yeniden yola koyuldum.

Uçakta yerime oturduğum anda, “o” da dünyamıza oturdu. Annesinin koynundaki ilk fotoğrafı, uçak pistte hareket halindeyken, akıllı telefonuma düştü.

Son Radikal’e yazdığım “Veda Yazısı”nda sözünü ettiğim ve Radikal’in bugün geçiş yaptığı “elektronik ortam” sayesinde.

Yanımda gözyaşları içindeki anneannesi, akıllı telefonun ekranındaki fotoğrafı büyüttükçe büyüttük, ana kucağındaki “torunu” seyrettik. Ta ki uçak havalanana kadar…

Şimdi yanımda Radikal’in son kağıt baskısı. Önceki gün yine “havada” olduğum için, görmediğim, ilk kez dün sabah havaalanında elime geçen son Radikal.

Bir yandan ona bakıyorum, bir yandan önümdeki ekrana. Ve uçakta, yani “hava”da, “elektronik ortamdaki Radikal”deki ilk yazımı yazıyorum.

Yeni bir dünyanın başladığı, yılın en aydınlık gününde.

Benim durumumda ve benim yerimde kim olsa, “yeni Radikal”de, bir “Hoşgeldin” yazısı yazardı.