Cengiz Çandar'dan 11 yıllık Erdoğan özeti!

Başbakan'ın son çıkışını masaya yatıran Cengiz Çandar ortada "muhafazakar demokrat" bir anlayış değil "kaba devletçi" bir kafa yapısı olduğunu yazdı...

GAZETECİLER.COM
Öğrenci evlerine yönelik denetim girişimiyle gündemin odağına oturan AKP ve yaşam tarzına müdahale tartışması Radikal sayfalarına da damga vurmuş durumda. Gazetenin usta kalemlerinden Cengiz Çandar hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ı topa tuttuğu yazısında "'Muhafazakâr demokrat' değil kaba 'devletçi'" dedi.

ERDOĞAN HASIMLARINA DEVLET GÜCÜNÜ KULLANIYOR

AKP'nin ve Erdoğan'ın iktidardaki ilk yıllarında farklı bir tutum içinde olduğunu vuruglayan Çandar "‘zina tartışması’ döneminde ‘devlette yer tutmaya çalışan’ Tayyip Erdoğan’dan ‘devlet’i kendisine ‘hasım bellediği’ herkese ve her şeye karşı kullanma eğilimindeki bir Tayyip Erdoğan’a evrilmiş durumdayız." dedi.

MUHAFAZAKARLIK DEĞİL DEVLETÇİLİK

İşte Cengiz Çandar'ın yazısındaki ilgili bölüm:

Başbakan’ın son ‘kaba devletçi’ çıkışı üzerine Radikal’de dün Eyüp Can “Zina tartışması geri mi geliyor?” diye sormuştu. ‘Zina tartışması’ ortaya atıldığında, Türkiye, ‘tam üyelik müzakereleri’nin başlaması için AB’den gün almaya uğraşıyordu. Başbakan’ın ‘muhafazakâr’ zihninden üreyen tartışmanın AB çevrelerinde sıkıntı yarattığı gözlendi ve pragmatizminde sınır tanımadığı izlenimini veren Tayyip Erdoğan geri basmış, ‘zina tartışması’ da kendiliğinden son bulmuştu.

O dönem, Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık koltuğuna tam yerleşemediği, iğreti oturduğu ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin ‘askeri vesayet’ten kurtarılabilmesi ve AK Parti iktidarının meşruiyet alanını sağlamlaştırabilmesi için ‘AB garanti belgesi’ne ihtiyaç duyulan günlerdi.
Yani, ‘iktidar dürtüsü’, Tayyip Erdoğan’ın fikrini değiştirtmedi ama geri bastırdı. Geri adım attırdı.

Şu andaki tartışma farklı. Tayyip Erdoğan’ın seçime doğru ilerlediği, seçime giderken, ‘şahsi iktidarı’nın güvencesini ülkenin kutuplaşmasında ve böylece kamuoyunun bölünerek, kendi altını sağlamlaştırmakta bulduğu bir dönemdeyiz. Haziran 2011 seçimlerinde elde edilen yüzde 50’lik destek, Tayyip Erdoğan’a yaramadı. Tam tersine, ‘siyasi oyunu’nu yüzde 50-yüzde 50 üzerinden kurgulamayı benimsemesine yol açtı. Yüzde 50 kendine, geri kalan yüzde 50, her renkten geri kalan herkese.

Bu kafa yapısı nedeniyle, Gezi gibi mükemmel bir Türkiye’yi daha geliştirecek bir demokratikleşme fırsatını heba etti. Gezi’ye birlikte sertleşti. Sertleşikçe, dış ve iç politikada ‘mezhepçilik’ten iç politikada ‘kendisi ve diğerleri’ ayrımını yapacak kadar keyfileşti ve otoriterleşti.
Nitekim, son tartışmada, pek özel bir marifeti olmayan danışmanını ve ‘muhafazakâr-dindar’ dünyanın ‘Bülent Abi’si’ni bile açığa düşürmeyi dert edinmedi.

Yıllar öncesiyle bugün arasındaki çok ‘temel fark’, Tayyip Erdoğan’ın ‘muhafazakârlık’ ya da ‘muhafazakâr demokrat’ pozisyon üzerinden hareket etmekten ziyade, şahsi bakış açısını ve yaklaşımını ‘devlet gücü’yle yürürlüğe koyma eğiliminin yansımasıdır.
Yani, ‘zina tartışması’ döneminde ‘devlette yer tutmaya çalışan’ Tayyip Erdoğan’dan ‘devlet’i kendisine ‘hasım bellediği’ herkese ve her şeye karşı kullanma eğilimindeki bir Tayyip Erdoğan’a evrilmiş durumdayız.

İmamoğlu'nun diploması tartışması! Kemal Alemdaroğlu detayı Selvi yazdı Mansur Yavaş'ın arkasında kimler var Fatih Portakal 'kulağıma geleni aynen söylüyorum' deyip açıkladı Ali Karahasanoğlu: Erdoğan yerine Kılıçdaroğlu olsa, o konuşmayı yapabilir miydi? Hilal Kaplan: Erdoğan, BM'de İsrail'i mahkum etti Melih Altınok: Affı kaldırın Cem Küçük'ten muhalif medyaya milyon dolarlık soru