Cengiz Çandar'a göre ABD Kürtleri neden sattı?

Radikal yazarı Cengiz Çandar, bugün gazetesindeki köşesinde "ABD Kürtleri sattı mı?" sorusuna ilginç bir yanıt verdi.

GAZETECİLER.COM - Radikal yazarı Cengiz Çandar, bugün gazetesindeki köşesinde "ABD Kürtleri sattı mı?" sorusuna ilginç bir yanıt verdi.

1971'den beri Ortadoğu, Filistin ve Kürt coğrafyasındaki gelişmeleri yakından takip eden, zaman zaman o gelişmelerin bir numaralı aktörleri ile birlikte gelişmelerin tam merkezinde yer alan Çandar,  "Washington, Kürtler, Erdoğan..." başlıklı yazısında Ankara'nın "İncirlik karşılığında elde ettiği "ABD kredi kartı"nı "terörle mücadele" gerekçesiyle ve "Çözüm Süreci"ni noktalama maliyetini erken seçim hesaplarıyla göze alma pahasına, PKK'ya karşı bombardımanlarda kullandı"nı yazdı.

Çandar ardından çok konuşulan "ABD Kürtleri satıyor mu?" sorusuna yanıt aradı.
Çandar, Erdoğan'a istediklerini yaptırmak için ABD'nin Kürt taleplerine gözlerin kapatabileceğini, üstelik doğacak "istikrarsızlık" durumunun da Tayyip Erdoğan'ı daha da zayıflatacağı için Washington için arzulanabilir olduğunu yazdığı yazısını "Washington'un gözünde "Türkiye-Kürt uzlaşması" bir "başka baharı" bekleyebilir." diyerek bitirdi.

İşte o yazıdan çarpıcı bölümler:

"Amerikan yetkililerinin, biraz canlarının sıkılmış olması ve "Türkiye ile anlaşma sadece Suriye'yi (IŞİD ile mücadeleyi) kapsıyor" diyerek, Irak topraklarında sürdürülen hava harekâtını içermediğini söylemeleri fazla bir şey ifade etmiyor.

Zira, "Müttefikimiz Türkiye, bir terör örgütü olan PKK'ya karşı meşru savunma hakkına sahiptir" denildiği anda, Ankara'nın (ve tabii ki Tayyip Erdoğan'ın) izlediği "yeni siyaset"e, yani "Kürtlere açılım"ın yerine ikame edilen "çatışmacı siyaset"e bir tür onay verilmiş olunmaktadır.

Dolayısıyla, "ABD Kürtleri satıyor mu?" sorusu boşuna ortaya atılmıyor. Sadece tarihte bunun örnekleri görülmüş olduğu için değil. Türkiye'nin bir NATO müttefiki ve büyük bir ülke olarak "değeri"nin Washington nezdinde Kürtlerden fazla görülmesinin muhtemel olmasından ötürü.

Nitekim, birkaç gün önce Amberin Zaman Diken'deki yazısına doğrudan "ABD Kürtleri sattı mı?" başlığını koymuş ve yazısını şöyle başlatmıştı:

"Türkiye Irak Kürdistanı'nda PKK hedeflerine bomba yağdırmaya başladığından beri bu soru gündemde: Amerika Kürtleri 'sattı' mı?
Birçoğuna göre sorunun yanıtı 'Evet.' Hatta bu, mutlak gerçek olarak kabul görüyor. Hal böyle olunca, 'Amerika Kürtleri sattı' algısı giderek yayılıyor.
Ankara bu algıdan memnun. Hatta teşvik ediyor."

Bu arada, örneğin Foreign Policy'da Leela Jacinto imzası altındaki şu satırlar, "Washington bakış açısı"na ilişkin bazı ipuçları verebilir:

"Kürtler, her zaman, sadık ABD müttefikleri olarak görülmüşlerdir ama bir noktaya kadar. Ve, ABD savaş uçaklarının stratejik konumdaki İncirlik'in kullanımını elde etmesi karşılığında teraziye kondukları takdirde fazla şansları yoktur. Washington için, herşey o üs demektir. O üs söz konusu olduğunda kendilerini Kürt hakları ve umutları konusunda sıkıntıya sokmazlar.

Türkçe deyişle, "kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez"...

"Realpolitik" dünyasında "Büyük Güçler" için onlar nezdinde "küçük" görülen aktörler feda edilebilir niteliktedirler. Buradan hareketle, Washington nezdinde, Tayyip Erdoğan'ın konumunun da bu nitelikte olabileceği akla gelebilir.

Üstelik, İncirlik konusunda, uzun direnişinin ardından onun "bileğini bükebilecekleri"ni ve onu "eğebilecekleri"ni görmüşler ve böyle olabileceği somut biçimde kanıtlamıştır.

Erdoğan'ı eğmek için, PKK'nın "araçsallaştırmak", yani Türkiye'nin Irak'taki PKK hedeflerini bir süre bombardıman hedefi yapmak gerekecekse, bunun için Washington'un kılı kıpırdamayabilir. Görünen o.

Peki, bu durumun sonucunda Türkiye, "tehlikeli bir istikrarsızlığa" sürüklenirse, ABD bunu ister mi? "Müttefiki"nin o duruma düşmesini ister mi?

Şayet söz konusu "istikrarsızlık", giderek Tayyip Erdoğan'ı daha da zayıflatacaksa, olabilir.

Washington'un gözünde "Türkiye-Kürt uzlaşması" bir "başka baharı" bekleyebilir.