Cengiz Çandar rekor cezayı siyasi buluyor
Cengiz Çandar rekor vergi cezasını yazmış bugün. Usta gazeteciye göre bu ceza eninde sonunda siyasi sonuçlar doğuracaktır...
GAZETECİLER.COM - Cengiz Çandar Türk basında saygınlığıyla bilinen usta gazetecilerden biridir. Medya üstüne yazdığı da kolay kolay görülmez. Ama bugün bir istisna yapmış ve gündemin en önemli konusu olan Doğan Grubu ve rekor vergi cezasını yorumlamış. Çandar'ın hükümete ve Başbakan'a söyleyecekleri var anlaşılan. Hatta yer yer bazı uyarılar bile yapmış. Cengiz Çandar rekor cezayı teknik sebeplerle izah etmenin olanaksız olduğuna inanıyor. Bu ceza eninde sonunda siyasidir siyasi sonuçlar doğuracaktır. Konu Basın özgürlüğüdür diyor. Ayrıca konunun uluslarası alanda doğuracağı sonuçlar da Çandar'ın derinleştiriyor...
"Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ya da herhangi bir ülke için
hazırladığı yıllık ‘ilerleme raporları’ Avrupa Birliği tam üyelik
yolundaki ülkelerin ‘objektif bir fotoğrafı’nı çekmek ve bunu yıl
sonu zirvesinde AB’nin en yüksek organı Konsey’e sunmaktır.
Dolayısıyla, ‘İlerleme Raporu’nu AB ölçütlerinin o sıradaki
Türkiye’ye uygulanması olarak da anlayabiliriz.
2009 Türkiye İlerleme Raporu’nun bir başka özelliği daha var.
Türkiye’yi ‘kollamak’ amacıyla ‘Türkiye lehine’ olarak
objektiflikten bir nebze sapan bir rapor bu en son ilerleme raporu.
Nicolas Sarkozy gibilerinin artan Türkiye karşıtlığını dengelemek
ihtiyacını duyan AB’nin yürütme organı Komisyon’un böylesine bir
gerekçeden yola çıkan raporu, normal zamanda Türkiye’ye dönük
çevirmeyeceği ibreyi bu kez Türkiye’ye doğru çeviriyor.
Böyle bir ‘ruh’a sahip raporun Türkiye’ye yönelik ‘eleştirel’
bölümleri bu bakımdan özel bir
değer taşıyor ve üzerinde durulmasını gerektiriyor.
DYH’ye kesilen görülmemiş vergi cezası, Rapor’da özel bir bölüm
oluşturuyor ve Türkiye’ye ilişkin son AB Belgesi’nin ‘en yeni ve en
olumsuz’ paragraflarından birini oluşturuyor. Çünkü Komisyon ‘vergi
cezası’ ile ‘basın özgürlüğü ihlali’ arasında irtibat kurmuş.
Bu irtibatı kesilen vergi cezasının ‘orantısız’ olduğundan ve
‘basın özgürlüğünü kısıtlayan bir boyutu’ bulunduğundan yola
çıkarak kurmuş. Şöyle diyor:
“Gelir idaresince kesilen yüksek cezalar potansiyel olarak grubun
ekonomik olarak yaşayabilirliğinin altını kazıyor ve bu nedenle
pratikte basın özgürlüğünü etkiliyor. Vergi bağlantılı bu
prosedürlerde orantılılık ve adaletlilik ilkelerine bağlı kalma
ihtiyacı var.”
Söz konusu vergi cezası ‘kaygı verici’ olarak nitelendikten başka,
Avrupa’da uygulanan vergi politikaları örnek olarak gösteriliyor ve
şu görüşe yer veriliyor:
“AB ülkeleri içinde bir grubun varlığını ‘tehdit’ eden cezaların
uygulanmıyor. Türkiye’deki bu ceza ‘orantısız’dır. Bu ‘orantısız’
vergi cezasına uğrayan grubun Türkiye’de bu cezayı hak eden tek
kuruluş olduğu açıkça ortaya konulmamıştır. Bu da Türkiye’de ‘hukuk
devleti’ sorunun varlığını göstermesi bakımından önemlidir.”
AB’ye yansıyan bu ‘yaklaşım’ göz önüne alındığında ‘tümüyle teknik’
değil, tersine Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir ‘siyasi’ durumun
ortaya çıktığı ve Türkiye’nin zaten kamburlu olan ‘hukuk devleti’
sorgulamasına bir yeni unsur daha eklendiği görülür.
Başbakan’a şunu soruyoruz:
Türkiye’nin buna ihtiyacı var mıdır? Kendisinin haklı görülmediği
bir ‘cephede daha’ vuruşmasının mantığı var mıdır?
***
Türkiye’nin ve en başta Başbakan’ın önünde aşılması gereken devasa
güçlükler var. Üzerinde yürüdüğü yol zaten yeterince ‘mayın
döşeli.’ Bu durumda siyasi akıl, güçlükleri asgariye indirmek,
önündeki devasa güçlüklerle mücadele ederken yürünülen yoldaki
‘mayınları’ temizlemeyi öngörür.
Buysa, doğrularınızı çoğaltmayı, elinizdeki ‘haklılık’ kartlarını
arttırmayı ve adaletten ayrılmamayı zorunlu kılar.
Adalet duygusunu zedelerseniz, özgürlük kavramını yaralarsanız, ona
buna ‘orantısız güç kullanma’ konusunda yaptığınız eleştiriler mali
alanda da olsa ‘orantısızlık’ olarak size dönerse, büyük
mücadelelerinizi kazanmakta mecalsiz düşersiniz.
‘Açılım’dan muradınız ‘özgürlükler’ ile de ilgili. Posta gazetesi
dünkü manşetinde Türkiye’de 1209 internet sitesine erişimin yasaklı
olduğundan söz ediyordu. Bu cins ‘ayıpları’ gidermekle
uğraşacağınıza bir de üzerinize ‘basın özgürlüğü’nü kısıtladığınız
yönünde hem de Avrupa Komisyonu’nun Türkiye İlerleme Raporu’na
eklenen yeni bölümlere ne ihtiyacınız var?
Bu nasıl bir siyasi akıl?
Müsaade edin de bunu bizim sormaya hakkımız olsun."