Cengiz Çandar kaybetti çünkü...

Hele suçlamanın sahibinin demokratlığından şüphe etmeyi aklımıza bile getirmek istemediğimiz Cengiz Çandar olması.....

Her zaman olduğu gibi masada üç kişiler...
Üçü de % 100 olmasa bile "fikrî akrabamız"...
Cengiz Çandar, Ekrem Dumanlı, Ergun Babahan...
Cengiz Çandar, adını vermeden Taksim Yürüyüşüne katılan bir televizyoncuyu eleştiriyor...
Hem de geçmişiyle...
Hem de kendi geçmişiyle eleştirildiğinde haklı olarak en çok öfkelenenlerden biri olduğu halde...
Adını vermeden eleştirdiği kişiyi Ergun Babahan deşifre ediyor: Uğur Dündar...
Dündar; siyasi ve sosyal görüşlerine hiç katılmadığımız bir meslektaşımız...
Hatta fikri hasmımız da aynı zamanda...
Ama...
Arkasından konuşuluyor olması bizi fikrî hısımlarımızdan koparıp, fikrî hasmımızın yanına sürüklüyor...
Yasal bir hakkını kullandığı için suçlanmasını kabul edemiyoruz...
Hele suçlamanın sahibinin demokratlığından şüphe etmeyi aklımıza bile getirmek istemediğimiz Cengiz Çandar olması bizi daha da üzüyor...
Zira Çandar'a, sevmese de ve hatta nefret bile etse bir meslektaşını gıyabında ve hem de geçmişinden söz ederek suçlamasını yakıştıramıyoruz...
Belli ki çok fazla subjektif...
Belli ki o anda duyguları (Dündar'a karşı duyduğu kin ve nefret) zirve yapıyor...
Haliyle bizim gözümüzde demokratlığından çok şey kaybedip, "dedikoducu" konumuna düşüyor...